20. vefat yıldönümünde Gönenli (ks)

Post Reply
User avatar
Halil Necati
Posts: 618
Joined: 02 Nov 2007, 19:54

20. vefat yıldönümünde Gönenli (ks)

Post by Halil Necati »

Ahmed Şahin - Zaman

20. vefat yıldönümünde Gönenli'den baskıya karşı tarihî bir hatıra

1950-60 yılları arasında İstanbul'daki cami odalarında öğrencisi olduğum Gönenli Hocamızın 3 Ocak 1991'de 88 yaşında vefatından bugüne tam 20 yıl geçmiştir.


Yapılan baskılara rağmen Kur'an öğrencisi yetiştirmekten asla geri durmayan hocamızın bir baskı ve kucaklaşma hatırasını tatlı bir örnek olarak sunmak istiyorum bugün sizlere.

İstanbul'un ileri gelen hayırseverlerinden merhum Ali Rıza Cansu, hayatı boyunca unutamadığı bu tarihi olayı şöyle anlatır:

- Eyyup Sabri Hayırlıoğlu, 1951'de Diyanet İşleri Başkanlığı'na getirilişinden bir süre sonra bir gün telefonla arayarak bir teftiş için geleceği İstanbul'da bizde misafir kalmak istediğini ifade etti. Memnuniyetimi bildirip telefonu kapattıktan sonra başkanla birlikte olabileceğini düşündüğüm birçok muhterem zevatı da o akşam için eve davet ettim.

Davetlilerimiz arasında Kur'an öğrencilerine hizmetiyle ülke çapında büyük takdir toplayan Gönenli Mehmed Efendi de vardı. O gün akşam başkan Ankara'dan geldi. Diğer davetliler de İstanbul'dan teşrif ederek sofrada yerlerini aldılar. Fakat Gönenli'yi karşısında gören başkanda bir huzursuzluk hissettim. Nitekim kısa bir merhabalaşmanın ardından Gönenli'ye yönelen başkan beklemedik şekilde otoriter bir eda ile:

- Hoca siz başınıza buyruk musunuz, rast gele insanlardan paralar toplayarak başınıza topladığınız öğrencilerle ne yapmak istiyorsunuz?.." diye çıkışmaz mı?..

Lokmalara uzanılmak üzere iken bomba gibi patlayan bu sözler üzerine Gönenli Hocaefendi elindeki lokmayı sofraya bırakıp ayağa fırladı:

-Öyle ise şu andan itibaren her şeyin sorumluluğunu sana bırakıyorum, hesabını Allah senden sorsun! dedi ve çıkış kapısına doğru hızla yürüdü. Israrlarımıza rağmen Hoca'yı geri döndürmek mümkün olmadı. Sofra başı bir anda ölüm sessizliğine büründü.

Biraz sonra da, gelen misafirler birer ikişer bir şey yemeden kalkıp evi terk ettiler.

Sofrada ben ve başkan kalakaldık. Yatsı namazımızı zar zor kıldıktan sonra başkan odasına çekildi. Ben de perişan şekilde gidip yatağıma uzandım. Bir müddet sonra birisi oda kapımı telaşla yumruklamaya başladı. Yerimden fırlayıp kapıyı açtığımda başkanı karşımda buldum. Telaşlı bir ifade ile:

-Ali Rıza hemen giyin de gel, beni Hocaefendi'nin camisine ulaştır dedi. Gece ne düşündü, ne gördü bilemedim.

Hayli zorlanarak Kadıköy'den Fatih'teki Hacı Hasan Camii'ne sabahın erken saatinde ulaşabildik. Arabayı bir kenara çekip beklemeye başladık.

Az sonra Hocaefendi sokağın başında görünüverdi. Onu gören başkan arabadan süratle inip Hocaefendi'ye doğru koşmaya başladı. Hocaefendi de aynı süratle başkana doğru koştu. Yolun ortasında öyle bir kucaklaştılar ki, anlatılamaz. Akşamki tartışma ve küslük şimdi kucaklaşmaya dönüşmüş, ikisi de hıçkırarak ağlıyorlardı. Ne diyeceğimi bilemez oldum. Bir müddet ağlaştıktan sonra kol kola camiye doğru yürümeye başladılar. Namazı başkana teklif etti ise de başkan "Senin cemaatin olarak kılmalıyım." diyerek Gönenli'nin arkasında sabah namazını kıldıktan sonra Hocaefendi'nin evine kahvaltıya gittik. Fevkalade nazik ve saygılı bir sohbet oldu.

Sonra başkan kalkıp helalleşerek ayrıldı. Böylece iki büyük din aliminin akşam küsüp sabaha karşı ağlaşarak kucaklaşmalarının sırrını öğrenememişsem de, başkanın akşamki çıkışının sebebini sonradan öğrendim.

Meğerse İstanbul'dan bazı kimseler, "Gönenli hoca karanlık işler çeviriyor, Kur'an hizmeti adı altında paralar toplayıp gerici akımları besliyor, derhal çalışmaları takip ettirilip önlenmelidir.." şeklinde şikayetlerde bulunmuşlar. Bunun üzerine Başbakanlık'tan bu işi takip için başkan görevlendirilmiş. İstanbul'a durumu teftiş için gelmişmiş. Akşamki çıkışın sebebi buymuş. Bereket versin bu çıkışın küslüğü ancak yarım gece sürmüş, sabaha karşı buluşup kucak kucağa ağlaşarak kırgınlıktan en küçük bir eser bırakmamış, birisi yaptığı baskının, öteki de gösterdiği tepkinin ortasını bulmuşlar, böylece bizlere de:

" Büyüklerin davranışları, davranışların büyükleri" örneğini vermişlerdir.

20. vefat yıldönümünde her iki büyüğümüzü de Fatiha'larla, Yasin'lerle yad ediyoruz...
Post Reply

Return to “Köşe Yazıları”