Filistin

Dünya gündemi, önemli haberler, duyurular, siyasi ve dini gelişmeler...
Post Reply
Leyla Hanne
Posts: 1395
Joined: 22 Nov 2007, 21:24

Filistin

Post by Leyla Hanne »

FİLİSTİN

Image
Önemli şehirleri: Kudüs (Nüfusu: 550.000), Yafa, Hayfa, Gazze, Nablus, Eriha, Akka.

Yüzölçümü: 28.220 km2

Nüfusu: 7.220.000 (1993 tahmini). Nüfusun % 87'si şehirlerde yaşamaktadır.
Km2 başına düşen insan sayısı: 255.8

Nüfus artış hızı: % 3.7

Etnik yapı:

1948'de işgal edilmiş olan topraklarda yaşayanların % 79'u yahudi, % 21'i Filistinlidir. 1967'de işgal edilmiş olan Batı Yaka'da ise nüfusun % 91'ini Filistinliler, % 9'unu yahudiler oluşturur. Filistinlilerin tamamına yakını Araptır, az sayıda Çerkez vardır.

Dil: Yahudiler İbranice, Filistinliler Arapça konuşur.

Din:
1948'de işgal edilmiş topraklarda yaşayanların % 79'u yahudi, % 5'i hıristiyan, % 16'sı Müslümandır. 1967'de işgal edilmiş olan Doğu Kudüs ve Batı Yaka bölgelerinde ise nüfusun % 76'sı Müslüman, % 17.5'i yahudi, yaklaşık % 5.5'i hıristiyan, kalanı da diğer dinlere mensuptur. Müslümanların geneli sünni ve şafiidir.
Yönetim şekli: Bugünkü Filistin topraklarının üzerindeki yönetim bir siyonist işgal yönetimidir. Gazze ve Batı Yaka'da kurdurulan özerk yönetim ise işgal yönetimine bağlı bir yerel yönetim niteliğindedir. Bu yönetim dış işlerinde tamamen işgal yönetimine bağlıdır. Emniyet güçlerini sadece Filistinlilere karşı kullanma hakkına sahiptir. Bu bölgede oturan yahudi yerleşimcilere karşı özerk yönetime bağlı emniyet güçlerinin kullanılmaması özerklik anlaşmasında şarta bağlanmıştır.
Image
Image

Tarihi: Filistin bir çok peygamberin yaşamış olduğu bir beldedir. Kur'an-ı Kerim'de de bu toprakların kutsal kılındığı ifade edilmektedir. Filistin topraklarının peygamberler diyarı olması bu toprakların vahye dayanan bütün dinlerde kutsal sayılmasını ve kendisine özel bir değer verilmesini sağlamıştır. Vahye dayanan dinlerin sonuncusu olan İslâm da bu topraklara ayrı bir değer vermiştir. Kudüs'teki Mescidi Aksa da Müslümanların ilk kıbleleri olmuştu. Dolayısıyla Kudüs ve Mescidi Aksa Müslümanlar için bu açıdan da ayrı bir değer taşır. Kudüs'ün ve Filistin topraklarının İslâm açısından taşıdığı değer ve kudsiyet dolayısıyla Medine'de kurulan İslâm devletinin kuzeye doğru sınırlarının genişlemesiyle birlikte Müslümanlar Filistin topraklarına yöneldiler. Hz. Ebu Bekir (r.a.) Filistin üzerine M. 633'te iki küçük birlik gönderdi. Bu birlikler önemli başarılar gösterdiler. Daha sonra 634'te İslâm ordusunun Remle yakınlarında Bizans ordusuna karşı kazandığı zaferle Kudüs dışındaki bütün Filistin toprakları fethedildi. Kudüs'ün fethi ise 638'de ikinci halife Hz. Ömer (r.a.) döneminde gerçekleşti. Bu fetihten sonra Kudüs ve çevresi 1097'ye kadar sürekli Müslümanların hâkimiyetinde kaldı. 1097'de haçlı ordularının kırk gün süren şiddetli kuşatmaları sonunda bu kutsal belde hıristiyanların eline geçti. Haçlılar Kudüs'ü işgal ettikten sonra bir hafta süreyle şehirde katliam gerçekleştirdiler. Bu katliamda Müslümanlardan yetmiş bin kişi öldürüldü. Haçlı işgali yaklaşık doksan yıl sürdü. Bu işgale 1186 yılında Salahuddin Eyyubi son verdi. Haçlıların Kudüs üzerindeki ikinci hâkimiyetleri, bir ara Mısır hükümdarlığı yapan İsa el-Kâmil'in 1243'te Kudüs'ü, kendisine ve kardeşine yardımcı olan Bizans imparatoruna hediye etmesiyle gerçekleşti. Ancak bu hediye olayının üzerinden birkaç ay geçmeden Müslümanlar, Necmeddin el-Eyyubi'nin komutasında Kudüs'ü geri almayı başardılar. Yavuz Sultan Selim'in 1516'da gerçekleştirdiği Mısır seferi sonrasında Kudüs ve Filistin Osmanlı devletine bağlandı. 1918 İngiliz işgaline kadar da Osmanlı yönetiminde kaldı. İngilizlerin 1918'de Filistin topraklarını işgal etmeleri zamanın Mekke şerifi ve bugünkü Ürdün krallığının kurucusu Şerif Hüseyin'in yardımıyla oldu. İngiliz dışişleri bakanı Artur Belfur tarafından 1917'de Filistin toprakları üzerinde bir yahudi devleti kurdurulacağı yolunda bir deklarasyon yayınlandı. Çok geçmeden İngilizler Filistin topraklarını işgal ettiler. İngiliz işgali 24 Temmuz 1922 tarihinde bugünkü Birleşmiş Milletler konumunda olan Milletler Cemiyeti tarafından onaylandı ve Filistin toprakları resmen İngilizlerin vesayetine verildi. İngiliz işgalinden sonra yahudilerin Filistin topraklarına göçü de hızlandı. İşgal yönetimi yahudilerin bu topraklara yerleşebilmeleri için her türlü imkânı hazırlıyordu. Bunun yanı sıra işgalle birlikte katliamlar, sürgünler ve haksızlıklar da başladı. İngiliz işgalciler bir yandan Müslümanları öldürerek mülklerini ellerinden alırken diğer yandan yahudilerin bu topraklardan mülk edinmelerini ve yerleşmelerini kolaylaştırıyorlardı. Filistinli Müslümanlar işgal yönetimine ve yahudi göçüne karşı mücadele ettiler. Bu doğrultuda zaman zaman ayaklanmalar gerçekleştirildi. Filistinliler mücadelelerini organize için örgütler de kurdular. Yahudi göçüne karşı gerçekleştirilen en geniş çaplı hareket 15 Nisan 1936'da Kudüs müftüsü Emin el-Huseyni'nin öncülüğünde başlatılan genel grevdir. Altı ay süren grevden sonra yahudi göçünü durdurma sözü veren İngilizler daha sonra sözlerinden döndüler. Grevde öncülük edenleri de ya öldürdü, ya sürgün etti, ya da hapse attılar. İngilizler yerlerine yahudileri bırakarak 1947'de Filistin'den çekilmeye başladılar. Bunun hemen arkasından yahudiler kendi devletlerini kurabilmek için bir iç çatışma başlattılar. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1947'de Filistin topraklarının Araplarla yahudiler arasında paylaştırılmasına dair bir karar aldı. 181 sayılı bu karar Filistin topraklarının % 55'ini ve verimli kısımlarını yahudilere, genellikle verimsiz ve çölden ibaret % 45'ini de Araplara veriyordu. Yahudilerin çıkardıkları tedhiş olayları ve iç savaş sebebiyle İngilizler 1948'de Filistin topraklarından tamamen çekildiler. Bunun ardından yahudiler BM'in kendilerine verdiği toprakların üçte biri oranında daha toprak işgal ederek 14 Mayıs 1948'de İsrail devletinin kuruluş deklarasyonunu yayınladılar. İsrail'in kuruluşu ve bu kuruluşun 181 sayılı BM Genel Kurulu kararına dayandırılmasıyla 960 bin Filistinli Arap evsiz, mülteci durumuna sokuldu. Filistinlilere yapılan zulüm ve işkencelerin yanı sıra İsrail'in henüz elli yılı doldurmamış olan ömründe altı büyük savaş vardır. Bunların birincisi 1948'de İsrail'in kuruluşuyla birlikte patlak veren savaş, ikincisi 1956'da bu ülkenin Fransa ve İngiltere'nin desteğiyle Mısır'a karşı açtığı savaş, üçüncüsü 1967'de ABD desteğinde Mısır, Suriye ve Ürdün'e karşı gerçekleştirilen savaş, dördüncüsü 1968'de Ürdün'e saldırı, beşincisi 1973'te İsrail tarafından başlatılan Arap - İsrail savaşı altıncısı da 1982 Lübnan işgalidir. Bu ülkenin tek taraflı olarak komşularına karşı saldırılar da eklenince İsrail'in savaşsız bir gününün geçmediği söylenebilir. Filistin halkı da sürekli bir bağımsızlık mücadelesi verdi. Zaman zaman çeşitli kanlı çatışmalar oldu. Ancak en geniş çaplı mücadele 8 Aralık 1987'de Filistin İslâmi Direniş Hareketi'nin öncülüğünde başlatılan intifadadır. İntifada, 7 Aralık 1987'de Filistinli işçileri taşıyan arabaya bir yahudinin kamyonetiyle çarparak dört Filistinlinin ölümüne dokuz Filistinlinin de yaralanmasına sebep olması üzerine başladı. İsrail'in intifadayı durdurmak için başvurduğu uygulamaların hiçbiri sonuç vermedi. Bunun üzerine gerçekte Filistin halkını temsil etmeyen bazı kişileri karşısına alarak onlarla barış görüşmeleri yapmaya başladı. Filistin meselesinin barış yoluyla bir çözüme kavuşturulması için görüşmelere 1991 Ekim'inde İspanya'nın başkenti Madrid'de başlandı. 1992'de de devam edildi. Ancak bütün yıl boyunca aralıklı olarak değişik yerlerde gerçekleştirilen barış görüşmelerinden herhangi bir sonuç alınamadı. Filistin İslâmi Direniş Hareketi, bu görüşmelere ve siyonistlerle pazarlığa oturmaya başından itibaren karşı çıktı. Sonuçta 13 Eylül 1993 tarihinde Gazze ve Eriha'ya özerklik verilmesine dair bir anlaşma imzalandı. Anlaşmaya göre Filistin topraklarının % 5'inden daha az bir kısmında siyonist İsrail yönetimi kontrolünde ve yerel hizmetleri yürütme ve iç güvenliği sağlama dışında hiç bir yetkiye sahip olmayan bir özerk yönetim kurulacak buna karşılık siyonistlerin kalan Filistin toprakları üzerindeki hâkimiyeti resmen tanınmış olacaktı. Anlaşma İsrail kuvvetlerinin 15 Ocak 1994'ten itibaren Filistin topraklarından çekilmesini gerektiriyordu. Ancak İsrail daha sonra bazı pürüzler ortaya çıkararak çekilmeyi geciktirdi. Sonra pürüzler İsrail'in lehine giderildi ve çekilme işlemi ancak Mayıs 1994'ten itibaren başladı.

İslami Hareket:
Filistin'deki İslâmi örgütlerin başında kısa adı HAMAS olan Filistin İslâmi Direniş Hareketi gelmektedir. Bu hareket Müslüman Kardeşler'in bir kolu sayılır. Hareketin çekirdeğini de 1948'de Müslüman Kardeşler'in kamplarında eğitilen Filistinli gençler oluşturmuşlardır. Ancak adını en çok 1987'de başlayan intifadadan sonra duyurmaya başladı. İntifadanın başından beri öncülüğünü etmiştir. Hareketin en güçlü olduğu bölge Gazze'dir. Ancak Filistin'in diğer bölgelerinde de öteki gruplardan daha güçlüdür. Özellikle üniversite öğrencileri arasında etkilidir. Örgütün İzzettin Kassam Birlikleri adını taşıyan bir askeri kolu vardır. HAMAS, kurduğu özel okullar, yardım kuruluşları, sağlık klinikleri, zekât komiteleri vasıtasıyla da Filistin halkına hizmet etmektedir. Bu hizmetleriyle Filistin halkının geniş çaplı desteğini kazanmıştır. HAMAS'tan sonra İslâmi Cihad Örgütü gelir. Bu örgüt kuruluşunu 1986'da gerçekleştirdi ve bazı küçük İslâmi grupları bünyesinde topladı. Halk arasında geniş bir taraftar kitlesine sahip değildir. Aksa Şehitleri Birlikleri adında bir askeri kolu vardır. Filistin'de bunların yanı sıra bazı tasavvufi cemaatler de mevcuttur. Ancak bu cemaatler gençler arasında pek etkili değildir.

Image

HAMAS mücahitleri bir gösteride. Filistin'deki İslâmi örgütlerin başında kısa adı HAMAS olan Filistin İslâmi Direniş Hareketi gelmektedir. Bu hareket Müslüman Kardeşler'in bir kolu sayılır. Hareketin çekirdeğini de 1948'de Müslüman Kardeşler'in kamplarında eğitilen Filistinli gençler oluşturmuşlardır. Ancak adını en çok 1987'de başlayan intifadadan sonra duyurmaya başladı. Örgütün İzzettin Kassam Birlikleri adını taşıyan bir askeri kolu vardır. HAMAS, kurduğu özel okullar, yardım kuruluşları, sağlık klinikleri, zekât komiteleri vasıtasıyla da Filistin halkına hizmet etmektedir. Bu hizmetleriyle Filistin halkının geniş çaplı desteğini kazanmıştır.

Tanınmış İslâmi Hareket Önderleri:

İzzettin Kassam: 1880'de Suriye'nin Cebele şehrinde doğan ve 1896 - 1906 arasında Mısır'da el-Ezher Üniversitesi'nde tahsil gören İzzettin el-Kassam 1921'de Filistin'in Hayfa şehrine yerleşerek hem ders vermeye hem de Filistin halkını İslâmi yönden şuurlandırmak için vaaz ve irşada başladı. Yahudi tehlikesine karşı halkı uyanık olmaya çağıran ve vaazlarında cihad konusuna ağırlık veren İzzettin el-Kassam sonraki yıllarda fiili olarak cihad için hazırlıklara ve gençleri bu amaçla eğitmeye başladı. 1931'de de onun öncülüğünde cihad hareketi başlatıldı. Filistin'in bağımsızlığı yolunda başarılı bir mücadele veren İzzettin el-Kassam 1935'te cihad eğitimi için dağa çıktığı bir sırada beş yüz kişilik bir İngiliz birliği tarafından kuşatılarak şehid edildi.

Image
1935 direnişinin önderi İzzettin el-Kassam. Filistin'in bağımsızlığı yolunda başarılı bir mücadele veren İzzettin el-Kassam 1935'te cihad eğitimi için dağa çıktığı bir sırada beş yüz kişilik bir İngiliz birliği tarafından kuşatılarak şehid edildi.

Ekonomi:
Yahudilerde kişi başına düşen milli gelir 11.330 dolardır. Bu miktar Filistinlilerde 1200 dolar civarındadır. 1948'de işgal edilmiş olan topraklarda yaşayanların % 21'i sanayi sektöründe, % 3.3'ü tarım alanında, Batı Yaka'da yaşayanlarınsa % 13'ü sanayi sektöründe, % 20'si tarım alanında çalışmaktadır. 1948'de işgal edilmiş olan toprakların % 28'i, Batı Yaka topraklarının % 32'si tarıma elverişlidir. Yahudilerde ortalama 5 kişiye, çoğunluğu Müslümanların oluşturduğu bölgelerde ise 16 kişiye bir motorlu ulaşım aracı düşmektedir.

Sağlık: Nüfusun beşte dördünü yahudilerin oluşturduğu 1948'de işgal edilmiş topraklarda ortalama 350 kişiye, çoğunluğu Müslümanların oluşturduğu Batı Yaka'da ise 1500 kişiye bir doktor düşmektedir.

Eğitim: Batı Yaka'da 420 civarında ilkokul, 4 yükseköğretim kurumu vardır.

Image
Image
Image
Image
Image


Filistinli bir çocuk mektubu


Bağışlayın beni!
Kenarlarında renkli çiçekler olan mektup kağıtlarına yazmak isterdim.
Kelebek kanatları boyamayı,
Kuşların ötüşünü dinlemeyi,
Hatta uçurtma uçurmayı da öğrenebilirdim.
Bağışlayın beni.
Top ateşleri, bomba gürültüleri arasında doğdum ben.
Yaşım 13.
Ninniler yerine, makinelilerin takırtılarıyla büyüdüm.
Renklerden ilk önce, kan kırmızısını tanıdım.
Çiçeklerden önce, ölülerin arasında dolandım.
Hiç saklambaç oynayamadım kelebeklerle.
Üç yaşımdayken, en büyük abimi,
sekizimdeyken, ortancayı kaybettim.
Babamı ellerini bağlayarak götürdüklerinde dokuzundaydım.
Gömdüğümüzde onumda.
Ablam 15?inde terk etti evi.
15?inde kızlar okula gider.
17?sinde dantel örer.
Çeyiz sandığı düzer.
Bizim burada 15?inde kızlar savaşa gider.
Seçme hakkı tanımaz zorbalar bir genç kız olsan bile sana.
Ya evinde oturup ölümü bekleyeceksin.
Ha bugün, ha yarın diye diye yaşarken öleceksin. Ya da?
Ölümlerin ateşinden sesleniyorum size duyuyor musunuz?
Filistin?im ben anlıyor musunuz?
Ama yine de yaşıyorum işte.
Çünkü kanlı topraklarda büyürken yaşamayı?
Çiçek boyamayı değilse de, mezar taşlarında çiçek büyütmeyi?
Kelebek kovalamayı değil ama, tüfek tutmayı öğrendik.
Sokak aralarında mermi kovanlarından oyuncak yaptık.
Patlamamış el bombaları topladık.
Mayınların üstünde sek sek oynadık.
Bu kadar nefret, bu kadar acı arasında yaşamayı?
Karanlıklar arasından güneşe bakmayı becerdik.
Onun için kocaman ve karadır gözlerimiz.
Onun için hâlâ sımsıcaktır, düşmana taş atarken nasırlaşan minik ellerimiz.
Evimizi yıktılar dün.
Bir baştan bir başa mahallemizi yaktılar.
Mermi kovanlarıyla misket oynarken biz, üzerimize bombalar attılar.
Üç arkadaşım can verdi.
Üç küçük çocuk.
Bağışlayın beni, kurtaramadım!
Sarkmıştı omzumdan aşağı kanlı kolum, uzatamadım.
Elim düştü yere, kolum çaresiz?
Kanlarımız karıştı birbirine, arkadaşlarım sessiz.
İşte orada kankardeş olduk biz.
Gözlerim karardı önce.
Başım döndü.
Ama uyumak istemiyorum.
Uyursam arkadaşlarım bu dünyadan göçer diye korkuyorum.
Bağışlayın beni!
Tutamadım kendimi.
Yapıştırmadım alnıma, açık dursunlar diye gözbebeklerimi.
Kaybettim kan kardeşlerimi.
Yaşım 13.
Burada çocuklar çocuk olmaz.
Bebeler bile yaşamak için beşikten siper yapar.
Çünkü İsrail denilen zorbanın Amerikan bombaları,
beşiklere bile mezar kazar.
Ölümlerin içinden büyüyorum.
Minicik yüreğimle, ateşlerin arasından, öfkeyle geliyorum.
Dudaklarımdan dökülen özgürlük türkülerini duyuyor musunuz?
Filistin?im ben anlıyor musunuz?


Kaynaklar: , http://www.google.com, http://www.vahdet.com, http://www.filistindayanisma.org,

Durum ortada arkadaşlar Filistan kan ağlıyor, hiçbir çözüm yok şu an görünürde her gün binlerce çocuk, kadın, erkek, müslüman ölüyor. Bir dava uğruna cihat uğruna insanlar siperlerin önlerine geçiyorlar artık kendilerinden vazgeçmiş durumdalar kendilerinden sonra gelen kuşakları, çocuklarını düşünüyorlar. Müslümanlar çok zor durumda belki elimizden maddi olarak bir şeyler gelmiyordur ama dua etmeliyiz onların bu durumdan kurtulmaları için?

Bunlar bizim başımıza gelmez diye düşünebilirsiniz ama değil bir gün Türkiyede aynı duruma gelebilir hiçbir şey için garantimiz yok bu dünyada. Rabbim tüm İslam alemine yardım etsin, bu durumlardan kurtulsun, artık çocuklar okullarına rahat gitsin, kimse ölmesin?
User avatar
mehmetemin
Posts: 677
Joined: 02 Nov 2007, 16:45
Kan Grubu: 0 (+)

Re: FİLİSTİN

Post by mehmetemin »

bu yukardaki filistin tanımı ,bölünmemiş filistini ele alıyor ,yani yahudi devleti israili tanımıyor.nüfus ,yüzölçüm vs hepsi bu şekilde belirtilmiş.lakin şu an filistin yönetiminin elinde olan topraklar çok ufak batı şeria ve gazze ikisi arasındada bağlantı yok .arayı israil işgal etmiş.

diyeceğim şu 2 plan var.

1 geçmişte araplarında ve islam ülkelerininde teziydi. birleşik ,federal bir devlet olsun.yahudi ve müslümanlar ortak yönetsin ülkeyi deniyordu.bu tezle bölgede tek başına bir yahudi hakimiyetinin kurulması önlenmek isteniyordu.ama gerek yahudilerin sayıca artmaları ,güçleri ve artık beraber yaşama imkanı yok olunca ,bu tesi savunanlar az kaldı.yukardaki yazıda böyle düşünen birinin yazısı. yukardaki yazı haklı çünkü israil haksızdır ,orası filistindir ve müslümandır ,işgal altındadır ama birde realiteler vardır.

2 ikinci tez amerika ortaya atmıştı,taksim bölünme sonradan bütün islam dünyasıda bu görüşe katıldı.bağımsız bir israil devleti ve bağımsız bir filistin devleti kurulacaktı.neyse zaten durum onu gösteriyordu ama esas problem kudüs ,kudüs kimin olacaktı.filistin bölgesi eğer kudüsten vazgeçtim dese hiç bir sorun kalmaz.ama islam dünyası içinde daha doğrusu filistinin değeri kudüs ,kudüssüz bir filistin hiçtir.bir ürdün kadar kişiliksiz ,suni bir devlet olur.çöl olur.

şimdiki filistinin amacı başkenti doğu kudüs olan bağımsız bir filistin devleti.doğu kudüs ,mescidi aksanında bulunduğu ,tarihi şehir ,aynı zamanda hristiyan ve ermeni mahallerinide kapsıyor.kudüsün birde çok modern yahudi bölümü var.şu ara cumhurbaşkanı abdullah gülde tepki gösterdi yahudiler doğu kudüsede yerleşim açmayı düşünüyorlar .çok tehlikeli olur eğer böyle birşey olursa.

burda acaba arkadaşlar hangi görüşte 1.plan mı 2.plan mı yoksa bütün yahudilerden temizlenmiş bir filistin mi.

kendi görüşüm başkenti kudüs olan bağımsız bir filistin devletinin kurulması .tabiki yahudi hakimiyetinin kırıldığı bir filistin ama realiteleride görmemezlikten gelemeyiz.korkum uzun süren direniş ,mücadele insanları cihaddan soğutmasından korkum,insan sınırları olan bir varlıktır.gücü tükenir,duygularına yenilir.uzun süre sıkıntıya gelemez ,eninde sonunda bu sıkıntılar patlak verir.insanlar hep savaş içinde yaşayamaz.huzursuzluk,sıkıntı canlarına tak dedirtirde bir gün çok kötü bir kırılma noktası yaşanır diye korkuyorum.işte o zaman israil herşeyi ele geçirir.elde fırsatlar varken bir filistin devleti kurulmalı.çeçenya örneğinden korkuyorum ,malum cevher dudayev zamanındaki ,plan başarıya ulşamadı,sonrasında halk direnci kırıldı ve çok küçük bir grup mücadeleyi sürdüyor ama onlarda yanlış yöntemlere başvurdular ,velhasıl netice alınamadı.

ikincisi filistinde el fetih mi haması mı destekliyoruz.haması destekliyor ve arafat muhalifiydim ama son gelişmleer ve yukardada belirttim, direniş kırılmasından korktuğum için kerhende olsa el fetih iktidarda olsa daha iyi gibi geliyor bana ,çok düşündüm bu konuya sizlerinde fikrini merak ediyorum.
Leyla Hanne
Posts: 1395
Joined: 22 Nov 2007, 21:24

Re: FİLİSTİN

Post by Leyla Hanne »

1.plan artık düşünülemez, 2.planı söyle bir incelediğimizde ise bir kere planı ortaya Amerika atmış bu bana pek etkili bir çözüm olarak gelmiyor hemde iki tane bağımsız devlet olmasına rağmen muhakkak İsrail önde olacak yani bu bir gerçek gibi duruyor şu an gözüme....

Kudus başkentli bir İslam devleti çok güzel,çok etkili çok değerli olur ama bu devleti kurabilcek güç, kaynak, yetişmiş devlet adamları ve diğer İslam ülkelerinin yardımı gerekir. Ama şu anda canıyla, kanıyla, herşeyiyle yardım eden bir devlet var mı allah aşkına???

Şu anda Filistin'de iki hareket var biri Hamas ikincisi El Fetih...Türkiye yada biz hangi hareketi desteklemeliyiz?

İslâmi Cihad Örgütü yapılması gereken işler sıralamasında fiili cihadı birinci sıraya koyuyordu. HAMAS ise eğitim, hazırlık ve uygun şartları gözetmenin fiili cihaddan önce geldiği kanaatini taşıyordu.

Benim şahsi fikrim hem savaşmak hemde yetişmek işte eğitim bünyeleriyle, dernekleriyle çünkü savaş da zor birşey silah, asker, kaynak lazımdır yani hem çok yıpratır hemde birşeyler bittiği anda hareketsiz, mecalsiz kalınabilir ama onu destekleyen bir alt yapı olsa herşey daha iyi şekilde gerçekleşir.
cahid
Posts: 62
Joined: 01 Aug 2007, 20:36
Kan Grubu: A (-)

Re: FİLİSTİN

Post by cahid »

Allah Kudüs'ün işgalden kurtulup tekrar ümmet-i Muhammed'in olmasını bizlere göstersin inşaallah!
Post Reply

Return to “Dünya”