AŞK'a dair

Başta hocaefendilerimiz olmak üzere büyük zatların tasavvuf tanımları, tasavvufun inceliğine dair yazılar, vs...
Post Reply
User avatar
hakyolu
Posts: 64
Joined: 14 Aug 2007, 14:42
Kan Grubu: A (+)
Location: İSLAMBOL

AŞK'a dair

Post by hakyolu »

Aşk imiş her ne var âlemde
İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak (Fuzûlî)


Değerli okuyucu! Herkesin dilinde bir aşk sözüdür gidiyor. Âlem halkı bunu aşk zannediyor. Halbuki Allah’tan gayri bir temâşâsı bulunan aşk, aşk değildir. Aşkı bilmeyenler şehveti aşk sanıyorlar.


Aşk, şiddetli sevgidir. Sevgi ve muhabbetin kaynayarak koyulaşması ve süzülmesidir. Aşk, muhabbet ufkunun zirvesidir. Aşk, insanın yaratılışındaki güzellik ve varlığın temelidir.


“Ben gizli bir hazine idim. Bilinmeyi istedim ve âlemi yarattım” kutsî sözünün içinde aşk vardır. Din aşktır. İnsan, ahsen-i takvîm, Allah ise hüsn-i mutlaktır. Aşkın temelinde güzellik vardır. Güzelliğin temeli, Allah’ın tarifsiz güzelliğidir. Allah’a karşı duyulan aşk, maddeden mânâya, halktan Hakk’a, fâniden bâkiye, cisimden rûha yönelir.


Aşk, Allah Tâlâ’ya karşı aşırı sevginin kemâle erişi, âşığın aşkta yok oluşudur.
Aşk, tasavvuf düşüncesinin temel sözcüklerindendir. Tasavvufta aşk, varlığın aslı ve yaratılış sebebi, sevenin sevgilide kendini yok etmesi; âşığın yok, mâşukun var olması, her şeyin ondan ibâret olmasıdır.


Gerçek muhabbet, ilâhî aşktır. Aşk,‘Gül’ sevdâsıyla serâpâ dolmak, ‘Gül’ kokusuyla hemhâl olmaktır. Aşk, dünyadan âzâde kalmak, gönlü İlâhî muhabbete âşinâ kılmaktır. Aşk, ‘Gül’ yetimlerinin gül yüzlülere duyduğu muhabbettir.


Aşk, her an secde hâlidir. Aşk, imanın kemâlidir. (K.Rifâi)
Aşk, İslâm’ın, imanın, namazın ve duânın olmazsa olmazıdır.


Aslında kâinat; sevgi ve aşk üzerine yaratılmıştır. Muhabbet ufkunun zirvesi İlâhî aşktır.
Aşk hâline, arzularını azaltıp, şükrünü ve kulluğunu artırarak erişebilirsin. “Bir aşk armağanı almak istersen, kalbini bir mürşide aç.”


Hüşyâr gönüllerde hasıl olan aşkın sırlarına nâil olmak istersen, bir gönül sahibinin gönlüne gir. Aşk yoluna revan olmak istersen, dikkat et, o yolda ezelî ahde vefâ isterler!


“Allah’ın huzuruna kabul edilenlerden olmayı istiyorsan, tevâzu’ içinde yaşamaya çalış.”
“Unutma ki Hak, hidâyetini ancak kendisine muhabbet edene verir!..” “Bil ki hazineyi açan anahtar, aşktan başka bir şey değildir.”


Aşk semtinden başka yolda oturma; aşksız hayat boştur…
Aşksız geçen ömrü, hiç hesaba katma, yaşadım sanma. Aşk, âb-ı hayattır.
“Göklerin dönüşünü aşkın dalgasından bil. Eğer aşk olmasaydı, dünya donar kalırdı.” (Mevlânâ)


İşitin ey yârenler, aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan gönül misâl-i taşa benzer. (Yunus Emre)


İlâhî aşkın lezzetinden mahrum, dünya hayatına mağrur, hayvânî maîşete meftûn, rûhânî lezzetten yoksun olanlardan uzak ol.


“Hâdiseler senin kalbini kırmışsa üzülme. Mevlâ onu mahsus kırdırtmıştır. Kendi bulunsun için. (Ben kırık kalplerleyim) der ve bunu resmen ilân eder.”


“Eğer bu dünyada belâlara uğramışsan, Hakk’ın seni sevdiğini bil. Bu ezel kısmetidir anla. Mevlâ’nın dayağından lezzet almayan, muhabbet davasında sâdık olmadığını bilsin.” (Rabiatül Adeviyye)


“Aşk nedir bilmiyorsan gecelere sor, şu sapsarı yüzlere, şu kupkuru dudaklara sor.”
“Bin düşmanın yıktığını bir aşk yeniden yapabilir.”


“Hayır, hayatın değil, hakikatin, muhabbetin, aşkın adamını yetiştirmeliyiz. Hayatın hesapları aşkımızın düşmanıdır.” (N.Topçu)


“Bizim peygamberimizin yolu aşk yoludur / Biz aşkzâdeyiz, annemiz aşktır.” (Mevlânâ)


“Aşk yolu, hevâ ehline kapalıdır. Bu yol ancak ciğeri yanık sâdıklara açıktır.”
“Evet, göz yaşı olan yere rahmet yağar. Allah korkusundan akan bir damla yaş, cehennemleri söndürür.”


“İlâhî aşka nisbeti olan kimsenin yanında güneş, bir lamba dahi olamaz.”


“Aşkın tatlı ateşiyle yanan kalpten çıkan âh, âşığı, hakîkî mâşûku olan Allah’a bir anda vâsıl eder. Rahmet deryasının inilti, feryâd ve figân ile cûşa geldiğini unutma!”


Rahmet kapısı seherlerde göz yaşlarına açılır. Zirâ Hakk’ın en çok sevdiği amel, “ümmetin seherlerde âh u vâh edip inlemeleridir.”


Değil mi ki bir aşk yarası taşımayan yürek, ya deliye aittir, ya ölüye.


Aşk olmadıktan, kalp yanmadıktan sonra, muhteşem kubbelerin altında haykırarak “Allah!” demekten ne çıkar?..


Evet, boynuna aşkın zinciri takılmayan kimse, henüz mânevî hayata kavuşmamış demektir.


Feyiz ve ihsan kapısı her zaman herkese açıktır. Oradan hiç kimse men edilmez, avucunu açanı boş döndürmez, kapısına geleni geri çevirmezler. O kapıdan henüz eli boş dönen olmadı. Yeter ki istemesini, almasını ve her birini irfan hayatımıza mal etmesini bilenlerden olalım.


“Aşk ve muhabbet sarayına girmek istersen, bırak bütün sûrî amellerini yağma etsinler.”
“Ey insan!...Can bahçesine gam fidanı dikmeyi bırak. Ecel makası ömür ipini kesmeden, gönül erlerinin güzelliğinden renkler almaya bak. Kim onlar gibi bir dostun halkasına girerse, Allah’ı ve Resulünü hoşnut eder!” (Mevlânâ)


“Ey aşk, ey gönlümüzün derûnî mânâsı! Ey ektiğimiz tohum! Ey biçtiğimiz mahsul! Şu hâle bir bak; tıyneti toprak olan insanlar artık eskidiler. Bizim çamurumuzdan şimdi bambaşka ve bize yabancı bir insan meydana geldi…” (Mevlânâ)


Pakistanlı Muhammed İkbal şöyle feryâd ederdi: “Yazıklar olsun! Artık aşkın vecdi ve heyecânı kalmadı. Artık Müslümanların damarlarındaki kan dahi kurudu. Namazlara bakın; saflar eğri, secdeler ruhsuz, kalplerde huzur yok! İçten gelen o İlâhî cezbe kaybolmuş!..”


Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryân düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyân düştü (Nurullah Genç)


“Gel ey aşk, ey gönlümün remzi, mânâsı, gel ey bizim tarlamız, mahsûlümüz gel, bu balçıktan yaratılan insanlar köhneleştiler. Gel çamurumuzdan yeni bir insan yap” (İkbal)


Aşka esirdir ehl-i hâl, bu aşka sığmaz kıyl ü kal
Aşkın acep halleri var, kul eyledi sultanları. (Akşemseddin)


Aşkla ve hayırla kalınız…
Sevginin gereği uymaktır, söz dinlemektir, sevgilinin istediği şeyi yapmaktır...

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN (Rh.A)


Post Reply

Return to “Tasavvuf Yolu Nedir?”