"Helâl Ürün Sertifikası" Veren Bir Sivil Toplum Kuruluşu

Türkiye gündemi, önemli haberler, duyurular, siyasi ve dini gelişmeler...
Post Reply
mstf
Posts: 185
Joined: 30 Nov 2007, 16:43
Kan Grubu: A (+)

"Helâl Ürün Sertifikası" Veren Bir Sivil Toplum Kuruluşu

Post by mstf »

Hemen hemen her hazır gıdaya giren katkı maddeleri, emilkatörler ve benzerlerinin meydana getirdiği karanlık tablo karşısında, bir kısım insanımız harekete geçmiş ve Türkiye’de ilk defa “Helâl Gıda Belgesi” şeklinde damgalanmış ürünlerle müslümanlara büyük kolaylık sağlayacak bir dernek kurmuşlardır. “Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Derneği”, kısaca GİMDES adlı bu dernek, bir sivil toplum kuruluşudur.
“Helâl rızık, hakça kazanç, temiz üretim, sağlıklı beslenme” gibi temel ilkeleri hedef alan bu kuruluşun başkanı Hüseyin Kâmil Büyüközer Beyefendi’yle bir röportaj gerçekleştirdik. Şimdi bu röportajı istifadenize sunuyoruz.

Öncelikle “GİMDES” deyince ne anlaşılmalıdır?
GİMDES, bütün müslümanların olmazsa olmaz hayat şartlarının başında gelen helâl ve sağlıklı gıda maddelerini araştırmayı ve bunun sonucu olarak yasal çerçeve içerisinde “Helâl Sertifikalandırma”yı hedeflemiş bir sivil toplum kuruluşudur.


Bu derneği kurmaktaki amacınız nedir?
Derneğin amacı, ferdin ve toplumun gıda maddeleri, kozmetik, ilaç ve temizlik ürünleri başta olmak üzere hayatında kullanabileceği bütün ihtiyaç maddeleri konularında bilinçlenmesini sağlamak; bu maddelerin inancı bakımından helâl olup olmadığı, sağlığı bakımından temizliği ve fayda taşıyıp taşımadığı, beslenme düzeni açısından yeterli ve gerekli olup olmadığı, kullanılmasının ya da kullanılmamasının neler getirip götürdüğü gibi hususlarda “bilinçli insan ve bilinçli toplum” yetiştirilmesi konusunda çalışmalar yapmak, projeler üretmek, özel ve tüzel kurum ve kuruluşlara, Hükümet ve Parlamento organlarına bu hususta üretilen projeleri sunmak, “gıda ve ihtiyaç maddeleri” hakkında duyarlılık kazandıracak, kontrol ve denetim sağlayacak, sertifikalandırılmasını gerçekleştirecek her türlü içtimâî, siyâsî, iktisâdî, ticârî, kültürel ve eğitici faaliyetlerde bulunmaktır.
“Gıda ve ihtiyaç maddeleri ile sağlıkta ve temizlikte kullanılan maddeler” üzerine çalışmaları olanların, proje sunanların ya da üretimde bulunmak isteyenlerin, güçlerini birleştirerek hizmet çerçevesini yaygınlaştırmak ve etkinleştirmek; ferdin ve toplumun “helâl rızık, hakça kazanç, temiz beslenme, sağlıklı yaşama” istek ve ihtiyacı bakımından bilinçlenmesine karşı duran, engel oluşturan, kişi, kurum ve kuruluşların çaba ve çalışmalarını deşifre ederek kamuoyunun bilgisine sunmak, bu tür çaba ve çalışmalardan fert ve toplumun korunmasına katkıda bulunmak için her alanda aydınlatıcı ve uyarıcı hizmetler vermek, bu tür hizmetler verenlere yardımcı olmak ve organizasyonu sağlamaktır.
Gıda, temizlik ve temel ihtiyaç maddeleri ile ilaç ve diğer sağlık maddeleri için belirlenecek kriterler bakımından sertifikalandırılması için gerekli çalışmaları başlatmak, organize etmek, yapmak, yürütmek ve sertifikalandırmayı gerçekleştirmektir.


GİMDES Sertifikası bir helâl gıda sertifikası mıdır?
GİMDES Sertifikası tam ve gerçek manada bir “Helâl Ürün Sertifikası” olacaktır.


GİMDES Sertifikası’nın verilmesinde nasıl bir prosedür izlenecektir?

Bir ürünün çiftlikten sofraya gelene kadar takip ettiği süreçte rol oynayan bütün unsurların İslâmî niteliğe sahip olması esas alınacaktır.


Bu sertifikalandırma, rekabet açısından şirketleri nasıl etkileyecektir?

Helâl sertifikalanmış ürünler için pazar çok büyüktür. Dünyadaki 2 milyara yakın müslümanı ve ayrıca “helâl sertifikalanmış” ürünü tercih eden milyonlarca gayr-i müslim insanı kapsamaktadır. 20 milyon Amerika’da, 35 milyon Avrupa’da, 400 milyon Afrika’da, 950 milyon Asya’da, 250 milyon Ortadoğu’da müslüman nüfus yaşamaktadır.
Kaynaklar, helâl ürün pazarının yıllık talebinin 850 milyar ABD doları civarında olduğunu belirtmektedir.
Helâl sertifikalama, ürünleri, katkı maddelerini, hazırlama ve işleme usûllerini, temizlik ve sağlık şartlarını, katı güvenlik kuralları içinde denetleyen tarafsız bir bilirkişi hizmeti sunar.
HAACP, ISO ve diğer kalite ve güvenlik standartlarına uygun ve yeni teknolojilere, yeni katkı maddelerine adaptasyonu seri bir şekilde takip edebilen, helâl bilginin eğitimini almış kilit personel tarafından denetimini gerçekleştirir.
Ürünün ve üreticinin küresel İslâm içinde tanınmasını ve tanıtılmasını sağlar. Çeşitli ülkelerde açılan fuarlara katılımına destek verir.


Günümüzde gıda ve ilaç sektöründe en büyük problemler ve çözüm yolları nelerdir?

Günümüzde gıda, kozmetik ve ilaç sektörlerinde en büyük problem, bu ürünlerin üretiminin teknoloji, hammadde ve katkı madde bazında gayr-i müslim güçlere bağımlı olarak yürütülmesidir.
Daha da önemlisi, bu sektörlerde küresel mafyanın da rol alabilmesidir. Bu güçlerin her ülkede kolları, ayakları vardır. Bunların; daha fazla kazanmak ve insanları sömürerek kazanmak dışında hiçbir düşünceleri yoktur. Hatta daha da kötüsü, Tevrat’ın tahrif edilmesi ile oluşturulmuş kaynak kitapları olan Talmut’un öğretileri içerisinde faaliyet gösteren birtakım yahudi kökenli mafya teşkîlâtları, kendi ırkları dışındaki insanlara hayat hakkı tanımamaktadır. Bunu da maalesef dînî bir emir olarak kabul etmektedir. (Israel Shahak, Jewish History, Jewish Religion, p. 84; Kitab-ı Mukaddes, I. Samuel, 15:1) Aslında insanlığı bekleyen en büyük tehlikelerden birisi, bu yanlış anlayıştır.
Farkında olmadan, sinsi propagandalarla bize dayatılan ve her geçen gün bizi biraz daha bu güçlere bağımlı kılan, hastalıklarımızı, dertlerimizi artıran, neslimizi zayıflatan bu hayat tarzından sür’atle uzaklaşmada irademizi ortaya koyarak “boykot” mekanizmasını her an canlı tutmalıyız. Bu aynı zamanda bizi, biz yapan hayat tarzımıza dönüşümüzü de sağlayacak çözümlerin başında gelmektedir. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 9) ilâhî emrine uygun olarak bilmeye ve bilinçlenmeye karar vermeli, bildikçe, bilinçlendikçe yanlış olduğunu gördüğümüz alışkanlıklarımızı terk etme kararlılığını göstermeliyiz. Bütün bunlar, birlikte yürütülmesi îcâb eden çözümlerdir. Bu çözümler için GİMDES, insanlarımıza yol gösterici hizmetler yapmaktadır, yapmaya da devam edecektir.


Derneğinizin başarılı olması için kimlerden destek bekliyorsunuz?
Derneğimizin başarılı olabilmesi için toplumun bilinçlendirilmesinde yükümlü olan kurumların câmi cemaatlarına hizmet eden din görevlilerimizin, yazılı ve görsel yayın organlarımızın ve buralarda hizmet yapan yazarlarımızın, başta tüketici derneklerimiz olmak üzere meslek kurumlarımızın, okul-âile birliklerimizin, üreticilerimizin ve satıcılarımızın toplumu bilgilendirme konusunu gündemde tutmaları önem taşımaktadır.
GİMDES, ihtiyaç duyacakları bilgileri her an hazır tutmaya âmâdedir. http://www.gimdes.org, http://www.gidaraporu.com, http://www.halalfood2008.com sitelerimizde mevzuyla alâkalı her türlü bilgi mevcuttur. Ayrıca bu konuda neşrettiğimiz kitaplarımızdan da faydalanabilirler.
Tüketimde bilinçlenme ne kadar yaygın ve yoğun olursa, GİMDES hedefine doğru o kadar mesafe kat etmiş olacaktır.
Bu konuda okuyucularınıza açıklama fırsatı verdiği içim Şebnem Dergisi’ne teşekkür ediyoruz.
Altınoluk Dergisi'nin eki olan Şebnem Dergisi'nde okumuştum ve sizinle paylaşmak istedim.Müslümanları acil ihtiyaçlarından biridir.Yediklerimiz ne kadar islami usullere göre yapılıyor?

Evliyâullahtan birisinin torunu yanında dolaşıyormuş. Tabii, dualarla büyümüş, dedesinin hayır duasını almış, mübarek çocuk... Kapıdan birisi geldi mi, "Aaa, domuz geldi!" dermiş. Dedesi, "Sus evlâdım!" dermiş. Biraz sonra bir başkası geldi mi, "Aaa, köpek geldi!" dermiş. Dedesi, "Sus evlâdım!" dermiş... Bakmış, hep böyle söylüyor;

"--Şu çocuğa biraz çörek verin; herkesin gözü önünde biraz çörek yesin!" demiş.

Başka çocuklar imrenecek, bakacak, vs... Kul hakkı, göz hakkı, biraz hakka bulaşsın. Çünkü, basireti açılmış çocuğun; geleni hakîkî sıfatında görüyor, nefsinin hakîkî sıfatıyla görüyor. Adam geliyor içeriye ama, domuz veya köpek sîretli... Sırtlan gibi, kaplan gibi; adam gibi değil...

Yedirmişler birkaç lokma... Artık, her geleni insan görmeğe başlamış. Perde inince gözüne; o zaman, her geleni insan sanıyor. Yâni, hakîkî halini görme durumundan uzaklaşmış.===> http://www.dervisan.com/kitap/avustrali ... lya05.html


Bir insan hac ederse günahlar o kadar silinir, o kadar tertemiz olur ki, dönerken "Acaba Allah beni affetti mi diye tereddüt ederse, ilk günah o zaman yazılır." diyor hadis-i şerifler... Yâni tereddüt bile etmeyecek. Silindi elhamdü lillâh, tertemiz oldu. Ama şartı ne?.. Helâl para ile haccedecek. İş dönüp dolaşıyor, bizim evliyâullah büyüklerimizin dediği noktaya geliyor: Helâl lokma yemek, haram yememek... Şu boğazından içeriye haramın girmemesi...

Biliyorsunuz Ebûbekr-i Sıddîk Efendimiz'in bu husustaki titizliğini... Birisi bir tabak hediye getirmiş. Beğenmiş ağzına almış, sonra sormuş: "Nerden geldi bu?.." Eyvah!.. Haram bir yerden geldiği anlaşılınca, parmağını boğazına sokarak çıkartmış, kusmuş. Şöyle demiş: "Haramla beslenen vücuda cehennem ateşi mutlaka dokunur, çare yok!.." Onun için haramın girmemesi lâzım!..

Onun için aziz ve muhterem kardeşlerim, bizim evliyâullah büyüklerimiz, mürşid-i kâmillerimiz diyorlar ki: "Müslümanın her şeyden önce helâl lokma yemeğe dikkat etmesi lâzım!.. Kimsenin hakkını yememesi lâzım, haram yememesi lâzım!.. Haram ve helâli iyi öğrenmesi lâzım!.." Bu çok önemli..==> http://www.dervisan.com/kitap/ramazan/ramazan10.html


Onun için muhterem kardeşlerim, her şeyi başı helâl lokma olduğu için, buralarda maksadımız ramazanı anlatmak ama, yeri gelmişken altını çizip, koca harflerle söyleyelim: Her şeyin başı helâl lokma olduğundan kazancın helâl olmasına ve boğazdan haram lokma gitmemesine çok dikkat etmeliyiz. Çoluk çocuğumuza haram lokma yedirmemeye çok dikkat etmeliyiz. Helâlinden kazanmanın yollarını iyi ve doğru öğrenmeliyiz.==> http://www.dervisan.com/kitap/ramazan/ramazan10.html
Last edited by mstf on 09 Jul 2009, 17:41, edited 1 time in total.
Ehl-i irfan arasında aradım kıldım talep
Her hüner makbul imiş illa edeb illa edeb
mstf
Posts: 185
Joined: 30 Nov 2007, 16:43
Kan Grubu: A (+)

Re: "Helâl Ürün Sertifikası" Veren Bir Sivil Toplum Kuruluşu

Post by mstf »

Geleneksel gıda maddesi, yemek; mutfak, yiyecek, içecek ve kuruyemiş kültürümüz göğsümüzü kabartacak kadar güzel, zengin ve üstündür. Biz bunları her yöreden toplayıp, tespit etmeli; büyük, ansiklopedik eserler hâlinde yayınlamalı, mümkünse günümüzde de kullanıp, yaşatmalıyız.

Almanya'da uzun zaman yaşayan bir kardeşimiz bana: "Almanlar lezzetli yeme-içmeyi, değişik yemek çeşitlerini bizden öğrendiler; bizden önce, çok zayıf ve fakir bir mutfakları vardı." dedi. Batı'ya, çok değerli bir gıda olan yoğurdu biz tanıttık; dönerimiz dünyanın dört bucağında Amerika'dan Avustralya’ya kadar en gözde yemek türlerinden biri. Ben şahsen Adana'nın kebaplarına, Antep’in tatlılarına, Malatya'nın kuruyemişlerine, Maraş'ın dondurmasına, Çanakkale'mizin höşmerimine, Kayseri'nin pastırmasına, Edirne'nin beyaz peynirine vs. eğer bilseler, tüm dünyanın hayran kalacağını düşünüyorum.

Çocukluğumdan hatırladığım kadarıyla, köyümüzde ne kadar tatlı, güzel ve temiz hazırlanmış yiyecekler vardı ki onların dengini şimdinin modern şehirlerinde, bol çeşitli beynelmilel marketlerde bulmak asla mümkün değil.

Bize göre gıda, her şeyden önce helal olmalıdır; çünkü az da olsa haram yiyen bir kişinin kalbi kararır; mânevî feyzi ve hazzı kesilir, hayrı körelir; tevbe edip, hatasını telafi eylemezse âhirette de cezaya çarpılır, cehenneme düşer, cayır cayır yanar; çünkü haramdan hâsıl olan bir parça eti bile ancak cehennem ateşi paklar.

Gıdanın ikinci şartı temiz olmasıdır. Ecdadımız, her konuda olduğu gibi yiyeceklerde de temizliğe çok büyük titizlik gösterirlerdi. Her şeyi tekrar tekrar yıkarlar, şartlarlar; temiz su kabının içine parmak bile sokturmazlardı. En halis malzeme, tertemiz yıkanmış ellerle, kılsız, tozsuz, tortusuz, hilesiz, katkısız, halis, temiz, nefis, mis gibi burcu burcu kokulu, şahâne lezzetli, vücuda çok faydalı, gıda değeri çok yüksek olarak hazırlanırdı. Kesilecek tavukların, hayvanların gıdalarına bile çok dikkat edilir, pis bir şey yememeleri için günlerce önceden bakıma alınırdı.

Ne güzel ev işi gıda, yiyecek ve içecek malzemelerimiz vardı! Tarhanalar, bulgurlar, erişteler, kuskuslar, şehriyeler, pestiller, kaklar, erik, üzüm, incir, dut, elma kuruları, sele zeytinleri, reçeller, şuruplar, somaklar, kekikler, nâneler, kimyonlar, baharatlar, susamlar, çörekotları, meyve suyu tükenmezleri, koruk suları, yufkalar, tulum ve kavanoza tepme peynirler, turşular, süzme yoğurtlar... daha yüzlerce orijinal, bize mahsus, kalorili, vitaminli, şifalı çeşitler...

Şimdi özellikle şehirlerde yediklerimize içtiklerimize çok dikkat etmemiz gerekiyor: Bakıyorsunuz kâğıtlı bir şeker veya çikolatanın içine likör konulmuş; lokantadaki biftek şarapla terbiye edilmiş; filanca pastaya falanca haram madde katılmış; tavuk eti murdar olmuş; balık kokmuş, et ithal, müddeti geçmiş; yağ hileli ve sağlığımıza şiddetle zararlı; eften püften batıdan gelme, bize yabancı, kolesterolü artıran, damar tıkayan, kalp hastalığı yapan, mideyi bozan vıcık vıcık züppe tatlılar, şaibeli kekler, yapış yapış kremalar, nallı kuzudan(!) ve işkembe parçalarından sucuklar, kokmuş martı yumurtasından pastalar, ucuz, hileli ve zararlı malzemeden yemekler; kepeği, vitamini, faydalı kısımları alınmış saman gibi ekmekler, bozuk makarnalar, gösterişli, abartmalı, kabartmalı, boyalı, ama değersiz ve tehlikeli yiyecekler, haram maddeli, uyuşturucu katkılı, alışkanlık yapıcı, kanser edici gazoz ve meşrubat, bağırsak delici, sarhoş edici, hatta öldürücü içkiler...

Tavsiye ederim ki mümkünse bazı gıda malzemenizi kendiniz üretin; eti, tavuğu kendiniz kesin, kavurmayı, sucuğu, tarhanayı, bulguru... kendiniz yapın; bahçeli evde oturun, koyun, keçi, tavuk, besleyin, taze süt için, taze, temiz yoğurt yiyin, taze yumurta kullanın, bazı sebzeleri kendiniz üretin, dereotu, maydanoz, nâneyi saksılarda yetiştirin vs.

Has ve temiz gıda yiyin, temiz halis meşrubat için, temiz hava alın... ki rûhen ve bedenen, mânen ve maddeten sıhhatli ve kuvvetli kalasınız.



Mahmud Esad Coşan Başmakaleler 3. S.174-176
Ehl-i irfan arasında aradım kıldım talep
Her hüner makbul imiş illa edeb illa edeb
erhan3471
Posts: 72
Joined: 15 Nov 2007, 13:07
Kan Grubu: A (+)

Re: "Helâl Ürün Sertifikası" Veren Bir Sivil Toplum Kuruluşu

Post by erhan3471 »

TEMİZ ve HELAL GIDA İLE BESLENMEK :
Bize göre gıda , her şeyden önce helâl olmalıdır ; çünkü az da olsa haram yiyen bir kişinin kalbi kararır ; mânevî feyzi ve hazzı kesilir, hayrı körelir ; tevbe edip, hatasını telafi eylemezse ahirette de cezaya çarpılır, cehenneme düşer, cayır cayır yanar ; çünkü haramdan hasıl olan bir parça eti bile ancak cehennem ateşi paklar.
Gıdanın ikinci şartı temiz olmasıdır. Ecdadımız , her konuda olduğu gibi yiyeceklerde de temizliğe çok büyük titizlik gösterirlerdi. Her şeyi tekrar tekrar yıkarlar, şartlarlar ; temiz su kabının içine parmak bile sokturmazlardı.
En hâlis malzeme , tertemiz yıkanmış ellerle , kılsız , tozsuz, tortusuz , hilesiz , katkısız , hâlis , temiz , nefis , mis gibi burcu burcu kokulu , şâhâne lezzetli , vücuda çok faydalı , gıda değeri çok yüksek olarak hazırlanırdı.
Kesilecek tavukların , hayvanların gıdalarına bile çok dikkat edilir , pis bir şey yememeleri için günlerce önceden bakıma alınırdı.
Has ve temiz gıda yiyin, temiz hâlis meşrubat için , temiz hava alın... ki ruhen ve bedenen , mânen ve maddeten sıhhatli ve kuvvetli kalasınız !
SAĞLIĞA ZARALI BESİNLERE DİKKAT ! :
Şimdi özellikle şehirlerde yediklerimize içtiklerimize çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Bakıyorsunuz kağıtlı bir şeker veya çikolatanın içine likör konulmuş ; lokantadaki biftek şarapla terbiye edilmiş ; filanca pastaya falanca haram madde katılmış ; tavuk eti murdar olmuş ; balık kokmuş , et ithal , müddeti geçmiş ; yağ hileli ve sağlığımıza şiddetle zararlı ; eften püften batıdan gelme , bize yabancı , kolesterolü artıran , damar tıkayan , kalp hastalığı yapan , mideyi bozan vıcık vıcık züppe tatlılar , şaibeli kekler , yapış yapış kremalar , nallı kuzudan ( ! ) ve işkembe parçalarından sucuklar , kokmuş martı yumurtasından pastalar , ucuz , hileli ve zararlı malzemeden yemekler ; kepeği , vitamini , faydalı kısımları alınmış saman gibi ekmekler, bozuk makarnalar , gösterişli , abartmalı , kabartmalı , boyalı ama değersiz ve tehlikeli yiyecekler , haram maddeli , uyuşturucu katkılı , alışkanlık yapıcı , kanser edici gazoz ve meşrubat , bağırsak delici , sarhoş edici , hatta öldürücü içkiler...
Yediğimiz yiyeceklerin sağlığa zararlı olmaması çok önemli .
Mesela süt , balık , et , yumurta , sucuk , mantar v.s. bayat olunca zehirlenmelere sebep oluyor .
Ayrıca , su , meşrubat , sebze , meyve ve sair yiyeceklerdeki kirlilikler , mikrop ve bakteriler , kimyevi maddeler , suni gübre ve ilaçlar, koruyucu ve renklendiriciler hastalıklara , kansere yol açabiliyor.
Onun için mesela sebze ve meyvenin , şeker , çikolata ve pastaların canlı ve cazip renklerine aldanmamak , nasıl yetiştiğini , nereden geldiğini , nasıl yapıldığını ve içinde ne gibi zararlı maddeler olduğunu iyice incelemek gerekiyor.
Tabii bu , uzmanların , laboratuvarların , resmi dairelerin işi ; ama biz de gıdalarımızı ya kendimiz üreterek , ya da temiz ürettiğini bildiğimiz yer ve kuruluşlardan alarak korunabiliriz .

BAZI GIDA MALZEMENİZİ KENDİNİZ ÜRETİN ve BAHÇELİ EVDE OTURUN :
Tavsiye ederim ki :
Mümkünse bazı gıda malzemenizi kendiniz üretin .
Eti , tavuğu kendiniz kesin , kavurmayı , sucuğu , tarhanayı , bulguru... kendiniz yapın ; bahçeli evde oturun , koyun , keçi , tavuk besleyin , taze süt için , taze , temiz yoğurt yiyin , taze yumurta kullanın , bazı sebzeleri kendiniz üretin , dere otu , maydanoz , naneyi saksılarda yetiştirin... v s.
NE KADAR TATLI GELİR !
Evdeki süs bitkisi ve çiçeklerinize nasıl sevgiyle özen gösterirsiniz !
Eğer bahçeniz varsa , orada yetiştirdiğiniz sebze ve meyveler size ne kadar tatlı gelir ! Sabah sabah kopardığınız o kırmızı kırmızı domateslerin , çıtır çıtır biberlerin , yemyeşil ve taptaze salatalıkların tadını , pazardan aldıklarınızda bulmak ne mümkün !
Kendi ellerinizle halis ve temiz malzeme ile yaptığınız ev pastaları , börek, çörek ve tatlılar dışarıdakiler den ne kadar farklıdır !
Tarlaya , bahçeye sizin diktiğiniz fidanlar büyüyüp meyve verdiği zaman nasıl sevinç ve kıvanç duyarsınız !
TABİİ GIDAYA ALIŞTIRIN KENDİNİZİ :
Tabii gıdaya alıştırın kendinizi... Alıştıralım hepimiz , prensip edinelim !
En iyisi her şeyin tabiisi... Pamuklu giyinmek , yünlü giyinmek , deri giyinmek...
Has ekmek , kepekli ekmek yemek... Tabii meyva suyu içmek...
TAZE SEBZE ve MEYVELER YEMELİ :
Diğer tedbir ve tavsiyelere gelince ; tatile gider gelirken trafik kazalarına karşı ihtiyatlı , dikkatli olmayı ; aşırı güneşte kalıp yanmamayı ; Temiz ve taze salata , meyve ve gıdalar yemeyi ; bayat et , süt ve nasıl yapıldığı bilinmeyen yemeklerden kaçınmayı , yemekleri az az yapıp , taze taze bitirmeyi , aşırı soğuk meşrubatlardan , dondurma ve buzdolabından çıkmış soğuk karpuz, kavun gibi meyvelerden , terli terli rüzgarda cereyanda durmaktan , kaçınmayı ; her görülen çeşmeden veya kaptan su içmemeyi , mikroplu olup olmadığını dikkatli araştırmayı , tehlike ihtimali varsa , kaynatılmış su , çay , ıhlamur , adaçayı vs. içmeyi ve Bulaşıcı hastalıklardan korunup sakınmayı da hatırlatalım.
Biraz bahçe olmalı ; bahçede biraz , domates , maydonoz yetiştirmeli insan... Tavuk olmalı...
Tavuk tabii yemle beslenmeli , yumurtasını yemeli... Mümkünse inek filan beslemeli veya keçi hangisi kolaysa -- sütünden istifade etmeli. Gerekli şeyler oraya ekilmeli.



TAZE TAZE SÜT SAĞIP İÇMEK İÇİN :
Biliyor musunuz , Hindistan başbakanı Gandinin bir keçisi varmış...
Uçağına bile bindirir götürürmüş , her gittiği yere... Taze taze süt sağıp içmek için...
Orada evin içindeki saksılara bile müdahale edip , süs bitkisi yerine sebze filan ekin diyorlarmış.
Yani , meselâ saksıya maydanoz ekse insan , çarşıdan , pazardan maydanoz almaz .
Daimâ taze taze daima maydonoz , dere otu yetiştirir.
Domates olsa şurada , kırmızı kırmızı ; kopartırsınız , sofrada kullanırsınız.
Yani bu gibi şeylere dikkat etmeli.
NE GÜZEL EV İŞİ GIDA , YİYECEK ve İÇECEK MALZEMELERİMİZ VARDI ! :
Çocukluğumdan hatırladığım kadarıyla , köyümüzde ne kadar tatlı , güzel ve temiz hazırlanmış yiyecekler vardı ; ki onların dengini şimdinin modern şehirlerinde , bol çeşitli beynelmilel marketlerde bulmak asla mümkün değil .
Ne güzel ev işi gıda , yiyecek ve içecek malzemelerimiz vardı !
Tarhanalar , bulgurlar , erişteler , kuskuslar , şehriyeler , pestiller , kaklar , erik, üzüm , incir , dut , elma kuruları , sele zeytinleri , reçeller , şuruplar , somaklar , kekikler , naneler , kimyonlar , baharatlar , susamlar , çörek otları , meyve suyu tükenmezleri , koruk suları , yufkalar , tulum ve kavanoza tepme peynirler , turşular , süzme yoğurtlar... daha yüzlerce orijinal , bize mahsus , kalorili , vitaminli , şifalı çeşitler...
Ben şahsen Adananın kebaplarına , Antep’in tatlılarına , Malatya’nın kuru yemişlerine , Maraş’ın dondurmasına , Çanak kalemizin höşmelimine , Kayserinin pastırmasına , Edirne’nin beyaz peynirine... vs. eğer bilseler , tüm dünyanın hayran kalacağını düşünüyorum.
YOĞURDU KENDİN MAYALA :
Sütü al , yoğurdu kendin çal... Çünkü , Allah bilir o yoğurdu yapanlar nasıl yapıyorlar ! İçine kireç mi koyuyorlar , salyangoz mu koyuyorlar... Kendin göre göre yap !
Sütü al süt kurumundan , yoğurdu kendin mayala !
YOĞURDU BİZ TANITTIK :
Almanya’da uzun zaman yaşayan bir kardeşimiz bana :
" Almanlar lezzetli yeme – içmeyi , değişik yemek çeşitlerini bizden öğrendiler ; bizden önce çok zayıf ve fakir bir mutfakları vardı . ” dedi .
Batıya , çok değerli bir gıda olan yoğurdu biz tanıttık ; dönerimiz dünyanın dört bucağında Amerika’dan Avusturalya’ya kadar en gözde yemek türlerinden biri.

ZAFERAN :
Zaferan , biliyorsunuz , bu bir çeşit bitkidir.
Tatlının içine konur , hem böyle bir güzel koku verir , hem de sarı renk verir.
Safranbolu civarında filan çok yetişirmiş eskiden. Hatta Safranbolu Zaferanboli demek , zaferan şehri demek , yani bizim oralarda çıkarmış . Şimdi de o zerde dediğimiz yemeğe katıyorlar ya .
Hakikisi katılırsa zerdenin içine o katıldığı için zerde sarı renkli oluyor .
Zerde Farsça " zerd " kelimesinden geliyor , zerd sarı demek , zerde de sarı renkli tatlı demek oluyor .
İçine zaferan katıldığı için hem bir güzel nefis kokuya sahip oluyor , hem de açık sarı bir renk almış oluyor .
YAĞLARIN EN GÜZELİ ZEYTİN YAĞIDIR :
Yağların en güzeli zeytin yağıdır.
Zeytin yağının en güzeli de naturel olanıdır , tabii olanıdır.
Onu bulup , onu kullanmağa çalışın ! Öteki yağlara pek itibar etmeyin !
GELENEKSEL GIDALARIMIZ HAKKINDA ANSİKLOPEDİK ESERLER HAZIRLAMALIYIZ :
Geleneksel gıda maddesi , yemek ; mutfak , yiyecek , içecek ve kuru yemiş kültürümüz göğsümüzü kabartacak kadar güzel , zengin ve üstündür.
Biz bunları her yöreden toplayıp , tesbit etmeli ; büyük , ansiklopedik eserler halinde yayınlamalı , mümkünse günümüzde de kullanıp , yaşatmalıyız .
BESLENME ALIŞKANLIKLARI :
İkinci mühim husus , gıda , mükeyyefat ve beslenme alışkanlıkları...
Bir çok kimse , hangi gıdanın vücuda faydalı , hangilerinin zararlı olduğunu düşünmüyor veya bilmiyor ; keyif ve zevkine göre habire tıkınıyor ; sigara içiyor ; ciğerini , midesini , böbreğini , kalbini , damarlarını tehlikeye sokuyor ; zamanla sıhhatini kaybediyor , çeşitli hastalıklara tutuluyor .
Dengeli beslenmede , çeşitli gıdaları ustaca bir arada almak , kullanmak ; pişirirken gıdaların değerlerini kaybettirmemek ; aşırı şekerli , yağlı , tuzlu , unlu yemekler yememek ; meyve ve sebzeyi çok ve bol yemek ; vücudu çalıştırmak , hareket etmek ve alınan gıdaları böylece yakıp kullanmak ; aşırı kilo alma , yağlanma ve şişmanlamadan şiddetle kaçınmak ; uyku ve istirahatlere dikkat etmek... sıhhati korumak için o kadar önemli ki !
Ah ! kardeşlerimiz bunları bir bilseler ve titizlikle uygulasalar , ne iyi olacak !


PERHİZE RİAYET :
Sağlıklı yaşamak için en önemli noktalardan , korucuyu hekimlik için en başta gelen esaslardan biri de , yeterli , dengeli , fakat az yemek ve perhize riayet etmektir.
Abur cubur yemenin ve oburluğun çok büyük zararları kısa zamanla ortaya çıkıveriyor .
Hasta olduktan sonra tedavi çok zor ve pahalı , halbuki perhize dikkat etmek çok kolay ve ucuz !
DERVİŞLİĞİN BİR YÖNÜ :
Dervişliğin bir yönü de yeme - içme konusunda ortaya çıkıyor işte !
Her istediğini , keyfince yemeyecek ; bazı şeyleri aşırı severse bile sabredecek ; perhiz yapacak , iştihasını frenleyecek ; zaman zaman oruç tutacak ; tembel oturmayacak , İslâmî hizmetlere koşturacak , yorulacak , terleyecek ; boş , faydasız ve anlamsız spor hareketleri yerine , enerjisini işe yarar , faydalı faaliyetlere harcayacak , sevap kazanacak , ortaya eser koyacak , hayır dua alacak , ardında sadaka-i cariye bırakacak...
İÇKİ İÇİNCE İNSAN NE OLUR ?
İçki içince insan ne olur ?
Okullarda okutulan Kişi zamanla alkolik olur , mide parçalanır , kara ciğer siroza tutulur , akıl durur , dumura uğrar , sıhhat elden gider , nesil bozulur , doğan çocuklar sakat olur , cinayetler , trafik kazaları , aile faciaları , hastalıkların faturaları da devlet ve millete çıkarılır. İçen , dünyada da ahirette de zarar görür mahvolur , pişman , perişan olur .
GIDALARLA İLGİLİ SORULAR :
Soru : Katı yağlarda domuz yağı olduğu söyleniyor ; acaba hepsinde var mı ?
Hayır , hepsinde olduğunu söyleyemeyiz.
Ay çiçek yağını veya pamuk yağını hidrojenize ediyorlar , margarin oluyor.
Bazılarında domuz yağı da olabiliyor. Avrupa'da bunların formüllerini kâğıtlarına yazmak mecburiyeti var... " Hayvânî yağ vardır içinde..." dediler mi , domuz yağı oluyor.
" Hayvânî yağ yoktur , sadece nebâtî yağ vardır." Dedi mi , domuz yağı olmuyor .
Türkiye'de bunlar garantili değil... Ben bu bakımdan değil de , sıhhatiniz bakımından kat'iyyen kullanmamanızı tavsiye ederim.
Bunlar sıhhate zararlı ve insanın kanında kolesterolü arttırıp damar sertliği yapıyor diye bildiriyor doktorlar...
Onun için , likid yağları , akıcı yağları kullanın !



Soru : Bazı kolalarda alkol olduğu söyleniyor ; doğru mu ?
Alkol olduğunu bilmiyorum. Yalnız bazı markalarda uyuşturucu ve alışkanlık yapıcı maddeler olduğu söyleniyor .
Sorunun tam cevabı olmaz da , bu konuda umûmî bir şey söylemek istiyorum kardeşlerime...
Bakkaldan gidip iki tane limon alın , bir tencere limonata olur. Şu kadarcık bir şey alıyorsunuz , dünyanın parasını veriyorsunuz. Yazık , günah...
Limonları alın , şişeye sıkın ; şekerle iyice karıştırın ! Ondan sonra gittiğiniz yerde , plastik bir bardağın içine biraz su koyup , ondan karıştırıp içtiniz mi , otuz kişiye yetecek limonata olur. Biz hacca giderken filân böyle yapıyoruz , bozulmuyor da...
Bunun dut şurubu böyle oluyor , vişne şurubu böyle oluyor. Tabii olarak sıkıyorsunuz , hiç kaynatma filân yok... Kevgirden geçiriyorsunuz. Üstüne boca ediyorsunuz toz şekeri...
Böyle kıvamlı koyu bir şey oluyor. Koy şişeye... Gittiğin yerde , bardağın dibine bir parmak dök ondan... Üstüne su koy , içine bir buz at... Kaç kişi istifade ediyor .
Benim şu anda midemde gastrit var , on iki parmak bağırsağında ülser var... Bizim gibi insanların stresli hayatından , telâşımızın çokluğundan oluyormuş. Hacca filân gittiğimiz zaman , oradaki kolalı içecekleri içince hasta oluyorum. İçindeki malzemeler zararlı malzemeler oluyor , asidi fazla geliyor.
Veyahut içinde bir başka boya malzemesi oluyor , kanserojen bir şey olabiliyor .
SORU : Tavuklar kesileceği zaman , beş voltluk cereyan verilmiş suya daldırılarak uyuşturuluyor.
Bu şekilde kesilen tavukları yemekte bir sakınca var mı ?
Uyuşturulan hayvanın kesilmesinde sakınca yoktur. Hayvan ölmüşse , o zaman murdar olur. Ölmeden kesildiği zaman , bir mahzur olmaz ! Uyuşur, bayılır... Canlı ise , kalbi tık tık atıyorsa , kestiğin zaman kanı çıkıyorsa ; bir şey değil , yenilir .
SORU : " Çay dervişin mazotudur. " sözü doğru mu ?
İlk defa duyuyorum böyle bir sözü...
Enteresan bir benzetme... Mazot değildir , enerji vermiyor ; sadece birazcık insanın içini ısıtıyor.
Meselâ pekmez içse , " Pekmez dervişin mazotudur." Dese , doğrudur.
Hakîkaten kamyonu itecek hale gelir insan , pekmez içtiği zaman... Güçlenir , kuvvetlenir.
Ama , çay da öyle büyük bir kalori vs. yok... İçine konulan şeker kadar biraz kalorisi var , biraz da sıcaklığı kadar bir şeyi var... Daha ziyade içi ısıtmak için içiliyor.
Münebbih madde , uyarıcı madde tein var içinde...
O madde sinirleri uyarıyor ; uykusu gelmişse , uykusunu kaçırıyor insanın...
YAHUDİLER KURUYOR :
Dünyanın her yerinde uçaklarda yahudi yemeği vardır.
" Ben yahudiyim , yahudi yemeği istiyorum ! " deyince , hahamın kestiği etten yapılmış yemek gelir ona...
Ama , dünyanın her yerinde Müslüman vardır. " Ben Müslümanın etini istiyorum, bana Müslüman yemeği getirin ! " diye diretmiyorlar.
Domuzu yiyorlar. Veyahut adam , " Bu et domuz eti değildir." diyor.
Olsun , isterse domuz eti olmasın. Ama , kafası kesilmemişse hayvanın , yine murdardır.
O da haramdır. Sen kafasına indiriyorsun bir tokmağı ; hayvanı murdar ediyorsun.
Ondan sonra , " Tamam bu sığır etidir." diyorsun.
Sığır etidir ama murdar... Koyunun bile boynuna ip dolansa , boğulsa , eti yenmez !
Kesilecek , kanı çıkacak...
Şimdi yirminci yüz yılda yeni yeni anlaşılmış , kan çıkmadığı zaman , damarlarda kaldığı zaman , orda mikroplanıyormuş ve et bozuluyormuş.
Haa , uyandınız maşaallah bin dört yüz yıl sonra !
İslâm bunu bin dört yüz yıl önceden , kan akacak diye söylemiş.
Eti yenilecekse kesilecek , kanı şorlatılacak , akıtılacak ve işte et o zaman dayanacak.
Kafasına bir tokmak vuruyorlar, bir elektrik şoku...
Hayvan küt bayılıyor, ondan sonra murdar oluyor.
Bu müsseseleri kuramamışız. Neden ?
Müslümanlar gevşek olduğundan , dikkatsiz olduğundan...
SEN MÜESSESENİ KURMAĞA ÇALIŞSAN NE OLUR ?
-- E canım , ne olur yerse ?
-- Elinin körü olur. Sen müesseseni kurmağa çalışsan ne olur ?
Sen müesseseni kurma , kendi inancına uygun olan şeyi kurma ; ondan sonra , " Acaba çişli şeyi yesek olur mu , içsek olur mu ? " bilmem ne... E adam içmemeğe çalış , temizini bulmağa çalış !
Ne diye murdarı ille yiyeceğim diye haramı ille içeceğim diye çalışıyorsun ?
Post Reply

Return to “Türkiye”