HOCAMIZIN YURT DIŞI TAVSİYELERİ

M. Es'ad Efendi hakkında bilgiler, hatıralar, vs.
Post Reply
erhan3471
Posts: 72
Joined: 15 Nov 2007, 13:07
Kan Grubu: A (+)

HOCAMIZIN YURT DIŞI TAVSİYELERİ

Post by erhan3471 »

NEDEN YURT DIŞI ? :

SEYAHAT GÜZEL ve FAYDALI BİR ŞEY ! :
Allahu Taâlâya hamd olsun , seyahatlerim hem çok olur , hem de hızlı cereyan eder.
Daha üniversitede görevli bulunduğum zamanlarda bile , bazen bir hafta tatilinde 6 - 7 şehir , kasaba dolaştığım olurdu .Emekli olunca , çağrıldığım yerlere gitme imkanım tabii daha fazlalaştı. Aman yanlış anlaşılmasın , memnunum , şikayetçi değilim ; nice nice yerler görmeye , dostlar ve dindaşlarla görüşmeğe , yeni yeni kardeşler kazanmağa vesile oluyor ; sevaptır , size de tavsiye ederim.Yeryüzü vatanımızdır , mülk Allah celle celâlüh hazretlerinindir . Sun'î sınırlar ve haksız kanunlar bizi hizmetten alıkoyamaz .

İNSAN DÜNYAYI GEZİNCE GÖRGÜ VE TECRÜBELER KAZANIYOR :

Kur’an-ı Kerim’in bazı ayet-i kerimelerinde Allah (c.c.) mü’minlere seyahati emretmiştir ; ibret alsınlar , gezsinler diye. Biz de evimiz bırakıp seyahata çıktık .

“ Seyahat edin sıhhat bulursunuz ” diye hadis-i şerifler var .

Bizim dinimizde mü’mine verilen emirlerin içinde bir de seyahat var . ( Tevbe : 112 )

Kur’an-ı Kerim’de böyle bir ayet var . “ Saih ” , seyahat eden demek .

İnsan , dünyayı gezince , çok ilgi çekici olaylarla karşılaşıyor , çok yeni ve orijinal fikir ve kanaatlere erişiyor , çok güzel bilgi , görgü ve tecrübeler kazanıyor.

CÜMLE MÜSLÜMANLAR BİZDEN MEDET UMMAKTA ! :

Türk ve İslam alemi gözümüzün içine bakıyor ; bizden yardım ve medet umuyor , fevkalade avantajlı durumdayız.

Balkanlar , Kırım , Kafkasya , Orta Asya , Kazan , Avrupa'daki Müslümanlar , dış işçilerimiz , Asya ve Afrika ülkeleri bizim için bitmez tükenmez bir potansiyel arz ediyor .

Gördük ki Türkiye Müslümanları olarak daha çok çalışmağa , çok daha fazla gayretli , kuvvetli ve himmetli olmağa mecburuz.

Çünkü cümle dünya halkı bizim hayırlı çalışmalarımıza muntazır , cümle Müslümanlar bizden medet ummakta !
Dünyanın her yerinde elhamdülillâh Müslümanlar var , onları ziyaret etmeli , tanımalıyız.
Onlarla ticarî , kültürel , dini ilişkiler kurmalı , iş birliği yapmalıyız .

MÜSLÜMAN OLMAYAN ÜLKELERİ DE GEZMELİ , GÖRMELİ :
Müslüman olmayan ülkeleri de gezmeli , görmeli , yakından tanımağa çalışmalıyız.
İnsan böyle yapınca çok şeyler öğreniyor , çok hoş sürprizlerle karşılaşıyor.
İyi çalışırsak , bir çok cahil ve gafil insanı inşallah , hidayete çekebilir , Müslümanlığa kazanabiliriz.
Bu ise tüm dünya zenginliklerine sahib olmaktan , Allah indinde daha değerli , daha sevaplı , daha kârlı bizim için...

DÜNYA HALKLARI :
Artık şurası son derece kesin ki , tüm dünya halkına çok faydalı olabiliriz .
Kendimizi bu yeni göreve göre ayarlamalıyız .
Fikir adamlarımız bu yeni görev üzerinde düşünmeli , kültür kuruluşlarımız bu konu üzerinde çalışmalı , gençlerimiz kendilerini bu ideale göre yetiştirmeli , çalışma imkânına sahip olan yetişmiş elemanlar , bu sahada hizmet etmeğe başlamalıdır .
Dünya üzerindeki her ülke , her kültür , her millet üzerinde incelemelere başlamalıyız .
Ulaşım , iletişim , ticaret , seyahat imkânları çok gelişmiş ve kolaylaşmıştır .
Şu anda Çin'de , Sibirya'da , Avustralya'da , Güney ve Orta Amerika gibi tahmin etmediğimiz ülkelerde bile güzel İslâmî gelişme emâreleri belirmiştir .
İslâm kardeşliği kitaplarda değil , yaşanan hayatta fi'len tahakkuk etmelidir .
Müslümanlar sadece camide, cumada, hacda , umrede değil , cihana yön verecek sosyal , kültürel , dinî , iktisâdî , ticârî konularda da bir araya gelmeli , güçlerini birleştirmelidir .

MANEVÎ SORUMLULUĞUMUZUN SAHASI AÇILIYOR :

Bu yeni gelişmeler bizi Balkanlar'a karşı , Yugoslavya'ya , Bulgaristan'a , Yunanistan'a , Romanya'ya, Orta Asya'ya karşı , Kafkasya'ya karşı , Orta doğu ülkelerine karşı , Güney doğu Asya'ya karşı bir takım vazifelere itiyor.
Hudutlar kalkıyor , gelip gitme imkânları artıyor ; biz , bu kardeşlerimize hizmet götürmekle yükümlü duruma düşüyoruz. Manevî sorumluluğumuzun sahası açılıyor , hizmet sahamız açılıyor .

ÇOK ŞEYLER ÖĞRENİRİZ :
Talebelerime hep söylerim .
"-- Aman Türkiye içinde sıkışıp kalmayın , dış ülkelere açılın !
O ülkeleri tanıyın ; tarihini , coğrafyasını , dilini , edebiyatını , örfünü , adetini öğrenin !
Oralardan tanıdıklar edinin , oralarda temsilcimiz olsun... Bilelim ki , orada bir köprübaşımız var. Böylece cihana hakim olalım , cihana ilim irfan götürelim ! " diye söylerim .
Kardeşlerimiz , bana kalırsa , çevre ülkelerle yakından ilgilenmeli , onların dillerini öğrenmeli ; kültürlerini , tarihlerini , coğrafyalarını , iktisatlarını , zihniyetlerini , ahlaklarını iyice tanımalı .
Her birimiz kendi zevk , şevk , yetişme şartı , sosyal , kültürel ve iktisâdî imkânlarına uygun olarak , verimli çalışabileceği , faydalı olabileceği bir ülke seçmeli , ora ile münâsebetlerini ilerletmeye ve geliştirmeye çalışmalıdır.
O ülkenin dilini , dinini , kültürünü , tarihini yakından tanımalı , çalışma ve hizmet stratejisini ona göre düzenlemelidir .
Bakalım bunların dilleri nasılmış , dinleri , inançları ne imiş ; amaçları , niyetleri ne ; nasıl yetişiyorlar , ne yapmak istiyorlar ; onların arasında bizim ilişki kurabileceğimiz kimler var ; kimlerle dostluk kurup , ticaret yapıp , iş birliği geliştirebiliriz... v.s. gibi sorular sorup girişimler yapmalı.
Böylece Müslümanlar olarak çok şeyler öğrenip , çok maddi , manevi kârlar ve faydalar sağlar , çok ilerilere gider , çok yükseklere yükselebilir , Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanıp iki cihanda aziz ve bahtiyar olabiliriz.
Bilmeliyiz ki dışımızdaki dünya hızla ilerliyor ; en geri bölgeler ve ilkel toplumlar bile gelişiyor.
Onlarla ilgilenmekte ve çabalarını izlemekte , bizim için sayısız faydalar ve ibretler var.
ÇIKARDIĞIM KESİN SONUÇ ŞU Kİ :

DAHA ÇOK DIŞ TEMAS VE SEYAHATTE BULUNMALI :

Çıkardığım kesin sonuç şu ki :
Hepimiz , tarihimizi , dinimizi , dış dünyayı , çeşitli yerlerdeki Müslüman halkları , onların dernek ve müesseselerini , yayınlarını , dost ve düşmanların tüm faaliyetlerini , yabancı dil yayınlarını daha büyük bir ilgi ile çok yakından izlemeliyiz .
Bu konularda masraftan , yatırımdan , zahmetten , meşakkatten yılmamalıyız .
Onun için bizler de daha çok çalışmalı , daha metodlu ve bilimsel olmalı , daha çok dış temas ve seyahatte bulunmalı , sönük ve içe kapanık kalmamalıyız .

DIŞ ÜLKELERDE GEZDİKÇE :
Dış ülkelerde gezdikçe , Müslüman aydınlar olarak hepimizin , her yönden daha çok çalışmamız gerektiğini görüyor ve seziyorum .
Daha kaliteli ve daha ileri bir İslam toplumu oluşturmak , öz değerlerimizden taviz vermeden , hızla değişen çevreye ve şartlara intibak etmek , en yeni buluşları tanımak ve uygulamak , modern yaşamın ve yabancı kültürlerin karşımıza çıkardığı dert ve problemlerin İslami çare ve çözümlerini bulmak , bunları , geleneksellik ile yenilik arasında bocalayan , şaşkın ve yılgın halklara sunmak , beğendirmek ve benimsetmek zorundayız.
GENİŞ ÜLKELERİ , KIYMETLİ İMKANLARI ÇOK İHMAL ETMİŞİZ :
Müjdeler olsun ki... , çok şükür ki...
Dünyamızın hiç bir diyarı ezan sesinden , iman şulesinden mahrum değil.
Fakat bizler dışımızdaki dünyayı , geniş ülkeleri , kıymetli imkânları çok ihmal etmişiz.
Din kardeşlerimizden , dostlarımızdan , hayranlarımızdan uzak ve gafil kalmışız.
Halbuki ecdadın , Müslüman Türklerin buralar da ne kadar büyük itibarı var bilesiniz .
Son Azerbaycan ve Özbekistan seyahatimiz de bizim için son derece de faydalı oldu , çok yeni ve canlı fikirler ve görüşler kazandık ; azmimiz , şevkimiz ateşlendi.

Ülkemiz insanlarının son yıllarda gerek ticarî , gerek kültürel , gerek sosyal çalışmalar dolayısıyla dışa açılmasını âcizâne çok hayırlı bir gelişme olarak görüyorum.

Bunu teşvik etmeli , imkânımız varsa biz de bu çalışmalara katılmalıyız.

Bu hususta çok geri kalmışız , içimize kapanmışız.

Başkaları dünyanın her yerine yayılmış , çok öncelerden .
ARTIK KABUĞU KIRARAK DIŞ DÜNYAYA AÇILMALI :
Hem vefalı ve sadık , şuurlu ve idealist Müslümanlar olmalı , dinimizi çok iyi öğrenmeli ; hem de artık kabuğu kırarak dış dünyaya açılmalı , bizi seven ve sayanlarla sağlam alâkalar kurmalıyız ; varlığımızı sürdürme ve üstün başarılara ulaşmamız bunlara bağlı görünüyor.

HER BİRİNİZ BİR ÜLKEYİ KENDİSİNE İLGİ ÜLKESİ OLARAK SEÇSİN :

İçinizden her biriniz bir ülkeyi kendisine ilgi ülkesi olarak seçsin.
Meselâ , ben Brezilya'yı seçiyorum ; Peru'yu , Meksika'yı , Kanada'yı , İspanya'yı , Güney Afrika'yı seçiyorum desin .
O ülkenin dilini , tarihini , aktüalitesini öğrensin. O ülkeyi ziyarete gitsin. O ülkeden dostlar edinsin.

AKRABALIK TESİS EDİN :
Hatta belki orada iyi bir Müslüman bulursa , onunla evlensin.
Akrabalık tesis etsin ve orada İslâm’ı anlatacak bir köprü kurulmuş olsun !
Bunu söylediğim zamandan itibaren 10 – 15 yıl geçmiştir.
Bunu düşünerek hareket etmiş kardeşlerimiz vardır. Evliliğini dışarıdan yapmış kardeşlerimiz vardır.
Malezya'dan , şuradan , buradan evlenmiş kimseler vardır.
Bunlar meyve vermeğe başladığı zaman durum daha iyi olacak.
Ben bunun için arkadaşlarıma çok acaib şeyler söyledim. Dedim ki :
" Türkiye dışından evlenin ! Tayland'dan evlenin , Endonezya'dan evlenin , Etyopya'dan evlenin , Sudan'dan evlenin ! "
Neden ? Müslümanlar kardeş değil mi ?
Sen o kardeşinden nasıl haberdar olacaksın ?
Dilini bilmiyorsun , kültürünü bilmiyorsun , ülkesini bilmiyorsun , gelip gitmiyorsun... Nasıl haberdar olacaksın ?
Oturduğun zaman temenniler , dilekler , şeyler...
Nasıl olacak bu birlik ve beraberlik ?
Kaynaşacaksın... Sudan'lı kızı alacaksın , Sudan'lı kayınpederin olacak , Sudan'da arazin olacak...
Kalkacaksın , gideceksin , orada oturacaksın ; orada bir koloni meydana gelecek . Oradan buraya göndereceksin.
Sudan'lı bazı kimseleri evlendirdik burada biz... Burada okumaya gelmiş ; evlendirdik . Neden ?
Kaynaşma olsun diye... Pakistan'da karşılaştığım bazı kardeşlerime dedim :
" Gidin , Endonezya'daki falanca yerde , filân yerde ; Malezya Federasyonu'ndaki bilmem nerde ; oradan evlenin ve oralara yerleşin !
Köprübaşı olun ! Ben oraya gittiğim zaman , yalnızlık çekmeyeyim.
Oradan bize haber getirin ! İslâm kardeşliği böyle olur.
Birbirinden haberdar olmayan insanlardan , bir büyük iş birliği , bir büyük hamle , bir büyük sonuç getirecek iş olmaz .


YABANCI ÜLKELERİ TANIYIN :

Yabancı ülkeleri tanıyacaksınız ; Müslüman veya gayrimüslim her ülkeyi...

Senelerce önce , ben İlâhiyat Fakültesinde vazife görüyorken , talebelerime dedim ki
" Her biriniz bir ülkeyi seçin , o ülkede ihtisaslaşın ! "

Ben Sudanı seçtim , ben Senegal’i seçtim , ben Moritanya’yı seçtim, ben Nijerya’yı seçtim... "

Tamam. Git Nijerya’ ya ; orayı öğren , dilini öğren , kültürünü öğren , tarihini öğren...
Orayla bizi nasıl bağlayabilirsin , orayla irtibatımızı nasıl sağlamlaştırabilirsin ; sen bu konuda çalış ! " diye söylemişimdir.
Başka ülkelerde ki Müslümanlarla dostluk ve iş birliğine önem vereceğiz.
Gençler oralardan evlensinler.
Bunun için bazı arkadaşların tebessümle karşıladığı bir nazariyem ve teklifim var benim .

" Gençlerden bekâr olanlar , mümkünse gitsinler , oralardan kız alsınlar , öyle akrabalık kursunlar ! ” demiştim .

Mühim olan , İslâm ülkeleriyle olan bağların kuvvetlenmesidir.
Yani , Sudan'da sizin , Sudanlı bir aileyle evlenmiş bir hemşehriniz olsa ; kalkıp Sudan'a gitmek , sizin için sudan bir şey olur...
Zor bir şey olmaz , kolay bir şey olur.
Mısır'a rahat gidersin , Pakistan'a ve saireye rahat gidersin.
Bunları , dış dostlukları ve iş birliğini mutlaka sağlayacağız.
Bu çalışmalar sadece Türkiye hudutları içinde bahis konusu değildir , Türkiye'nin dışındaki Müslümanlar da bizim kardeşimizdir...
Yugoslavya da bizim ilgi sahamıza girer, Yunanistan da girer, Bulgaristan da girer, Kafkasya da girer , Orta Asya da girer, Hindistan da girer , Bangladeş de girer, Güney doğu Asya da girer, Çin de girer...
Yâni , biz her tarafla da ilgiliyiz. Onun için onlarla dost olmaya , onlarla irtibat kurmaya , onların dertlerini tanımaya yönelik çalışmalara giriştik...
Ve ben dergilerimizi çıkartan görevli kardeşlerimize dedim ki , " Türkiye'den ziyade Türkiye'nin dışındaki Müslümanlarla ilgili haberleri çok toplayın ve çok verin !

Bizim kardeşlerimiz Türkiye'nin dışında da kendilerinin gönüldaşları , dindaşları , arkadaşları , kardeşleri olduğunu bilsin , hatırlasın , onlarla ilgilensinler ! ”


İLİM ÖĞRENECEKSİNİZ ve DÜNYA İLE İLGİLENECEKSİNİZ :
Onun için , ilim öğreneceksiniz ve dünya ile ilgileneceksiniz.
Onun için İslami hizmet ve faaliyetleri hem yurt içinde , hem de yurt dışında , diğer ülkelerde dikkat ve ihtimam , özen ve itina ile sürdürmeliyiz.
Onun için pek çok yurt içi ve yurt dışı seyahatler yapmamız gerekiyor ; atıl ve tembel , miskin ve pasif olmamak şart !
Çalışmalarda hem halen mümin olan kardeşlere , hem de henüz İslam'ı tanımamış , imanla teşerrüf etmemiş kitlelere yönelmeliyiz.
Mesela Koca koca nüfuslara sahip Rusya'yı , Çin'i , Japonya'yı , Amerika'yı , Avrupa'yı İslam'a nasıl çekebiliriz diye derin derin düşünmeliyiz , çok ciddi tedbirler almağa şimdiden başlamalıyız.
ŞAHSİ DOSTLUK KURMAK :
Türkiye olarak uzun zaman içe kapanık yaşadık.
Şimdi dışa açılmalı , Şark ve Garp ülkelerinden samimi arkadaşlar edinmeli , bunlarda sıkı bir şekilde haberleşmeli , seyahatlar düzenlenmeli veya dostlarımızı ülkemize davet etmeliyiz.
Her birimizin , Asya ve Afrika'daki uygun bir İslam ülkesini seçmesi , onu tarih ve coğrafyasından, ekonomi ve politikasına , edebiyatından folklörüne kadar tüm detaylarına nüfuz ederek tanıması çok önemli bir husustur.
Bunu sağlamak için o ülke de tahsil görmek veya ticari bir ilişki kurmak , hatta evlilik yoluyla bir sıhriyet alakası temin etmek düşünülmelidir.
DÜNYA ÜZERİNDEKİ HER ÜLKE , HER KÜLTÜR , HER MİLLET ÜZERİNDE İNCELEMELERE BAŞLAMALIYIZ :

Dünya üzerindeki her ülke , her kültür , her millet üzerinde incelemelere başlamalıyız.
Ulaşım , iletişim , ticaret , seyahat imkânları çok gelişmiş ve kolaylaşmıştır.

Her birimiz kendi zevk , şevk , yetişme şartı , sosyal , kültürel ve iktisâdî imkânlarına uygun olarak , verimli çalışabileceği , faydalı olabileceği bir ülke seçmeli , ora ile münasebetlerini ilerletmeye ve geliştirmeye çalışmalıdır.

O ülkenin dilini , dinini , kültürünü , tarihini yakından tanımalı , çalışma ve hizmet stratejisini ona göre düzenlemelidir.

Geçmişte bir ihmal olmuş , bundan sonra ihmal etmeyeceğiz. Dünyanın hiç bir yerini ihmal etmeyeceğiz , sevgili kardeşlerim !
Şimdi ben , bir çok kimseye davette bulundum ; " Gelin Türkiye ye , misafirimiz olun ! " dedim.
Dünyanın her yerinde Müslümanlar birbirlerini tanıyacak...
ÇOCUKLARIMIZ BÖYLE YETİŞECEK :
Çocuklarımızı da böyle yetiştirmek zorundayız !
Çocuklarımız yabancı dil bilecek , Arapça bilecek ; dış seyahatler yapmış olacak , dış ülkelerle ilgilenmiş olacak , dostları tanıyacak...

BU DÜNYAYI TANIMAK ÇOK ÖNEMLİ :

Peygamber Efendimizin bize gösterdiği istikamette çalışmak için , insanlara iyilik götürmek için , insanları ahiret bakımından cehenneme düşmekten kurtarmak için , insanların cennete girmesine vesile olmak için , hayır dualarını almak için çalışma yapacağız.

Asıl maksadımız ahiret ama , tabi onu yaptığı zaman insan dünyayı tanımış oluyor , dünyanın her yerinde gözü kulağı olmuş oluyor.

Bu dünyayı tanımak çok önemli... Dünyadaki insanlarla temas halinde olmak , onlarla tanışmak , görüşmek , ahbaplığı ilerletmek çok önemli...

TÜM DÜNYAYI TANIMAYA ÇALIŞMALI :
Tüm dünyayı , Doğusu , Batısı , Kuzeyi , Güneyi , uzağı , yakını pür dikkat , bilimsel bir titizlikle tanımağa yönelmeli ; her yabancı ülke , millet , dil , din , kültür ve medeniyetle ilgili ciddi ve sağlam karakterli mütehassıs eleman yetiştirmeli , bilimsel araştırmalar yapmalıyız.
İslam’ın zaferi bize ; karşıt kitlelerin iç ve dış yapılarını , araç ve gereçlerini , meziyet ve zaaflarını , fert ve cemiyet , madde ve mana yapılarını çok iyi tanımamıza ve gereken tedbirleri zamanında almamıza büyük ölçüde bağlı görünmektedir.
Bugün dünyanın her yerindeki gayrimüslimler İslam ve Müslümanlar hakkında yüzlerce , binlerce eser neşretmektedirler. Çünkü savaşlarda yenemediklerini yakından tanımanın , onların meziyet ve zaaflarını öğrenmenin kendilerine çok kozlar kazandıracağını , ayrıca ters reklam ve yıkıcı propagandamızı ancak bu yolla devam edeceğini biliyorlar.
Emperyalist amaçlarla mütehassıslar yetiştiriyor , ansiklopediler neşrediyor , müesseseler kuruyor , büyük masraflar yapıyorlar.
Bizi , dinimizi , ülke imkan ve zenginliklerimizi , sömürme çaba ve çarelerini bizden iyi biliyorlar.
O halde bizler de mukabeleten aynı metodla çalışmalı , onları dikkatle incelemeli , kültür , medeniyet , din , inanç , örf , adet ve zihniyetlerini , püf noktalarını iyi öğrenmeliyiz.
Onlar arasında bize faydalı olabilecek eleman ve malzemeyi tespit etmeliyiz.
Din , tarih ve kültür konularını ve buralar da bizlerle mukayeseyi asla onlara terk etmemeli onların sakladıkları gerçekleri biz ortaya çıkarmalıyız.
Onların İslam ve Müslümanlar hakkında yazıp çizdiklerini çok dikkatle gözlemeli , itina ve ihtiyatla süzmeliyiz ; ard niyetlerini ve gerçeklere karşı sabotajlarını ortaya koymalıyız.
TÜRKİYENİN DIŞINA TAŞMAMIZ LÂZIM :
Bunlar olmadan Yirmi birinci Yüzyıl'da başarı sağlayamayız.
Onun için benim temennim , dileğim ve şu sırada çalışmalarım.
Türkiye'nin imkânları az , Türkiye'nin dışına taşmamız lâzım !
Almanya'da , Amerika'da , ilmin ileri olduğu yerlerde kuruluşlar kurmamız lâzım , kurumlaşmamız lâzım , yerleşmemiz lâzım !
Oranın ilmini Türkiye'mize aktarmamız lâzım !
El birliği ile bu yarışta kimsenin gerisinde kalmadan başarılı olacağız.
Yükseleceğiz , ilerleyeceğiz , herkese faydamız olacak.
İnşaallah hem dünyamız , hem ahiretimiz ma'mur olacak. Temennîm bu...
GÖZÜMÜZÜ AÇMAMIZ LÂZIM :
Biz içerde birbirimizle didişir , çelmeleşir , uğraşır iken âlem kıtalara , okyanuslara , deniz diplerine , fezalara gidiyor.

Çok kârlı ve kazançlı oluyorlar , çok zenginleşiyorlar.

Bizim de artık devlet ve millet olarak gözümüzü açmamız lâzım.

Şu küçücük Yunanistan komşumuz bile dünya çapında bizden daha üstün , daha yaygın , daha zengin , daha güçlü.

GENÇLERİMİZİ ve İŞ ADAMLARIMIZI DIŞ ÜLKELERE YÖNLENDİRMELİYİZ :

Halkımızı , özellikle gençlerimizi ve iş adamlarımızı çok geniş zihniyetli , çok çalışkan , çok atılgan , çok müteşebbis , çok araştırıcı yetiştirmeli ve her türlü desteği sağlayarak dış ülkelere yönlendirmeliyiz .

HER YERDEN İYİ YETİŞMİŞ , BECERİKLİ DİN ÂLİMİ ve CAMİ HOCASI İSTİYORLAR :

İmam-hatip mekteplerinden , Kuran-ı Kerim medreselerinden , ilâhiyatlardan , özel üstadlardan yetişmiş ihlâslı , çalışkan , gayretli , temiz kardeşlerime de dışta büyük ihtiyaç var.

Her yerden iyi yetişmiş , becerikli din âlimi ve cami hocası istiyorlar.

Bunlar cihana yayılırlarsa dinimiz çok büyük gelişme gösterecek , yayılacak , güçlenecek.

İslâm'ı iyi öğrenir , Arapça ve bir yabancı dili iyi bilirsek veya gideceğimiz ülkenin mahallî dilini çabuk kavrarsak , çok gafil ve cahil Müslüman’ı uyarmış , İslâm'a yeniden kazanmış , nice Müslüman olmayan , iyi niyetle hakkı araştıran meraklıyı da hidayete erdirmiş , imanla müşerref eylemiş olacağız. Allah'ın izni ve yardımıyla...



TÜM DÜNYA ÜLKELERİNE YAYILMALILAR ! :

Münevver , dindar , mücahid , fedakâr , vefakâr , sebatkâr , azîmkâr , bilgili , sevgili , saygılı , görgülü , tecrübeli kadrolara çok ihtiyacımız var.

Mevcut imam - hatip liseleri , ilâhiyat fakülteleri , Kur'an kursları , İslâmi okullar , kolejler, yayınlar yeterli değil ; hem kaliteyi , hem sayıyı çok daha fazla artırmalıyız.

Çünkü bunlar bizim irfan ordumuz cihanı fethedeceğiz ; çok kuvvetli olmalılar , yurt dışına , tüm dünya ülkelerine yayılmalılar !
YÂNİ ÇOK ÇALIŞMAMIZ LÂZIM :
Bu çalışmaları henüz geliştirememişiz.

Ne gümrük birliği , ne ticârî birlik , ne seyahat kolaylığı , ne ticaret kolaylığı...

Demek ki henüz çok daha gerideyiz.

Kafkasya öyle , Bulgaristan , Batı Trakya öyle , Yugoslavya öyle...

Yâni çok çalışmamız lâzım , bu kesin !

Biz de etkin çalışmayı henüz yapabilmiş durumda değiliz.

Ama yapabilecek kratta insanlarız. Yüksek krattayız ve tahsillerimiz dolayısıyla , arkadaşlarımızla bir kaç tane üniversite kurabilecek ilmî seviyedeyiz.

Yüzlerce fakülte kuracak durumdayız. Bazı arkadaşlarımız muhtelif yerlere fabrikalar kuruyorlar.

Yâni bir ülkeye yöneldik mi , o ülkenin idaresi bize yardımcı olursa , o ülkeyi kalkındırabiliriz.

Bazı isteğimiz ülkeler var , oraları sanayileştirebiliriz. O imkânlara sahibiz.
DÜŞMANLAR ÇATLASA DA :
Elemanlarımız yetişti , çoğaldı ; müesseselerimiz kuvvetlendi , finans kaynaklarımız zenginleşti.
Düşmanlar çatlasa da gelişmeye, yayılmaya, yükselmeye devam edeceğiz , hudutlardan taşıp cihana yayılacağız , hayrı ve hakkı her yerde hâkim kılacağız inşaallah!
Sen de üzerine düşeni düşün , iyi hazırlan , elinden gelen gayreti sarf et , bu ulvî gayenin tahakkuku çalışmalarında yerini al !







YENİ UFUKLARA DOĞRU AÇILMALIYIZ :

88 yılının ilk aylarında yaptığım Avustralya yolculuğunun gidiş ve dönüşünde , bazı Müslüman ve gayrimüslim ülkeleri , değişik iklim , kültür ve medeniyetleri mahallerin de görme ve inceleme fırsatı bulmuş oldum.

Tezatlardan etkilendim ; görüşlerim de gelişme ve değişmeler meydana geldi ; seyahatların coğrafi keşiflerin Avrupalılara ne kadar büyük avantajlar sağladığını , ne geniş zenginlikler kazandırdığını gözlerimle gördüm.

Biz de artık fert ve millet olarak şuurlu ve dikkatli bir şekilde yeni ufuklara doğru açılmalıyız.

Genel bir prensip olarak tüm okuyucularıma çeşitli fırsatlar değerlendirerek dış seyahatler yapmalarını , diğer ülkelerden dostlar ve arkadaşlar edinmelerini , ticari kültürel temaslar sağlamalarını , hatta mümkünse evlilik yoluyla ilişkiler kurmalarını içten tavsiye ederim .

Her aydın kardeşimiz , kendisine bir dış ülkeyi seçsin ; onun dilini , kültürünü , tarihini , coğrafyasını , ekonomik ve ticari imkanlarını incelesin , o yönde uzmanlaşsın .

AVUSTURALYA :

AVUSTURALYANIN GÖRÜNÜMÜ :
Avustralya biz Müslümanlar için çok önemli olan ülkelerden biri.
Orada ve çevrede çok faydalı çalışmalar yapıp mühim gelişmeler elde edebiliriz.
Bu sefer size , dünyanın uzak bir köşesinden sesleniyoruz sevgili okuyucular !
5. kıta Avustralya'dan ; renk renk çiçekli süs bitkilerinin , okaliptus ağaçlarının ; kanguru , merinos , posum , kuala gibi hayvanların ; tek katlı bahçeli evlerin , yeşilliklerin , çiftliklerin yanı sıra , çöllerin , korkunç kuraklıkların , hortumlu fırtınaların ülkesinden .
ARAZİ GENİŞ NÜFUS AZ :
Kıtanın büyüklüğüne göre nüfusu şaşılacak kadar az. Halen pek çok geniş arazi boş durumda.
İsteyenler buralarda kolaylıkla yerleşip çalışarak zengin imkânlara kavuşabilirler.
Devlet nüfusu artırmaya gayret ediyor , dışarıdan özellikle hrıstiyan milletlerden dengeli ve planlı bir şekilde göçmen getiriyor.
Anne ve babaları çok çocuk sahibi olmağa teşvik ediyor. Ailelere çocukları için büyük maddî yardımlar sağlanıyor. Türkiye'den göçmen kabulünü eski yıllara göre kısıtlamışlar , ancak yeni evlilik yoluyla gelinebilme imkanı var.
KALİTELİ ELEMANA İHTİYAÇ VAR :
Ayrıca kaliteli eleman ve teknik personele de öncelik tanınıyor.

İKLİM :
Uzun zamandan beri beni ısrarla ülkelerine çağırmakta olan değerli kardeşlerimin davetlerine icabet ederek Avustralya'ya geldim , 2 - 3 haftadır güneydeki Melbourne şehrindeyim.
Bu yöreler iklim bakımından bizim Ege kıyılarımızı andırıyor. Yumuşak ve çabuk değişen bir hava , kâh güneşli kâh bulutlu , kâh yağmurlu , kâh rüzgarlı ; ama kışlarında bile kar ve don olmuyor. Hemen ekleyelim ki Türkiye kış iken burası yaz da ; biz Yeşilköy'den uçağa kar yağarken binmiştik , Melbourne de atletle dolaşacak sıcaklarla karşılaştık. Arada 9 saatlik bir zaman farkı var. Burada akşam olurken Türkiye'de sabah mesaisi yeni yeni başlıyor .
DÜZENLİ BİR ÜLKE :
Burası tabii düzenli bir ülke... Alt yapı dediğimiz yol , iletişim ve diğer hususlar muntazam... Diğer İslâm ülkelerinin de öyle olmasını temenni ediyorum. Halkın hizmetlerinin daha güzel yapılmasını temenni ediyorum.
Yani belediyecilere söylüyorum , milletvekili muhterem kimselere söylüyorum ; tabii onlar duyarlar mı , duymazlar mı bilmiyorum.
BURADA BENİM DİKKATİMİ BİR ŞEY ÇEKİYOR :
Avustralya'nın nüfusu bizim nüfusumuzun üçte biri kadar , ama toprakları bizim topraklarımızın on misli fazla...
HERKES BURAYA GELMEYE CAN ATIYOR :
O kadar güzel alt yapı kurmuşlar ve o kadar güzel hizmetler götürmüşler ; halkın rahatı , mutluluğu için , huzuru için , temizliği için , su bulması için , rahat yaşaması için , yemesi , içmesi için , aç açık kalmaması için o kadar güzel tedbirler almışlar ki , herkes buraya gelmeye can atıyor.
Bunlar da gelenleri süzmeye gayret ediyorlar. Yani herkesi almıyorlar . " Dur bakalım ! " diyorlar , uzun boylu inceliyorlar. Halka hizmet ne kadar güzel...
BEN ÇOK BEĞENİYORUM :
Çağdaş bir devlet ve ben çok beğeniyorum ; Belediye düzenlerini , şehirciliklerini , su ihtiyaçlarını karşılamalarına bakıyorum , çalışmaları çok güzel , takdire şâyan , teşekküre şâyan , aferin demeye şâyân , alkışa şâyan...
TABİAT GÜZELLİKLERİNİ KORUMAĞA ÇOK ÖNEM VERİYORLAR :
Bura yöneticileri tabiat güzelliklerini korumağa çok önem veriyor , nükleer enerji kullanımına şiddetli muhalifler.
Nâdide süs bitkileri ve tepeden tırnağa çiçekli ağaçlar dikkati çekiyor , kıyılar bizdeki gibi yağmalanıp kapanın elinde kalmamış , halka açık uzun sahiller , parklar , piknik yerleri , spor sahaları , yürüme ve koşma yolları olarak umumun istifadesine sunulmuştur.
Halkın yaşlısı , genci , kadını erkeği sağlığına çok düşkün , sabah akşam düzenli bir şekilde spor yapıyorlar .
AVUSTRALYANIN İMKANLARI :
İnsan bölge haritasına ve çevredeki engin , mümbit arazilere , ormanlara , deniz kıyılarına irili ufaklı sayısız adalara bakıp coğrafi keşiflerin Avrupa ülkelerine ne kadar büyük avantajlar sağlandığını çok iyi anlıyor.
Burada , Türkiye'de mevcut olmayan garip sebzeler , hoş meyveler ve kuru yemişler görülüyor.
Gıda , et , süt , sebze ve meyve çok bol , yalnız burası değil , İngiltere başta olmak üzere tüm diğer ülkeleri de besliyor.
Avustralya'daki gezi ve çalışmalarımız devam ediyor. Melborn'dan kıtanın iç kısmındaki meşhur meyve şehri Milbura'ya geçtik.
Büyük ve uzun Murry nehri'nin kenarındaki bu yemyeşil şehirde pek çok dostumuz ve kardeşimiz var ; radyo yayınımız var ; yüz dönümlerce büyüklükte bağlar , portakal bahçeleri , meyvelikler var ; pırıl pırıl güneş , tertemiz , sağlam , sağlıklı hava var. Çölün kenarında bir rüya alemi gibi...
Mevsim yaz , üzüm toplama , ( piknik ) zamanı , salkım salkım iri , çekirdeksiz sultanî üzümleri , sulu ve lezzetli valensiya portakallar , ağzınıza layık ; karpuz , kavun , erik , elma , armut , mango , kivi , badem ve sair meyve çeşitleri...
Şu anda Avustralya'dayız. Tertemiz , yemyeşil şehirler , kasabalar , parklar , geniş ve ağaçlı sokaklar , muazzam , plânlı mahalleler , rahat , bahçeli evler, temiz akarsular , ferah sahiller , büyük ormanlar , türlü türlü enteresan ağaçlar , bakımlı çimenler , tozsuz dumansız temiz havalar , ucuz gıdalar , bol meyveler , geçerli sosyal güvenceler , sigortalı yaşamlar , güzel tıbbi hizmetler , tedavi imkânları... vs. vs.
Herkes rahatına , sıhhatine düşkün , kurallara itaatlı , güvenlik kuvvetleri çevik ve salâhiyetli , otoriteyi kurmuş kendisini sevdirmiş ve saydırmış , belediyeler güçlü , kimse izinsiz bina yapamaz , planı değiştiremez , gece kondu , kaçak inşaat yok , yollar tamam , su bol , elektrik kesintisiz , temizlik işleri iyi , şehir plânlamaları güzel , arsa bol, herkesin evi var , bahçesi var , havuzu var , sağlık ve tedavi imkanı var , işsizlik maaşı var...
Hava çok temiz , şehirler geniş sahalara yaydırılmış , evler bahçeli ,
( burada çok katlı apartman daireleri makbul sayılmıyor , çok ucuz kirâlı ) sokaklar ferah , her taraf yeşillik.
Avustralya'nın çok güzel bir düzeni var. Her kasabada , her şehirde en aşağı bir tane büyük park bulunuyor.
Şehir büyüdükçe tabii parkların sayısı artıyor. Şehrin girişinde veya çıkışında bir veya iki tane çok büyük park oluyor.
Bu parkın içinde abdest alma yerleri , yani tuvaletler oluyor , çimenlik oluyor , oturma yerleri oluyor , masalar , sandalyeler , gölgelikler , yemyeşil...
Seyahatlerimiz esnasında hep buralarda abdestlerimizi alarak , seccadelerimizi yayarak , vakit namazları öyle kıldık .
Avustralya'da meselâ , Türkiye'nin on misli büyüklükte bir ülkede üçte bir kadar nüfus var.
Yâni otuz misli fark var arada , ama bütün yollar asfalt , her taraf güzel...
Çok güzel bir yaşam imkânı var. Hiç bir kasabada insan sıkıntı çekmiyor.
Kasabaya gittiğin zaman , kasabanın girişinde çıkışında bir umûmî bahçe , park yapmışlar.
Orda abdest alma yerleri , yüz numaralar , oturma yerleri , masalar , çocuklar için çocuk bahçesi vs. olduğundan , Avustralya' da binlerce kilometre seyahat yapıyoruz , her yerde rahatız.
Avustralya gibi yağışı çok az olan bir ülkede , suyun damlasını kaybetmiyorlar. Her tarlada bir baraj var , gölet var. Her yerde şırıl şırıl her gün , istediğin kadar duş yap...
Hattâ demin bahsettiğim parklar da , bahçelerde yüz numaralar var ; kadın yüz numarası , erkek yüz numarası...
Bir de sakatlar için , tekerlekli arabası olanlar için yüz numaralar koymak mecburî... Hepsinde var. Tekerlekli arabası ile içeri girecek , özel klozetine oturacak... Oradan tutunup kalkması için , yukarıdan inen zincirler vs. var.
Anneler bebeklerin altlarını temizlesin diye , çocuk bakım odası diye yerler yapmışlar. Duş yerleri yapmışlar.
Meselâ , Mildura şehrine gidiyorduk , yolda bir kasabada durduk. Bir parkta abdest aldık , ağaçların altında cemaatle namazımızı kıldık. Çimenlerin üstünde yan geldik yattık.
Öbür taraftan şoförler de geldiler , sıcakta araba sürüyorlar. Girdiler duş yaptılar , tazelendiler, yemeklerini yediler , tırlarına bindiler , gittiler. Yani parasız duş imkânı var.
Şehirlerde kızartma yapsınlar diye parklara ocaklar koymuşlar. Bedava , elektrik parasını belediye veriyor. Düğmesine basıyorsunuz , kızartıyorsunuz , yemeğinizi yiyorsunuz , gidiyorsunuz.
Yani orada halka hizmet , halkı mutlu etmek , halkın takdirini kazanmak , halka bir hizmet götürmek çok önemli olmuş.
BENİ İMRENDİRİYOR.
Burada gördüğüm düzen , intizam , ciddiyet , serbestlik , rahatlık , hürriyet ve ciddî çalışma beni imrendiriyor.
Durumu daima sevgili Türkiye'm ile karşılaştırıyorum ve ülkemiz namına çok üzülüyorum.
BİZ DE HALKA ZULÜM DÜŞÜNÜLÜYOR :
Biz de halka zulüm düşünülüyor , yasakçılık düşünülüyor. Şu şöyle olmasın , bu böyle olmasın...
Başını örtmesin , açsın ! Sakalını kessin , bıyığını kessin !


AMERİKADAN BİLE DAHA GELİŞMİŞ :
Amerika'dan bile daha gelişmiş gördüm ben Avustralya’yı ve baktım ki halka çok hizmet var...
Bu halka hizmet eden toplumsal kuruluşları inceledim ; çoğu dine dayalı , kiliseye dayalı kuruluşlar ve harıl harıl çalışıyorlar.
Çok güzel hizmetler koymuşlar ; okullar , kolejler , parklar , bahçeler...
Her yerde hizmeti görüyorsunuz. Tabela koymuşlar , kimin yaptığını okuyorsunuz.
Eskiden yıkanmazlarmış , vaftiz suyunun bereketi kaçmasın diye silinirlermiş , yıkanmamayı hüner sayarlarmış.
Şimdi her gün yıkanıyorlar.
AVUSTURALYA ÇOK KÜLTÜRLÜ BİR TOPLUM OLMAYI BENİMSEMİŞ / DİN ÖZGÜRLÜĞÜ VAR :
Avustralya , multi cultural bir ülke olduğunu ilan ediyor.
" Biz her türlü inancı , kültürü içimizde yaşatabilecek bir hürriyet ortamı tesis etmek istiyoruz. ” diyorlar.
Avustralya devleti çok kültürlü ( multi cultural ) bir toplum olmayı benimsemiş ; yani taassup göstermiyor , her çeşit tip ve kültürden grupları destekliyor , çevresindeki ve Orta doğu'daki İslâm devletleriyle iyi geçinmeyi planlıyor.
Hindular var , sihler var , brahmanlar var , budistler var , Müslümanlar var , hristiyanlar var , Yahudiler var... Sırpların kiliseleri var , Yahudilerin havraları var , masonların masonik tempılları , locaları orda duruyor , lions klüplerin binası burada duruyor... vs.
Herkese serbestlik vermiş , birisi ötekisine baskı yapamıyor.
Hattâ koca karısına baskı yapamıyor.
Koca karısına baskı yaptığı zaman , polis geliyor kocayı tehdit ediyor :
" Bir daha bu olay olursa , seni hapse atarım ! ” diyor.
Yani adam karısına kaldırıp bir tokat vuramıyor .
BEN HAYRETLER İÇİNDE KALIYORUM :
Ben hayretler içinde kalıyorum ; güzel şeylerin hepsi bizim İslâm ülkelerinde olması gerekirken , zorbalık , rüşvet hiç olmaması gerekirken , zulüm , haksızlık , müsamahasızlık , baskı olmaması gerekirken ; onlar bunları sağlamışlar.



O KADAR ÇOK DÎNÎ KONUDA İMKÂNLAR VAR Kİ...
Nihayet kısa bir zaman olmuş , çağdaş bir devlet ama o kadar çok kilise var ,
o kadar çok dini konuda imkânlar var ki...
Herkese bakıyorsun , az da olsa dindarlığını yapıyor.
Dindarlığına ait yaşamında emâreler var.
Yaşlı kadınlara bakıyorsun , onların hayatlarına bakıyorsun ; dindar...
Bir bakıma hepsi son derece dindar.
Yine en gevşek olanlar , bizim Türkiye'den gelmiş , işte dinini ifâ etmeyen kimseler...
Dinin milliyetin bir parçası olduğu ; insanın ahlâkını , mâneviyatını teşkil eden önemli bir yönü olduğunu , çok önemli bir kaynak olduğunu anlayıp ona değer vermek , Avustralya'da çok yüksek seviyede...
Almanya'da da öyle... Almanya'nın bugünkü yöneticileri , devlet başkanları , Avrupa Birliği'ne doğru çekip götüren insanlar papaz... Yani dindar insanlar .
Avrupa ülkeleri dindarlara çok önem veriyor , dini teşkilâtlara çok önem veriyor.
Çalışan insanların maaşından kiliseye % 7 kadar para kesiyor.
Yâni kilise bağış almasa bile , çalışanlardan kesilen paraları alınca çok imkânları oluyor.
Meselâ Avustralya'da bakıyoruz , kırsal bir alan , oturuma açılmış , yeni mahalle kurulacak...
Mahallenin en güzel parseli , köşe başı kiliseye verilmiş.
Kilise orda hemen bir güzel , modern , yeni bir bina yapıyor , ibadet yapılsın diye...
Başka ülkelerin yönetimleri , halklarına gerçekten hizmet veriyor , ortada sonuç var ; dînî kuruluşlar dimdik ayakta ; halk din adamlarına bağlı ; sosyal ve kültürel kuruluşlar canlı , güzel ve sağlıklı işliyor .
AVUSTRALYA VATANDAŞI OLAN KARDEŞLERİMİZ :
Görünen şu ki :
Avustralya vatandaşı olan kardeşlerimiz , kendilerini dil , din , iman , ülkü , meslek , bilgi ve görgü yönünden çok iyi ve kuvvetli yetiştirmeli ve bölgede ne gibi hizmetler yapabileceklerini şimdilerden düşünmeli , çocuklarını ona göre yetiştirmeli ve görevlendirmeli !



AVUSTRALYA'DA İSLAM :
Tüm Avustralya'da takriben 250.000 - 300.000 kadar göçmen Müslüman var , yerli İngiliz ve İskoç asıllılardan da tek tük İslâm'ı seçenler olmuş , Balkanlardan Müslüman Boşnak , Arnavut , Bulgar ve Sırp bu asrın başlarında çok gelmiş ; geçen asırda da Afganistan ve Hindistan'dan bazı Müslüman gruplar getirilmişler.
Tüm Türkler 120 - 130 bin olarak tahmin ediliyor. Muhtelif şehirlere dağılmış durumdadırlar , Melbourne'de 40 - 50 bin kadar var.
Bir takım dernekler kurup câmi ve mescidler tesis etmişler.
Ama genel çoğunluk dininden habersiz kalmış , onların çocukları ya hiç Türkçe bilmiyor ya da zorlukla konuşma ve anlama durumundalar.
Gerekli kültür ve eğitim çalışmaları yapılmazsa eriyip kaybolacaklar.
Dinimizin ve camilerin bizi korumakta ne kadar önemli ve faydalı olduğu burada açıkça görülüyor.
İslâm'ı yaşamak isteyen kardeşler serbest , üzerlerinde her hangi bir baskı veya yadırgama yok , hatta ilgi bile görüyorlar , istediklerini giyinip sarık , cübbe , sakal , şalvar ile dolaşıyorlar , kimse kimseye din yönünden sataşıp yasaklamaya kalkışmıyor .
Üniversiteli Müslüman kız ve erkeklerle toplantı yaptım , onları dinledim.
Kızlar başları örtülü ve tesettürlü , derslere devam ediyorlar , lise ve fakültelere mescid açıyor , İslâmi dernekler kuruyor , dînî çalışmalar yapabiliyor , birbirleriyle , muhtelif şehirlerdeki öğrenci dernekleri ilgi ve irtibat kurabiliyor...
Çok rahatladım ve memnun oldum. İnşaallah bizim Türkiye'de de böyle bir medeni anlayış , ilerici aydınlarca benimsenir de huzursuzluklar geride kalır !
Bu bakımdan Türkiye'mizdeki ilerici – gerici , aydın – yobaz , sakal – baş örtü , tesettür - türban münakaşalarını hatırladıkça insan , bizdeki ilericilerin aslında medeniyetten ve insan hakları anlayışından ne kadar uzak ve çağdan ne kadar geri olduğunu anlayıp esef ediyor .
HERKES BURALARDA MİLLİ MENFAATİ İÇİN HARIL HARIL ÇALIŞIYOR :
Dünya Müslümanlarının nüfus yönünden ağırlık merkezi Güney doğu Asya. Buralarda Endonezya , Malezya , Bangladeş... gibi kalabalık Müslüman ülkeler yer alıyor.
Kuzeylerinde Çin gibi çok önemli ve çok büyük bir devlet var.
Pasifik Okyanusu'nda Amerika ile ilişkili bulunuyorlar.
Güneyde ise Avustralya, Yeni Zelanda v.s. yer alıyor.
Herkes buralarda kendi milli menfaati için ciddi ciddi planlar yapıp harıl harıl çalışıyor.


TÜM GÜNEY DOĞU ASYA ÜLKELERİNİ GÖZDEN UZAK TUTMAMALI :
Bizler İngilizce konuşulan , hayat standardı yüksek ve çok geniş gelişme imkânlarına sahip olan bu ülkeyi ve daha geniş düşünürsek tüm Güney doğu Asya ülkelerini gözden uzak tutmamalı bu yörelerle her yönüyle yakından ilgilenmeliyiz .
Bu koca kıtanın tüm nüfusu 16 milyon kadar ; büyüklüğüne göre tabii çok az ; onun için çoğalmağa çalışıyorlar , belirli ülkelerden , çok dikkatle seçip göçmen kabul ediyorlar.
Bizim kardeşlerimizde göçmen statüsüne göre buraya getirilmiş ; çoğu madenler de , fabrikalarda çiftlik ve tarlalarda çalışıyor , küçük bir kısım özel iş kurabilmiş durumda .
Bir çok ülke gibi burada da idâreye , sanayi ve kültür faaliyetlerine Yahudi asıllılar hakim olmuş . Amerikalılar ve Japonlar büyük yatırımlar yapıyorlar.
Kıta , ilerisi için büyük istikbal vaat ediyor .
Kanaatimce Avustralya ve tüm Asya ülkeleri biz Müslümanlar ve Türkler için en az Amerika ve Avrupa kadar önemli ; bu yöreler ile kültürel ve ekonomik ilgi ve bağlarımızı artırmak bize çok büyük faydalar sağlayacak ve güç kazandıracaktır.
Dünyanın bu yeni yörelerini asla ihmal etmemeliyiz.
Bir saniyeyi bile boşa harcamak doğru değil.
Çok akıllı , basiretli , dikkatli , gayretli olmak lazım , yapılacak çok işler var buralarda...
Acizane , Güney doğu Asya ve Avustralya yöresini çok önemli görüyor ; istikbal için buralarda çok hayırlı hizmetler yapılabileceğini , yöredeki ve Türkiye'deki azimli ve gayretli kardeşlerime önemle ihtar etmeyi , ciddi bir vazife telakki ediyorum .
Hükümet ne yapar , bilmem , ama biz halk ve özel teşebbüs olarak mutlaka Yakın ve Uzak Doğu'ya yönelmeliyiz ; oralarla kuvvetli bağlantılar kurmalıyız .
Çocuklarımızı oralarda iş görecek şekilde eğitmeli ve iyi yetiştirmeliyiz ; sanayicilerimiz ve tüccarlarımız oralara iş yerleri açmalı , halkımızdan müsait durumda olanlar gidip oralara yerleşmeli ; mahalleler , köprü başları , bağlantı ve kaynaşma kuruluşları teşkil etmeli...
Hem dünyevî hem de uhrevî kazanç için çok ciddî çalışmalar yapmalı !
Çok yıllar önce , fakültede hoca iken öğrencilerime bu konuda nasîhat etmiş , her birinin ayrı bir ülkeyi kendisine çalışma hedefi olarak seçmesini , o ülkenin dilini , tarihini , örfünü , âdetini iyice öğrenmesini , mümkünse oraya gitmesini söylemiştim.
Şu anda bazı öğrencilerim Avrupa'da , bazıları Amerika'da , bazıları Avustralya'da , bazıları Orta Asya'da yerleşti , çalışmaları geliştirdi , müesseseler kurdu ; ama hâlâ bağlantı kuramadığımız ülkeler var , hâlâ yapılacak pek çok hizmet , himmetli ve gayretli bir ehil bekliyor.
Onun için lütfen bu yazımız üzerinde iyice düşünün , sözümüze kulak verin , davetimize icabet edin , bizimle ilgi kurun , tavsiyelerimize mümkünse içtenlik ve titizlikle uyun !
Biz bu Güney doğu Asya ülkelerini hiç ihmal etmemeliyiz , çok önemli ve kalabalık bir bölge.
Bizim devlet adamlarımız ve halkımız , sadece Batı'yı tanımış , tek yönlü gidiyorlar, bu çok yanlış bir tutum , ülkemiz için çok zararlı oluyor.
Artık biraz gözlerini açmalı ; tüm dünyayı iyi tanımalılar.
Batı bizi sevmiyor , bize hile ve oyun ediyor ama dünyada onlardan başka çok insanlar , çeşitli alternatifler , bizi seven ve sayan dostlar var...
Onları arayalım , bulalım ; onlarla iş birliği yapalım , sevelim sevilelim , iki cihanda mutlu olalım...
Balkanlar'daki , Kafkasya'daki , Orta Asya'daki , Uzak doğu'daki , Güney doğu Asya ve Avusturalya'daki ırkdaş ve dindaşlarımıza sahip çıkmalı , onları korumalı , kollamalı , kalkındırmalı ve geliştirmeliyiz .
DIŞ DÜNYAYI İHMAL ETMİŞİZ :
Ben bu Avustralya'ya geldiğim zaman muhterem kardeşlerim , belki sizde de aynı duygu hasıl olmuştur , zihnime saplandı :
Biz umumiyetle dış dünyayı ihmal etmişiz , ama bu Asya’yı ve Güney doğu Asya'yı çok ihmal etmişiz .
Yani fevkalâde büyük bir ihmalimiz var bizim...
Halbuki yüz milyonluk ülkeler var burada... Yâni Müslüman nüfusu yüz milyonun üstünde olan çeşit çeşit ülkeler var...
Dünya Müslüman nüfusunun büyük bir kısmı Güney doğu Asya'da yerleşmiş .
Biz onları hiç yok farz etmişiz , hiç ilgilenmemişiz , hiç ilgi kurmamışız , hiç dost edinmemişiz ; olmaz böyle !
Dış gezilerimiz sayesinde görgü ve bilgimiz çok değişti , çok gelişti.
Yurt dışında çok büyük imkânlar var.
Türkiye'deki kardeşlerimizi bunlarla tanıştırmak ve bunlardan istifade etmelerini hazırlamak bize çok şeyler kazandıracak inşaallah...
Millet olarak , nasıl olmuş da yıllarca dış dünyaya gözlerimizi kapatmışız , niçin Asya'yla , Afrika'yla , Amerika'yla , Okyanusya ile ilişkilerimiz çok zayıf , çok cılız , çok gafilane kalmış , hayret ediyorum.




ENDENOZYA :
EN BÜYÜK İSLÂM ÜLKESİ :
Ben Avustralya'ya gelmeden önce bu sefer iki defa Cakarta'da , yani Endonezya'da bir müddet kaldım. Endonezya önemli bir ülke...
Dünyanın nüfus bakımından Müslüman’ı en çok olan , en büyük İslâm ülkesi... 200 milyon Müslüman var.
İçinde bir miktar gayrimüslimler var , hindular var, hiristiyanlar var ama , büyük bir kalabalık İslâm ülkesi...
Endonezya 190 milyonluk bir nüfusa sahip ; oralarla ilgimizin olması lâzım !
Endonezya 200 milyon nüfuslu bir İslâm ülkesi , en büyük İslâm ülkesi...
Çok büyük camiler var , ahalisi nüfus olarak kalabalık , Müslüman...
Şu sırada Endonezya'da bulunuyorum , 200 milyonluk dev bir ülke , 13500 adadan müteşekkil çok renkli , çok cazip , çok ilginç , çok önemli , çok sevimli bir mıntıka.
Sadece Java adasının nüfusu Türkiye kadar , denizleriyle beraber Avusturalya'nın 2,5 katı büyüklükte , % 90 - 95'i Müslüman , samimi , sokulgan , temiz ama fakir bir toplum , hızla kalkınıyor .
ACINACAK DURUMLARI VAR :
Fakat çok sefil , çok perişan , pejmürde mahalleleri var , acınacak durumları var...
TİCARETİNE ÇİNLİLER HAKİM :
Baktım ki 200 milyonluk bir İslâm ülkesi ama , İslâm ülkesinde Müslümanlar çalışmıyorlar , daha ziyade Müslüman olmayanlar hakim.
Ticaretine Çinliler hakim .
ÜNİVERSİTELERİNE HRİSTİYANLAR HAKİM :
Eğitim hayatına , üniversitelerine hristiyanlar hakim.
Kaç tane hristiyan üniversitesi kurmuşlar.
İnsanları hristiyan yapmak için onlar gayret gösteriyor.
Ama şöyle hava alanında televizyonlarını izledim , dergilerini , gazetelerini inceledim ; çok çalışması gerekiyor Müslümanların .



İSTİKBAL VAAD EDEN BİR ÜLKE :
Şahsen ben meselâ seviniyorum , iki yüz milyon nüfusuyla Endonezya , bu Avustralya'nın kuzeyinde, ona komşu bir ülke...
Uçakla üstünden geçip geliyoruz buraya , bazen de onların şehirlerinde mola veriyoruz.
İki yüz milyonluk bir ülke diye arkadaşlarıma :
"--Endonezya ile ilgilenin , dernek kurun , Endonezya’yı dikkate alın ! " dedim.
Çünkü istikbal vadeden bir ülke...
İyi gelişmeler vardı. Son para sıkıntıları , çalkantıları , zararları oldu , inşaallah onlar da atlatılır.
Seviniyorum , " İki yüz milyon Müslüman burada var , Bengladeş'te şu kadar var , Pakistan'da bu kadar var , Hindistan'da bu kadar var, Malezya şu durumda..." diye.
Bir de tabii bütün dünyada bunun hesabını yapmak lâzım !
KARDEŞLERİM BU ÜLKE İLE İLGİLENMEĞE BAŞLASINLAR :
Jakarta şehri çok muhteşem binalara sahip , diğer gezilecek adaları ve şehirleri henüz görmedim ; kitaplardan , tanıtma broşürlerinden tanımağa , öğrenmeğe çalışıyorum.
İlk izlenimlerim çok olumlu , buraları çok sevdim ve bu ülkeyi çok önemli bir ülke olarak algıladım .
Lütfen , kardeşlerim de , bu ülke ile ilgilenmeğe başlasınlar !
Önce bir Türkiye - Endonezya Tanıtma Dostluk ve İş birliği Derneği kurmalarını rica ediyorum . Beni ilk üye olarak yazsınlar !
Gençlerimizden bir kısmı , tahsillerini burada yapmak üzere hazırlıklara başlasınlar , burada okusunlar ki buranın dilini , tarihini , medeniyetini , zevkini yakından tanımış olsunlar.
İş adamı kardeşlerimin burada iş kurma girişimlerine başlamalarını dilerim.
SEYAHAT ŞİRKETİMİZ , BURAYA BİR GEZİ SEFERİ DÜZENLERSE :
Seyahat şirketimiz , buraya bir gezi seferi düzenlerse çok iyi bir başlangıç olur .
Burada biraz daha uzunca kalabilirsem , inşallah , çok ilginç yönlerini filme almayı ve televizyonumuza göndermeyi düşünüyorum.
Yakın yakın bölgeler olduğu halde meselâ Endonezya ile Avustralya arasında büyük fark var. Ülkeler arasında çok bâriz farklar var.
Endonezya başka türlü , Filipinler başka türlü...
Avustralya çok değişik , birden çok büyük güzelliklerle karşılaşıyorsunuz.

MALEZYA / SİNGAPUR / BRUNEİ SULTANLIĞI :
Egzotik ve esrarengiz Güneydoğu Asya da , Tayland ( Sıyam ) , Malezya , Endonezya , Filipinler v.s. de nice Müslümanlar var ki bizi biliyor , seviyor ve sayıyorlar , ama bizim onlardan haberimiz yok.
Niçin oralara uzanmamışız , yayılmamışız ? Singapur güzel , Malezya gelişmekte...Allah bütün âlem-i İslâm'a iyilikler ihsân eylesin , gelişmeler ihsân eylesin. Bunu temenni ediyoruz...
Yolda Malezya'ya uğramıştık , inşaallah dönüşte de uğrayacağız.
Bu güzel , genç ve ekonomik ülke ile sosyal , kültürel ve ticarî ilişkilerimiz günden güne gelişiyor , daha da gelişmeli !
SİNGAPUR :
Mesela bendeniz , geçen hafta , Avustralyalı kardeşlerimin ısrarlı ve devamlı ricaları üzerine çıktığım yolculukta , Güney Doğu Asya'nın meşhur liman şehri Singapur'a uğramıştım ; içinde diğer bölge ülkelerinden gelme Müslümanların ve hatta Arapların da yaşadığı bu şehrin yenilik , güzellik , temizlik , zenginlik ve şa'şaasına şaşırdım ve hayran kaldım.
Eski Amerikan ve İngiliz filmlerinde gördüğümüz o batakhanelerle dolu , esrarlı ve ürkütücü , karışık ve tehlikeli belde , şimdi çok latif ve modern.
Önemli coğrafi konum , Uzak Doğu ve Batı medeniyetlerinin iş birliği , farklı kültürlerin kompozisyonu , hızlı çağdaş ticaret ve çok canlı turizm , burayı ilginç bir kompütür çağı şehri haline getirmiş. İnsan ister istemez kendi ülkesi ile mukayese yapıyor üzülüyor.
BRUNEİ SULTANLIĞI :
Sonra burada Brunei Sultanlığı var , Malezya Federasyonuna bağlı bir sultanlık , o camia içinde yer almış.
Brunei sultanının da dünyanın dünyanın en zengin insanı olduğu , çok zengin kaynaklara sahib olduğu söyleniyor.
ÇİN :
UZAK DOĞUDA MUAZZAM BİR GÜÇ OLARAK ÇİN :
Uzakdoğu'da muazzam bir güç olarak ÇİN var .
Amerika onunla ticari , siyasi bağlar kuruyor da biz niye geride kalıyoruz ? !
Çin'e büyük ilgi göstermeli ; tarihini , kültürünü , dilini öğrenmeğe çalışmalı , onunla mutlaka geniş ticari , siyasi ilişkiler kurmalıyız.
EN BÜYÜK HEDEFİMİZ AMERİKA VE ÇİN OLMALI :
Rusya imparatorluğu dağıldı , şimdi en büyük hedefimiz Amerika ve Çin olmalı. Onları kazanırsak her şey değişir.

ÇİN'LE İLGİLENİN :
Bakın meselâ , biz bir kaç sayı önce İslâm mecmuamızda Çin'le ilgili yazılar yayınladık .
Çin Hindistan'ın kuzey komşusu , Moğolistan'ın , Rusya'nın güney komşusu , Japonya'nın batı komşusu , bir milyardan fazla nüfusuyla , muazzam toprağıyla kocaman , önemli bir ülke...
Bununla ilgilenmemiz lâzım diye , İslâm mecmuasında Çin'le ilgili bir yazı yazdık .
Tabii , bu bir başlangıç... Çin’le ilgilenilmesi için açıyoruz okuyucularımızın önüne...
Kardeşlerimize diyoruz ki :
" Bakın Çin var , Çin'in meseleleri bunlar ; Çin'le ilgilenin !" Çin'le ilgileneceğiz , Amerika ile ilgileneceğiz...
Tarih boyu yakın ilişkiler kurduğumuz ve şimdi Doğu Türkistanımızın bile idaresi altında düştüğü , milyarlık nüfuslu muazzam Çin ülkesinin dil , kültür ve politikasını nasıl gözden ve ilgimizden uzak tutmuşuz !
HİNT BÖLGESİ :
Hint Bölgesi bizim için çok önemli bir bölgedir .
Orta doğudan , Suudi Arabistan'dan , Mısır'dan , Irak'tan daha önemlidir .
Bir kere nüfus orada daha kesiftir .
Yani Müslümanların nüfus yoğunluğu , Orta Asya'da değildir , Güney doğu Asya'dadır.
Güney ve Güney doğu Asya'dadır .
O bakımdan bu bölge çok önemli bizim için.
HİNDİSTAN KITASI BİZİM İHMAL EDECEĞİMİZ BİR KITA DEĞİLDİR :
Çok yakın tarih , din ve kültür bağlarıyla bağlı bulunduğumuz Hint kıtası halklarıyla ( Pakistan , Hindistan , Bengladeş v.s. ) ilişki ve iş birliğimiz niye son derece kifayetsiz seviyede kalmış .
Hindistan kıtası bizim ihmal edeceğimiz bir kıta değildir.






EN TAKVÂ EHLİ MÜSLÜMANLAR , HİNT KITASINDA :
Bin sekiz yüz elli'ler deki seyahatinde oraları gezmiş olan Süleyman Sırrı diyor ki...
Dünya üzerine Rusya'yı filân gezmiş , Japonya'ya kadar gitmiş , bütün İslâm alemini , Afrika'yı dolaşmış .
"-- Benim dünya üzerinde gördüğüm en uyanık , en takvâ ehli Müslümanlar , Hint kıtasında..."
O zaman Pakistan , Hindistan tabii ayrılmış değildi. " En uyanık insanlar onlar !" diyordu.
Hakikaten uyanık , hakikaten bilgin , hakikaten güzel eserler yazmışlar , güzel fıkıh eserleri ortaya koymuşlar , tefsirler , hadis kitapları ortaya koymuşlar.
Hiç ilgilenmemişiz , çok büyük kabahat , çok büyük kusur , çok büyük eksiklikler...
Geçen asırda Süleyman Sırrı “ Seyahat-ı Kübra ” diye bir eseri yazmış.
Orta Asya’yı , Japonya’ya kadar gezerek gidip görmüş ; Hindistan’a gelmiş , sonra Osmanlı diyarına geri dönmüş bir seyyah olan Süleyman Sırrı , kitabında :
“ Gezdiğim yerlerde en uyanık Müslümanlar olarak Hint Müslümanlarını gördüm “ diyor.
ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL ! :
Bu bölge ile bağlarımızın zayıf olmasına esef ettim.
Türkiye , İslam aleminin lider ülkelerinden biri olduğu halde , biz Türkler neden uzun yıllardan beri içimize kapanık yaşamışız , neden sadece Batı'ya yönelmişiz , körü körüne onu taklid etmişiz , niçin çok büyük kalabalık ve zengin Müslüman halkaların bulunduğu bu Güney doğu Asya ile hiç ilgilenmemişiz ?
Anlamak mümkün değil ! Hem de o Müslüman halklar siz Türkleri seviyor , tarihimize hayranlık ve kişiliğimize saygı duyuyorlarken !
AYDINIMIZ ve HALKIMIZ FENA HALDE ŞARTLANMIŞ :
Aydınımız ve halkımız fena halde şartlanmış ; dünyada sadece Avrupa ülkeleri ve Amerika varmış gibi davranıyor , elini uzatsa erişeceği büyük imkânları görmüyor, muazzam fırsatları kaçırıyor , müthiş zararlara uğruyor , " ille de Batı " diye ısrar ediyor , anlaşılmaz bir inatla kendine ve mazisine , çevresine ve Uzak Doğu'ya gözlerini kapatıyor.
HAÇLI RUHLU BATI BİZİ SEVMİYOR :
Halbuki Haçlı ruhlu Batı bizi sevmiyor , istemiyor , kötülüğümüz için çalışıyor , ülkemizi bölüp parçalamağa , bölge bölge paylaşmaya uğraşıyor ; Orta ve Uzak Doğu halkları ise bize hayran , bizi seviyor ve sayıyor , bir kurtarıcı gibi görüyor, kucaklamağa , iş birliği yapmağa razı ve hazır ; çok büyük bir âlem , geniş ve bâkir topraklar , çok kalabalık ülkeler , çok müsait bir pazar , çok ümit verici imkânlar , çok parlak bir istikbal...
Gözünüzü açın , el ele tutuşun , safları sıklaştırın , ruhî ve bedenî , ferdî ve içtimaî güç ve kuvvet hazırlayın ; bu yeni maddî ve manevî , iktisadî ve siyasî , ahlâkî ve kültürel cihada siz de katılın.
AMERİKA :
AMERİKANIN GÖRÜNÜMÜ :
Aksine ben Avrupa'dan Amerika Birleşik Devletleri'ne geldiğim zaman , burada böyle elli kadar devletin birleşip , Amerika Birleşik Devletleri'ni meydana getirmesini görünce, muazzam toprakları, çok geniş imkânları , çok yüksek binaları , böyle fevkalâde canlı iş yerlerini , ticareti , çalışmayı görünce demiştim ki :
" Ne olur , biz de çevremizdeki ülkelerle , böyle güzel komşuluk münasebetleri içinde anlaşarak , hudutlarımızdan geçişleri kolaylaştırarak , bir büyük birlik meydana getirsek de , şarktan garba , doğudan batıya her yere rahatça gidip gelebilsek...
Bir zamanlar kendimizin idare ettiği diyarları rahat görebilsek. Gümrük engelleri , sınır sıkıntıları , vize mecburiyetleri olmasa...
Uçağımız , meşhur Hürriyet heykelinin yanından süzülerek geçti ve New York , Kennedy havaalanına indi. Şehri sonra gezeceğiz ; alelacele , ışıl ışıl , dev gökdelenlerle dolu , sıkışık semtlerden , uzun köprüler ve kat kat yollardan geçerek gece 150 mil kuzeydeki Albany'ye gittik.
Burası sakin , yemyeşil bir şehir , evler bahçeli , sokaklar ağaçlı , hava temiz , çevre ormanlık ; eyaletin baş şehri imiş. Devlet binaları azametli ve gösterişli. Büyük şehirlerin kalabalık , sıkışık ve sefil mahallelerini görmedim ama burada sosyal düzen ve hizmetler çok ileri.
Yollar temiz , su , elektrik düzenli. Evlere , mutfaklara alarm konulmuş , duman veya aşırı buhar olunca otomatik çalışıyor , itfaiyeye haber veriyor.
İtfaiye teşkilatlarında evlerin anahtarları bulunuyormuş , böyle tehlike zamanlarında açıp içeri girebiliyorlarmış .
Temenni ediyorum ki , şu diyarlarda , Amerika'da , Avrupa'da , Almanya'da gördüğüm düzen , temizlik , zenginlik , çeşitli hizmetler İslâm ülkelerinde de olur. İslâm ülkelerindeki o sefalet , o derbederlik , o gerilik , o üzücü manzaralar inşaallah yakın zamanda , böyle hayırlı insanların gayretleriyle izâle olur.
Halk sakin , genellikle spora düşkün , kadın , erkek , yaşlı , genç sabah akşam koşu yapıyor. Şişman ve hantal olanlar aşağı tabaka ve zencilerde daha fazla , her halde yemek alışkanlıkları bilinçsiz !
Bahçelerin duvarları , çitleri yok , pencereler demir parmaklıklı değil , eşyalar , oyuncaklar çimenlerde kalabiliyor. Ama bazen evin önünde oto bile çalınabiliyormuş . Ormanın ağaçları arasında tek başına evler görülüyor ; " bunlar burada korkmadan nasıl oturabiliyorlar " diye kendi kendinize soruyorsunuz.
Herhalde emniyet teşkilatı çok güçlü ve iyi organize edilmiş.
Ayrıca herkesin evinde her çeşit silahı bulundurma hakkı olduğu ; bunu bahçesine , evine tecavüz edene karşı rahatça kullanabildiği söyleniyor .


DİNÎ TEŞKİLÂTLAR ÇOK ZENGİN :
Benim ilk anda en çok dikkatimi çeken husus , haçlı putlu , bakımlı , geniş alanlı , tarihî binaların ve kiliselerin aşırı fazlalığı oldu.
Anlaşılan buraların eski ahalisi çok dindarmış , şehirler hep kiliselerin emrinde ve etrafında teşkilatlanmış ; zenginler ve devlet her türlü yardımı yapmış , dinî teşkilâtlar çok zengin ve çok geniş imkanlara sahip olmuş.
Bugün de topluma ve sosyal hayata tamamen hâkim görünüyorlar ; çünkü temiz , pak , irili ufaklı sayısız ibadethanelerin dışında , çeşitli kademe okulları , yurtları , üniversiteleri , bakım evleri muazzam hastaneleri , televizyon yayın kanalları , film stüdyoları , yayın evleri , dergileri , gazeteleri , radyoları , ticari şirketleri , vakıfları , hayır kurumları ve daha nice etkin imkanlar var.
KENDİ HAKLARINI KORUMA KONUSUNDA ÇOK TİTİZLER :
Üzerine basa basa söylenen diğer bir husus da , herkesin , kendi haklarını koruma konusunda çok aktif ve titiz olduğu.
Bu da bizim neme lâzımcı halkımızda maalesef mevcut olmayan güzel ve hattâ İslâmi bir haslet !
İnsanları genellikle realist ve pratik , iyi bir düşünme terbiyesi almış , kendisine gerçekleri söylendiğinde hemen kabul ediyor , hatasından özür dileyerek dönüyor , inandığını uyguluyor , kendi kanaatini karşısındakine çatır çatır söylüyor.
Geçen gün Çinli bir gençle tanıştırıldım. Üniversite öğrencisi , ama babası Budist , kendisi sekiz yıl önce Müslüman olmuş , terbiyeli bir şahıs , babasının içki dükkanında çalışmayı " haramdır " diye kabul etmiyormuş .
SON DERECE DİNDARLAR :
Gezilerimde Batı'yı yakından izliyorum , bu adamlar son derece dindar , son derece milliyetçi , son derece ülkücü , Kilise siyasetin tam içinde , zengin ve güçlü , topluma sahip ve yönetime hâkim ; Bankaları , çok uluslu şirketleri , partileri , millet vekilleri , bakanları , devlet başkanları , elçileri , üniversiteleri , ilim adamları , radyoları , televizyonları , gazeteleri , dergileri , kurumları , dernekleri , hastaneleri , misyoner teşkilâtları , kadroları... hasılı her şeyleri var , harıl harıl çalışıyorlar ; Müslümanları , Çinlileri , Japonları , Korelileri , Afrikalıları , yerlileri , zencileri , yamyamları , aborijinleri , eskimoları... hristiyanlaştırmağa uğraşıyorlar.
Ben şimdi Amerika'yı geziyorum . Her iki adımda bir kilise var. Hakîkaten bunlar dindar yaşamışlar , din toplumlarının merkezi olmuş.
Avrupa'da da onu gördüm , Almanya'da da öyleydi ; eski konuşmalarımda onları da söyledim. Gerçekten dindarâne yaşamışlar , bizim gibi değiller , bizden daha dindarlar.
Ben şimdi içlerinde böyle yaşadıkça , sizin nâmınıza vekâleten inceledikçe , çok açık olarak görüyorum , bunlar çok dindar yaşamışlar.


HER ŞEYLERİ DÎNÎ ESASLARA GÖRE :
Bizim Türkiye'de aydın tanınan insanlar , batıyı tanımamış.
Bunların köylerinin , çiftliklerinin ortasında kilise var , papaz toplumlarının hakimi...
Her şeyleri dînî esaslara göre...
Hattâ Amerika'daki yerleşme yerlerinin isimlerine bakıyorum , çoğu İncil'den alınma...
Bayağı dînî hayatı yaşamışlar.
Hele bu kıt'aya gelince , papalığın baskısı filân da olmamış , Avrupa'daki Katoliklerin , Ortodoksların , lüteryanların , kalvenistlerin çeşitli kavgaları , katliamları olmamış , burada hür yaşamışlar.
LÂİKLİK DEDİKLERİ BİR ŞEY KOYMUŞLAR :
Bir de kimse kimsenin inancına saldırmasın , katliam olmasın diye , lâiklik dedikleri bir şey koymuşlar .
Herkes karşısındakinin inancına karşı sabırlı olacak , mütehammil olacak.
Evet kendi inancını anlatmağa çalışabilir ama , ötekini yok etmek , baltayı , silahı alıp karşı tarafı imhâ etmek , katliam etmek yok , kimseye saldırmak yok...
Anlatarak bu iş olabilir diye düşünmüşler. Lâiklik bu...
HİÇ BUNLAR AMERİKA'YI GÖRMEDİ Mİ ? :
Türkiye'de şimdi ben bakıyorum , lâikliği batının anladığı şekilde hiç anlayamamış bizim ilericiler...
Bizim ilericiler gericilerden de çok gerici , isnat ettikleri yobazlardan da çok yobaz... söyledikleri devrimcilikten çok çok geride , elli yıl , yetmiş yıl , yüz yıl geride yaşıyorlar.
" Hiç bunlar Amerika'yı görmedi mi , hiç bunlar Avrupa'yı görmedi mi ; buradaki bu fikirleri izlemedi mi , bu toplumları incelemedi mi ? " diye ben hayretler içinde kalıyorum.








YANLIŞ İNANÇLARA SAPLANMIŞLAR :
Tamam , bunlar bu inançlarına göre yaşamışlar da , yanlış yaşamışlar.
Yanlış inançlara saplanmışlar.
Her kilisenin duvarında çarmıha gerilmiş , öldürülmüş bir insan heykeli...
Veyahut Meryem validemizin timsâli , kucağında bir küçük bebek... filân.
Böyle ama , yanlış , Allah buna razı olmuyor. Allah'ın razı olmadığını İslâm dini belirtmiş.
Peygamber SAS Efendimiz Hazret-i İsâ'dan sonra gelen , Hazret-i İsâ'yı seven , onunla kardeş olan bir peygamber olarak , hristiyanların Hazret-i İsâ'dan sonra düştüğü yanlışlığı düzeltmek için , Kur'an-ı Kerim belirtmiş.
Hattâ Kur'an-ı Kerim biz Müslümanlara tavsiye buyuruyor :
(Kul yâ ehlel kitâbi teâlev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beyneküm ellâ na'büde illallahe velâ nüşrike bihî şey'en velâ yettehıze ba'dunâ ba'dan erbâben min dûnillâh)
" Gidin o hristiyanlara söyleyin , deyin ki onlara :
Bak bizim dinlerimizin menşei aynı. Allah Peygamber göndermiş , bize kendi inancını anlatmış , aramızdaki bu müşterek inanca siz dönün !
Yanlış yere sapmışsınız , o yanlışlıktan geriye dönün !
Allah'tan gayriye tapınmayalım , gelin Allah'a ibadet etmekte , kulluk etmekte birleşelim !
Allah'tan gayrı, aramızdan bizim gibi bir beşer olan kişiyi, yâni Hazret-i İsâ'yı ve annesini put edinmeyelim , rab edinmeyelim , ona tapınmayalım ! " diye teklif etmemizi Kur'an-ı Kerim bize emrediyor .
Ben şimdi düşünüyorum , Kur'an-ı Kerim'in bu hristiyanlara yönelik tavsiyelerini ve onlara davetlerini İngilizce bir kitap haline getirip basmak lâzım ki , bu Amerikalılar anlar, anlayabilir.
Hattâ bunların dergilerinde , gazetelerinde yayınlarsak , bir çok kimse , " Evet , doğru söylüyorsun ! " diyecektir.
Demek ki anlayabilirler , o halde bize de anlatmak vazifesi düşüyor.
Onun için bu hadis-i şerifi seçtim ben. Hadis-i şerifin yarısı bu...
Yâni , " Allah birdir , şeriki nazîri yoktur. Ne evlât edinmiştir ne de kendisi bir tanrının oğludur. Tekdir , onun hiç eşi benzeri yoktur.
Böyle olduğu halde Allah oğul edindi derse bir insan , Allah'a hakaret etmiş olur , çok büyük bir cürüm işlemiş olur , söğmüş olur. " diye hadis-i şeriften anlıyoruz.


İNANÇ BAKIMINDAN ÇOK ÖZGÜR BİR ÜLKE :
Burada ilk dikkatimi çeken şey , hürriyet , özgürlük ; Avrupa'dan daha da geniş bir serbestlik.
Kimse kimseyi inancından dolayı kınamıyor , horlamıyor , engellemiyor. Böyle bir şey kanunlara göre suç ; İslâm serbest , dindar saygın , Müslüman Müslümanlığını rahatça yaşayabiliyor , dininin emirlerine uygun giyinebiliyor , sakal , sarık , cübbe , cami , Cuma , ibadet , tesettür , baş örtü serbest...
Üniversite bir yuva kadar sıcak , öğrencilerin elinde laboratuvarlarının anahtarları bile var ; isteyen gece gidip , sabaha kadar çalışıp işini , ödevini , raporunu tamamlayabiliyor. İtimad var , kolaylık var, esneklik var.
Buradaki cami cuma cemaatini almıyor , yeri küçük geliyor diye , gidip cumayı üniversitede geniş yerlerde kılabiliyorlar , yine de Amerika'nın lâikliği , ilericiliği , çağdaşlığı , cumhuriyeti , istiklâli elden gitmiyor.
Amerika din ve inanç bakımından çok özgür bir ülke ; Avrupa tarihte bir ara çok korkunç iç savaşlar yaşadı mutaassıp dindar ve kindar insanların güdümünde...
Avrupalılar İspanya'da Müslümanları katliam ettiler , Endülüs medeniyetini yıktılar ; kendi içlerinde gelişen farklı inanç mensuplarını diri diri yaktılar , işkenceler ile öldürdüler , Amerika'ya göçe mecbur ettiler.
Bu acı ve feci tecrübeler , laikliği geliştirdi , inanç ve fikir özgürlüğünü kabule götürdü Batı toplumlarını...
Şimdi bizim aynı acı tecrübeleri tekrar yaşamamamız lâzım.
Medenî gelişmeleri tümüyle inkâr etmek , hak ve özgürlükleri tekrar kısıtlamağa çalışmak , toplumları tekrar çatışmaya , savaşmaya iter, zaman kaybına uğratır , gelişmeyi aksatır , hiç kimseye fayda sağlamaz - düşmanlardan başka - .
Tabii buraya gelenler , hicret ettikleri zamanlarda Avrupa'da mevcut olan baskılardan kurtulmuşlar. Oralarda dinlerinden ve mezheblerinden dolayı baskı olmuş.
O baskılardan kurtulmak için buralara gelmişler , gönüllerince bir yerlere yerleşmişler.
Buralarda gönüllerince yaşamışlar ve istedikleri şekilde kiliselerini kurmuşlar.
İtikadlarına göre hareket etmişler.
Öyle insanlar var ki burada , teknolojinin insanın hayatına getirdiği bütün yenilikleri reddedip , sade o eski hayatıyla gönlünce yaşamayı tercih ediyor.
Öyle yerler var ki , teaddüd-i zevcât kanûnen serbest...
Yâni teaddûd-i zevcât ne demek ?
Dört kadınla veya daha fazla sayıda kadınla evlenebilmek... Meselâ , kendi inançlarında o varmış. Hristiyan mezhebleri arasında öyle çok kadınla evlenebilen mezhebler var...
İçki içmeyenler var , sigara kullanmayanlar var... Çok ilginç bir ülke...
Yâni rengârenk bir ülke , panayır gibi , her türlü fikir olabiliyor.
Ayrıca bir şey daha çok dikkatimi çekti buraya kadar ki Amerika ve Kanada seyahatimde :
Her yerde seyahat ve gezi yapanların faydalanması için basılmış küçük kitapçıkları , kâğıtları , tanıtma yazılarını alıyorum , inceliyorum ; son derece büyük bir din hürriyeti var...
Ve anladım ki : Amerika'ya Avrupa'dan göç eden grupların çoğu dini duygularla göç etmişler ve belli eyaletler de ve belli şehirlerde yerleşmişler.
Kendi dinlerine göre yaşamaya uygun birer ortam oluşturmuşlar. Bu çok önemli...
Meselâ orta eyaletlerde gezerken Emiş adı verilen bir topluluk gördüm.
Bu Emişler Almanya'dan, İsviçre'den gelmiş olan hristiyan topluluklar.
Burada aynen kendi dinlerini , imanlarını koruyorlar.
Dinlerini imanlarını korumaları da kendilerinin reklâmı oluyor, herkes onları görmeğe geliyor.
Okumuyorlar , siyah elbiseler giyiyorlar , uzun sakallar bırakıyorlar.
Atlı arabalarda yaşıyorlar, bir yerden bir yere onlarla gidiyorlar.
Evlerinde gaz yağı lambalarıyla aydınlanıyorlar.
Çocuklarını okutmuyorlar , okuyan çocuklarını reddediyorlarmış diye duydum.
Yâni netice itibariyle yanlış ama , yanlış bir inancı bile muhafaza ediyorlar.
Dün aldığım kâğıtlarda bir bölgeyi gördüm.
Barnaba İnciline inanan bir grup var , onların Hazret-i İsâ hakkında öbür hristiyanlardan farklı inançları var.
Onlar da bir şehirde toplanmışlar , büyük binalar yapmışlar.
Senenin belli günlerinde belli toplantılar tertipliyorlar.
Hattâ gelenlere -- tabii yanlış bizim inancımıza göre -- hacı ünvanı veriyorlar.
İşte hacca gelenlere kolaylıklar , kalacakları yerler filân diye sözler yazmışlar o okudum kâğıtlarda...
Ama bir şey görülüyor , Amerika'da din hürriyeti var.
Her çeşit inanca sahip , yüzlerce ayrı grubun inancın hürriyeti var.
Bu çok önemli bir şey... Allah bize de bir hoş görü ihsan etsin...

Bizim ülkemizde kimisi şu mezhebdekini hoş görmüyor , kimisi bu mezhebdekini hoş görmüyor.
Hattâ müslüman olanlar arasında birbirlerine kaşları çatık , hasmâne duygularla bakanlar var...
Mezheb farkları , tarikat farkları , meşreb farkları , düşünce farkları , yaşam farkları fevkalâde kızgınlıklara sebep oluyor.
İnsanlar arasında kopmaya , çatışmaya sebep oluyor.
Halbuki Amerika'da ilgi çekici bir şey olmuş , sırf onları görmek için oralara gelenler var. Herkes kendi bildiği gibi yaşıyor ve hiç bir şey demiyorlar.
Bunlar çok önemli... Tabii , bunların bilinmesi de önemli...
Onun için bu Amerika gezisi bana çok faydalı oldu.
Hürriyetlerin ne kadar geniş olduğunu ve bizde ne kadar baskı altında tutulduğunu görmüş oldum. Çok üzüldüm tabii , ülkem namına...
Demek ki yasakçılığın dışında , yasakçılık olmadan her şeyi hoş gören bir toplum Amerika...
Burasını görmemiz lâzım , kendimizi de bu hale getirmeğe çalışmamız lâzım !
Çevremizi hoş gören , bizden başka düşünenleri kınamayan , herkesin huzur içinde , kendi inancına göre giyinip , ibadet edip yaşayabildiği bir toplum oluşturmak çok önemli !
Bu da tabii ilimle , irfanla , ileri ülkeleri tanımakla olacak .
Sanıyorum Türkiye'de bazı kimseler ileri ülkeleri tanımıyorlar .
Söyleyebilirim ki , Amerika'daki halk İngiltere'den , Avrupa'dan daha dindar , dinine daha bağlı... Ama yanlış !
Temenni ederiz ki doğruları anlatan müesseseler kurulsun , doğruları öğrensinler .
Kabul edebilirler , İslâm'a girebilirler , yeter ki doğruları anlatacak müesseseler hazırlansın.
Onu sağlayacak insanlar gelsin , buralarda dolaşsın , anlatsın.
O zaman onlar gerçekleri görüp , doğru yola gelebilirler.





TÜRKİYEDEKİ AHVALİ DÜŞÜNDÜM :
Bunları görünce içim burkularak Türkiye'deki ahvali düşündüm.
Geçmiş yıllar ne yanlışlıklar , haksızlıklar , zulümler , baskılar olmuş .
Dinî aktivitenin can damarı olan vakıf malları büyük ölçüde yağmalanmış , gelirler devlete verilmiş , camiler yıktırılmış , satılmış , müze yapılmış , depo olarak kullanılmış , dinî mektep, medrese ve müesseseler kapatılmış , ibadetler anti demokratik kararlarla kısıtlanmış , namaz , oruç , hac yasaklanmış , din adamları inanç ve fikirlerinden dolayı yargılanmış , suçsuz yere asılmış , namuslu ve dindar olmak suçmuş gibi , bir terör havası estirilmiş v.s.
Günümüzde bile bazılarının hâlâ , dinle, inançla, insan haklarıyla , sakalla , tesettürle uğraşması , bizim sakal kafalı , devrimbaz aydınların henüz akıllanmadığını , eski huylarından vazgeçemediğini, çağ dışılıktan , dar kafalılıktan , yobazlık ve zorbalıktan , kabalık ve gaddarlıktan kurtulmadığını , yani Doğu'yu da , dini de, batı'yı da, özgürlükleri de hiç anlamadığını gösterir.
FEVKALÂDE ETKİLEDİ BENİ BU SÖZ :
Tabii burada bazılarıyla konuştuğum zaman , tanıdıklarımızdan birisi bir Amerikalı arkadaşına , işte burada üç - dört yıl kalıp da sonra Türkiye'ye gitmek istediğini söyleyince ;
" Türkiye bakalım dört yıl daha duracak mı ? " demiş.
Amerikalı söylüyor bunu , çok üzüldüm , fevkalâde etkiledi beni bu söz... "
Niye ? " demiş arkadaşımız.
" İşte Yunanlılar var , Ermeniler var , daha başka yıkıcı faaliyetlerde bulunan gruplar var..." demiş .
Bir Amerikalının , Türkiye ile ilgilenen bir kişinin böyle demesi , dört - beş sene daha gitmez gibi bir izlenimde olması beni çok üzdü. Bir üniversitede profesörmüş.
Allah devletimize , milletimize , hürriyetimize , saadetimize , ecdadımızın yâdigârı topraklarımıza zeval ve zarar verdirmesin...
Allah-u Tealâ Hazretleri hepimize , o topraklarda yaşayan bütün kardeşlerime akıl , fikir , güç , kuvvet ihsân etsin...
AMERİKA İHMAL EDİLECEK BİR ÜLKE DEĞİL :
Ben biraz Amerika'yı ihmal ettiğimiz kanaatindeyim.
Tabii biz ihmal etmedik , bizden önceki nesiller ihmal etti. Belki cumhuriyet devletinin ilk başında ihmal oldu , belki ondan önce Osmanlı devletinde ihmaller oldu .
Amerika ihmal edilecek bir ülke değil , Amerika ile ilgilenmemiz lâzım ! Güzel bir ülke , gerçekler anlatıldığı zaman , kabul edilebiliyor.

AMERİKADAKİ İMKANLAR :
ONU YAKINDAN TANIMAMIZ ŞART :
Amerika , dünyanın her yerinde eli , gözü , ilişkisi , tesiri olan ele avuca sığmaz bir devlet ; ileri teknolojisi ve geniş malî imkânlarını kullanarak dünyayı parmağında döndürüyor , pek çok ülke ve devlet üzerinde hem siyasi , hem de kültürel hâkimiyet kurmuş ; modasıyla , kolasıyla , jikletiyle , bluciniyle , cazıyla kitleleri peşine takmış , sürükleyip götürmekte...
Onu yakından tanımamız şart !
BİZ NİYE BİRLEŞMEYELİM ? :
Amerika'nın bir yerinden seyahate başlıyorsunuz , kaç tane eyalet geçerek , kaç tane devlet geçerek bir yerden bir yere gidiyorsunuz.
Hiç bir engel yok , ne kadar güzel...
Biz de böyle birlik ve beraberliği sağlayabilsek , ne kadar iyi olur ." diye düşündüm.
Bir bu birlik , birlikten ne kadar büyük bir gücün doğduğu beni çok etkiledi.
Koskocaman bir kıta , parça parça paylaşılmış ama sonunda birleştirilmiş ve bir birleşik devlet olarak idare ediliyor.
Biz niye birleşmeyelim ? Bu beni etkiledi .
İLMİN NE KADAR İLERİ OLDUĞUNU GÖRDÜM :
İkincisi burada ne kadar bilimsel çalışmalar yapıldığını , ilmin ne kadar ileri olduğunu gördüm.
Meselâ bir Boston şehrinde yetmiş üniversite olduğunu söylediler .
Tek bir şehirde ve önemli üniversiteler , ne kadar mühim bir olay...
İlme ve irfana , yâni dünyevî ve uhrevî her çeşit ilme son derece eğilmemiz , kuvvet vermemiz ve sarılmamız gerektiğini düşündüm .
Şimdi bura da gece gündüz seyahat ettiğimiz için görüyoruz , gece ona kadar iş yerleri , dükkânlar açık.
Halbuki bizde meselâ altıdan sonra belediye emriyle kapalı veya hükümetin emriyle kapalı...
Niye kapalı ? Bak işte bunların açık , pekâlâ herkes de memnun...
Gündüz çalışan akşam arabasına atlayıp , çarşıya çıkıp orda alışveriş yapabiliyor.
Muazzam çarşılar , ışıl ışıl, pırıl pırıl, cıvıl cıvıl...
Muazzam bir ticârî faaliyet... Demek ki olabiliyor.
BURAYA ÖZEL BİR İLGİ VE İHTİMAM GÖSTERMEMİZ ŞART :
Şimdi Amerika'dayım. Burası biz Müslümanlar için çok önemli bir ülke.
Amerika'yı tanımakta , Amerika'daki geniş imkânlardan faydalanmakta çok geri kalmışız , maalesef ! Buraya özel bir ilgi ve ihtimam göstermemiz şart.
Geçtiğimiz günler Boston şehrine gittim ; sırf bu şehirde 70 kadar üniversite olduğunu söyledikleri zaman çok şaşırdım ; başta meşhur Harvard ve M.I.T ( Massachusetts Institutie of Technology ) olmak üzere bir çok seçkin ilim ve araştırma müessesesi...
Hemen bazı kardeşlerime burada kalıp çalışmalarını söyledim , bir çalışma ve irtibat bürosu kursunlar , bir cami yeri araştırsınlar , bir yurt yapsınlar diye...
21'inci yüz yıla girerken mutlaka bilimle el ele olmamız lâzım , bilimsel gelişmeleri yakından izlememiz gerekli ; hepimiz sımsıkı ilme , irfana , îmana sarılmalıyız ki güçlü olalım , felah bulalım , maddi manevi sıkıntı ve dertlerden kurtulalım.
ÜLKEYE ve HALKA ÇOK GÜZEL HİZMET EDİLMİŞ :
Buralarda ise , ülkeye ve halka çok güzel hizmet edilmiş , çok çalışılmış , çok emek harcanmış .
Geniş kat kat yollar , muazzam binalar , muhteşem köprüler , güçlü kuruluşlar , uluslar arası şirketler , sayısız içtimaî , dinî , ilmî , terbiyevî , insanî dernekler , uçsuz bucaksız ormanlar , tarım alanları , sonsuz imkânlar , rahatlıklar , âletler , cihazlar...
Gelişmiş bir ülke... Alt yapısı güzel , alet , edevat , cihaz , ulaştırma , haberleşme , öğrenme , öğretme imkânları geniş , rahat bir ülke...
İnsanlar mutlu , halk müreffeh , ülke zengin , din saygın , kişiler özgür... Burada polis vukuat yok iken , durup dururken kimlik soramazmış , bu insan haklarına , haysiyetine aykırı imiş , kimse kimsenin dinine , inancına saldıramazmış...
Herkes istediği gibi giyiniyor , istediği gibi davranıyor. Saçlı , saçsız , dazlak , kısmî traşlı , sakallı , siyah , beyaz , sarı , kırmızı her tür insan , her tür anlayış , her çeşit medeniyet var , herkes işinde gücünde , keyfinde , zevkinde...
Gelsin bizim zorbalar , yasakçılar , laikler , devrimciler , ilericiler görsünler , asıl devrim , asıl ilericilik , asıl çağdaşlık , asıl özgürlük , asıl laiklik ne imiş , nasılmış anlasınlar !
Burada , 50 tane farklı ülke federal bir devlet ( USA ) olarak birleştirilmiş , kendi iç yönetimleri , kanunları , kararları farklı .
Kimisinde kumar , içki yasak ; kimisinde çok kadınla evlilik kanunen serbest , kimisi tamamen dinî inançlara göre yönetiliyor , aralarındaki farklara göz yummuş , akıllıca birleşmişler .
BİZİM AMERİKA'DA OLMAMIZ AYRI BİR AVANTAJ :

Bizim Amerika'da olmamız , sizlerin şu anda Amerika'da bulunması , bu da ayrı bir avantaj... Çok önemli bir şey...

TÜRKİYE KÜLTÜREL ZENGİNLİK KAZANACAK :
Şahsen ben bir kaç sene önce Amerika'ya gittim.
" Amerika'da nasıl İslâmi faaliyetler yaparız ? " diye...
İslâmi faaliyetler zaten var da , " Biz nasıl girebiliriz bu faaliyetlerin içine ? " diye , o çalışmaları yaptım.
Dış ülkelerde bu tip çalışmalar yapılırsa bunun Türkiye'ye de fayda getireceği kanaatindeyim.
Çünkü oradan buraya haber akacak , ekonomik ilişkilere canlılık getirecek , Türkiye kültürel zenginlik kazanacak ve içe kapalı olmaktan kurtulacak ; bütün dünya ile ilgili modern bir ülke haline gelecek. Türkiye bu noktaya doğru gidiyor.
DÜNYADA EMSÂLİ BULUNMAYAN BİR ÜLKE :

Dünyanın bir çok ülkesini gezmiş bir kişi olarak söylüyorum , Amerika dünyada emsâli bulunmayan bir ülke...

Bu kadar geniş yerlerin tek bir yönetim altında olduğu başka bir ülke gösterilemez.
Evet , Çin daha büyük ama , Çin'de bu çeşitlilik yok , bu kültür zenginliği yok...

Amerika o bakımdan çok önemli ve dünyanın lideri durumunda... Teknolojik bakımdan çok önde... filân .

AMERİKADA İSLAM :

İSLÂM'A ÇOK DAHA SICAK BİR ÜLKE :

Amerika çok güzel bir diyar , çok geniş bir kıt'a...

Bizim için ilginç çok yönleri var.

Dergiye gönderdiğim yazıda da belirttim , hürriyetler var...

Hattâ İslâm'a çok daha sıcak bir ülke...

İslâm'a karşı ön yargıları az olan , söylendiği zaman gerçekleri kabul edebilen bir ülke... Bunların hepsi güzel...

Onun için , burada kardeşlerimizin güzel çalışmalar yapmasıyla İslâm yayılabilir.
Nitekim daha önceden de anlatmış olduğum , buralarda çalışan bazı alim kardeşlerimiz var...

Yusuf Ziya [ Kavakçı ] kardeşimiz var , emekli profesör ; güzel çalışmalar yapıyor.
İbrahim kardeşimiz var , profesör...

Böyle çok candan İslâm'a hizmet eden kardeşler var... İnşaallah güzel sonuç verir.




İSLÂM CANLI VE HIZLI GELİŞİYOR :
İslâm , ABD'de oldukça canlı ve hızlı gelişiyor elhamdülillâh !
Elime Müslümanların Kristof Kolomb'dan çok çok önce Amerika'ya gelmiş olduğunu yazan , kazı delilleri gösteren , vesikalar verme 5 - 6 yeni , bilimsel makale geçti ! İnşaallah onları size tercüme edeceğim.
Elimdeki bir kitapta ( American Jihad , Islam after Malcolm X , p. 9 ) şu bilgiler yazılı : " 1993 Yılında ABD'de 5 ilâ 8 milyon müslüman var. ( Şimdi 10 milyonu geçtiği tahmin edilmekte. )
Bunların yüzde 42'si Afrika kökenli Amerikan ; yüzde 24.4'ü Hindistan , Pakistan , Bangladeş asıllı ; yüzde 12.4'ü Arap asıllı ; yüzde 3.6'sı İran asıllı ; yüzde 2.'' si Türk , yüzde 1.6'sı beyaz Amerikalı...
Ve Amerika'da 1993'te 200.000 Müslüman iş yeri , 1200 cami ( şimdi 2500 kadar ) , 165 İslâmî okul , 425 İslâmî dernek , 85 İslâmî publication ( dergi demek olmalı ) var..." Bu sayılar bu yıllarda her halde daha fazla artmıştır.
İslâm buralara Kristof Kolomb gelmeden çok yıllar önce ulaşmış aslında.
Abdullah Hakim Quick adlı yazarın Deeper Roots ( 1990 ) adlı eserinde yazdığı çok enteresan bilgilere göre : 1100 - 1166 milâdî yıllarda yaşamış olan meşhur Arap coğrafyacı el – İdrisî , kitabında kaydetmiş ki Lizbon'dan denize açılan gemiciler Amerika'daki Karaibler ( Caribbean ) bölgesinde Arapça konuşan yerlilerle karşılaşmışlardı.
800 milâdî tarihlerinde Faslı bir gemi Atlantik'i geçip Amerika'ya ulaşmıştı.
Yine 889'da Haşhaş b. Said b. Esved adlı Kurtubalı bir kişi Atlas Okyanusu'nu geçip , Amerika'ya gidip geri dönmüştü.
Ayrıca Kızılderililerin de, Bering Boğazı'nın donduğu zamanlarda Sibirya'dan Alaska'ya geçtiği , oralardan da Amerika kıtası aşağılarına doğru yayılıp yerleştiği ; Türk ırkı ile ilgili olduğu da artık isbat edilmiş bir hakîkat...
Bütün bunlar gösteriyor ki Müslümanların ve Türklerin , Amerika ile ilgili enteresan tarihî ilişkileri var ; istikbalde de inşaallah İslâm Amerika'ya iyice yayılacak !
Bendeniz bu seferde , uçsuz bucaksız Amerika kıtasının ancak küçük bir parçasını görüp inceleyebildim. Çalışmanın ileriki yıllarda da devam etmesi şart ; çünkü pek az cami , dernek ve topluluk ziyaret edebildim , mahdut bölge ve şehirlerde bulunabildim.
Halbuki gezilecek , görülecek yer o kadar çok ki Mesela Orta ve Güney Amerika'nın nüfusunun % 40'ı , % 50'si müslüman olan ülkeleri olduğunu duyunca sevinç ve hayret duydum.
Kristof Kolomb'dan önce kıtaya ulaşmış bazı bölgeler de eski benliklerini kaybetmeden yaşadıkları söyleniyor. İlerde oralara gitmek , onlarla tanışmak istiyorum inşallah !


MÜSLÜMAN TALEBELER :
Seyahat güzel ve faydalı bir şey !
Bendeniz de iki üç haftadır Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunuyorum.
Tabii New York'u , oranın gökdelenler semti Manhatten'i gördüm, içine her gün 500.000 kişinin girip çıktığı. 110 katlı World Trade Center'in 104 ncü katından çevreyi seyrettim .
Washington'a gittim Beyaz Saray , Capital vs. yi gezdim , resimler çektim..
Ama en çok sevdiğim , bilimsel eğitim gören , doktora yapan , sakallı , pırıl pırıl imanlı genç kardeşlerimle cemaat namazları kıldığım , sohbet ettiğim zamanlar oldu.
Maryland Üniversitenin kampüsünü dolaştım , geniş bir sahaya bir çok binaya , spor tesislerine , laboratuarlara sahip meşhur bir bilim yuvası…
İçinde çeşitli hristiyan mezheplerine ait bir değil , iki değil , 7- 8 kadar müstakil bina halinde tam teşeküllü , bakımlı , faal kilise saydım , en büyüğüne Chapel deniyor , kimse kimsenin dinine , kıyafetine başörtüsüne karışmıyor.
Kenarda bir müstakil yahudi mabedi de var.
Maalesef cami yok , ama müslüman talebeler kendi aralarında para toplayarak hemen üniversite içinde denilebilecek yakın bir ev almışlar , orası da cami yapılmış.
Bizdeki , rektör veya dekan olur olmaz , kurulu mescidi kapamayı hüner sayan cahil , inkılap yobazı , hoş görüsüz , gayri medeni profesörleri düşündüm , içim burkuldu.
Onların Batı'yı , Amerika'yı görmemiş , buradaki bu durumları bilememiş olması mümkün değil !
Allah ıslah etsin , Müslümanların da gözünü açtırsın !
Troy'daki RPI Üniversitesindeki müslüman öğrenciler de yine kendi aralarında para toplayarak yakında iki katlı bahçeli bir bina almışlar, giriş katı mescid olarak kullanılıyor.
Her hafta başka bir üniversite talebesi hazırlanarak hutbeyi okuyor , Cuma namazını kıldırıyor , elhamdülillah !
BİZDEN MADDÎ VE MÂNEVÎ DESTEK VE YARDIM İSTEDİLER :
New York'ta bizi ziyaret eden bazı Amerikan vatandaşı Müslümanlar , Türkiye'mizden , bizden maddî ve mânevî destek ve yardım istediler.
İnşaallah onlarla daha sıkı ilişkiler ve iş birliği imkânları doğar.




ORADAKİ İSLAMİ GELİŞMELERİ YAKINDAN İZLEMELİ :
İngilizce ve Arapça İslami , ilmi yayınlar yapan I.I.I.T ( International Institute of Islamic Tought ) , ISNA ( Islamic Society of North America )'nın , diğer kuruluş ve grupların kitap ve dergilerini toplamağa giriştim.
Onların kitap ve dergilerinden bazılarını edindim , inşaallah okuyup daha detaylı bilgiler kazanmağa ve sizlere iletmeğe çalışacağım.
Dünya üzerindeki çeşitli ülkelerde yaşayan Müslüman azınlıklara ayrıca Kuzey Amerika kıtasındaki İslam dernek ve camilerine dair kıymetli kitaplar elime geçti.
K anaatim şu ki : Bizler Amerika'y ı, oradaki İslami gelişmeleri yakından izlemeli ; müsbet çalışmaları elimizden geldiğince , her yönden desteklemeliyiz.
DİLEĞİMİZ , AMERİKALI MÜSLÜMANLARIN BİRLEŞMELERİ :
Günümüzde sadece A.B.D.'de 7 - 8 milyon kadar müslüman bulunduğu söyleniyor ; bunların büyük kısmı zenci , diğerleri Afrikalı , Asyalı , Hindistanlı , Pakistanlı , Çinli , Yugoslav , Türk , Tatar , Karaçaylı v.s...
Zenci Müslümanların da pek çok camileri , dernekleri var.
Bazı gruplara ayrılmışlar. Yanlış inançlara sahip olanların yavaş yavaş düzeldiği , Ehl-i Sünnet Müslümanlığına geldikleri söyleniyor.
Dileğimiz , Amerikalı Müslümanların birleşmeleri , basın- yayın , radyo- televizyon , eğitim- öğretim alanlarında daha ciddi daha büyük yatırımlar ve ihlaslı çalışmalar yapmalarıdır.
Bunun için gerekli ortam ve şartlar gerçekten mevcut ve insanlar büyük bir susuzluk ve arayış içinde !
ARAPÇA VE İNGİLİZCE ÖĞRENMENİN ZARURİLİĞİNİ HİSSETTİM :
Bir buçuk ay süren bu ilk Amerika seyahatimden tatlı hatıralar , değerli intibalar , tecrübeler, bilgiler, hitaplar ve en önemlisi taze azim ve mühim kararlar ile dönüyorum.
Bir çok yeni dost edindim , malumat topladım , görüş ufkum genişledi , çeşitli ülkelerden Arap , Acem , siyah , beyaz , Asyalı , Afrikalı Müslümanlarla haşir neşir oldum , kucaklaştım, muhabbetleştim.
Mezhep ve meşrep taassubunun çıkmazlığını , sevgi ve hoş görünün önemini , Arapça ve İngilizce öğrenmenin zaruriliğini hissettim ; İslam’ın ne kadar büyük bir din olduğunu irdeledim ; çeşitli kıta ve ülkelere yapılmış olan ırktaş ve dindaşlarıma hizmet için daha çok gayret göstermemiz gerektiğini iyice gördüm ; eğitimin , dinimizin , basının , dergilerimizin önemini daha iyi anladım.




SİZLERE SIMSICAK DERGİLER SUNMALIYIZ :
Sizlere şimdiye kadar duymadığınız , bilmediğiniz yeni ve orijinal konuları ihtiva eden , pırıl pırıl , dipdiri sımsıcak dergiler sunmalıyız.
Ancak böylece malumat seviyemizi istenen düzeye yükseltebilir tanıyabilir , birlikte çalışarak sevimli ve verimli sonuçlara ulaşabiliriz.
CİDDİ ÇALIŞILIRSA :
Bu konuda başka Müslüman ülkelerin , kendilerine has metodlarla çalışmalar yaptıkları da görülüyor.
Mesela Amerika ve Kanada'nın gittiğimiz tüm şehirlerinde Pakistan, Hindistan ve Bengladeş'in " Cemaat-ı Tebliğ " mensuplarına tesadüf ettik , hatta Detroit'te onlardan yemekli bir grubun ısrarlı davetini kabul ederek misafiri olduk.
Hülasa ciddi çalışılırsa Amerika'da çok verimli sonuçlar alınacağına , bunun da İslam ve Müslümanlar için çok faydalı olacağına tüm kalbimle inanıyorum.
Çünkü Amerikalılar makul , zeki ve pratik insanlar , gerçekleri seviyor ve hakkı kabulde tereddüt etmiyor.
Kendimizi ve yeni nesillerimizi imanlı , şuurlu , çağdaş , uyanık ve aydın yetiştirmeyi başarabilirsek istikbal İslam'ın olabilir.
Bu konudaki ilk ve en müessir çalışma aileden başlar.
Sizlere tavsiyem din ve imanınıza sımsıkı sarılın , çocuklarınızı dindar yetiştirin , yakın ve uzak çevrenize ilgi gösterin , ilme , yeniliklere , gelişmelere önem verin !
Allah cümlemize gerçekleri göstersin ve rızasını kazanmada tevfikini refik eylesin !
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI DERNEK VE CEMİYETLERİ KENDİ OTORİTESİ ALTINDA TOPLAMAĞA ÇALIŞIYOR :
Göçmen veya öğrenci olarak 300.000 kadar Türkiyeli tahmin ediliyor.
Bunlar daha ziyade New York , New Jersey ve çevresinde yoğunlaşmışlar.
Diyanet İşleri Başkanlığı , Türk elçiliğine din ateşesi göndermiş .
O, muhtelif dernek ve cemiyetleri dolaşarak kendi otoritesi altında toplamağa çalışıyor.
Anlaşılan başka görüşler etrafında gelişmeler TC devleti tarafından arzu edilmemekle !
Görüştüğüm bazı cemaatler de " nasıl oldu da böyle birden bire hatırlandık , aranmağa başladık ? ! ! " diye imalı imalı soruyorlardı.



İSLAM TASAVVUFU VE TARİKATLERE BÜYÜK SEVGİ VE İLGİ :
Buradaki kardeşlerim , halkta İslâm'a ve özellikle tasavvufa karşı büyük bir ilgi olduğunu söylediler , bu konuda ciddî çalışma lazım ; çalışılırsa iyi sonuç alınacağı anlaşılıyor.
Amerika çok geniş , çok enteresan bir ülke ; burada bizler tarafından yapılacak İslâmî çalışmalar İslâm alemi ve Müslümanlar için çok olumlu , çok verimli sonuçlar sağlayabilir.
New York'ta kaldığım kardeşlerimizin evinde video bantlar seyrettik.
Amerika'da özellikle tasavvufa , tarikate , tekkeye , âyine , toplu zikre ilgi çok fazla.
Muhtelif zamanlarda Seylan'dan , Hindistan- Pakistan'dan , Yugoslavya ve hatta Türkiye'den buraya bazı şeyhler gelmiş tekke kurmuşlar.
Merhum Muzaffer Hoca ( Ozak ) da onlardan biri.
Bunlar vasıtasıyla İslam'a giren Amerikalı çok.
Hatta yahudi asıllı bazı Amerikalılar New York'ta ayrı bir dernek ve camiye sahiplermiş ; duyunca bir hayli şaşırdım ve sevindim.
Halveti tarikatının Cerrahiye kolundan merhum kitapçı Muzaffer Ozak hocanın , siyah sarıklı , kavuklu , hırkalı , kemerli , çizgili uzun entarili ananevi tarikat kıyafetiyle , meşhur bir Amerikan televizyon röportajcısı ile yaptığı konuşma ve açıklamaları , arkasından dervişler topluluğuyla ayakta yapılan toplu cehri zikri , çalınan dini musiki parçalarını ilgiyle izledik.
Çeşitli ülkelerden Amerika'ya gelmiş şeyhler hakkında yapılan İngilizce yayınları , sohbetlerinden derlenmiş enteresan kitapları inceledik. Civarda kurulmuş tekkeleri dinledik. Müslüman olmuş beyaz ve zenci Amerikalıların faaliyetleri hakkında bilgi aldık.
Bütün bunlardan Amerika halkının , İslam dinine karşı özel ve derin bir merak beslediği ve bilhassa İslam tasavvufu ve tarikatlere büyük sevgi ve ilgi duyduğu anlaşılıyor.
Biz Müslümanlara düşen görev , onlara Allah'ın hak dinini en güzel ve en etkili tarzda tanımak , tebliğ etmek oluyor.
İSLÂMÎ BAKIMDAN ÖNEMLİ BİR OLAY :

Bizim buradaki çalışmalarımız tutarsa , bizim buraya ektiğimiz fidanlar tutarsa , meyve vermeğe başlarsa , çok büyük sonuçlar olacak.

O bakımdan Amerika'da bulunmak , bunların dilini bilmek , kültürünü bilmek çok önemli bir olay... İslâmî bakımdan önemli bir olay...

Müslümanların istikbali bakımından son derece önemli bir olay...



AMERİKADA BİR ŞUBEMİZİN OLMASINI BEN ÇOK CANDAN TEMENNİ EDİYORUM :
Önemli bir ülke olduğu için , serbestlik de olduğundan , Müslümanların burada İslâm'ı anlatmaları lâzım ! Buradaki bilimsel çalışmaları bilmeleri , takib etmeleri ve bize aktarmaları lâzım ! Onun için Amerika'da bir şubemizin olmasını ben çok candan temenni ediyorum.
Çünkü , inşaallah günlük gazetemiz çıkacak , inşaallah televizyonlarımız gelişecek , radyolarımız gelişecek...
Her şeyin çağdaş , çağ üstü , en güzel tarzda olması lâzım , çağın önünde olması lâzım ! En büyük yenilikleri yapabilmemiz lâzım ! O bakımdan bura ile irtibatlı olmak lâzım !
İnşaallah burada böyle bir irtibat merkezi , bir şube tesis edersek , buraya gelmiş olmaktan , sizden ayrı kalmış olmaktan , hasretle geçen günlerden müteselli olacağım. Çünkü , sonuç güzel olacak diye düşünüyorum. Allah nasib eylesin...
MEHMED ZÂHİD KOTKU VAKFI :
Şu günler Avrupa'dan Amerika'ya geçtik. Burada pek çok yerleşik ahbâbımız var , aslen Türk , vatandaşlık almışlar , iş yerleri açmışlar, yüksek seviyeli , güzel işler yapıyorlar ; rahat , mutlu ve müreffeh yaşıyorlar.
Çeşitli şehirlere yerleşmiş , ülkenin muhtelif yerlerine dağılmış durumdalar.
Bir de merhum ve mübârek hocamız Mehmed Zâhid KOTKU adına , eğitim , dostluk ve yardımlaşma vakfı kurmuşlar , bina satın almışlar.
Bir kaç gündür orada kadınlara , erkeklere hadis dersleri yapıyor, vaazlar veriyoruz. Uzak yerlerden ziyarete geliyorlar ; çok mutlu ve memnunum , elhamdülillâhi rabbil alemîne hamden kesîrâ !
MÜSLÜMANLARIN İHMALİNİ GÖRÜYORUM :

Amerika ile biz daha önceden ilgilenseydik , Amerika'nın bir çok yerinde şimdi Müslüman kardeşlerimiz bulunurdu.

E onlar da Amerika'nın çehresini değiştirirdi , politikasını değiştirirdi.
Netice itibariyle ben , bu meselede Müslümanların ihmalini görüyorum.

ÜLKENİN BÜTÜNLÜĞÜ YOK...
Ülkenin bütünlüğü yok... Bizim Türkiye'de bir bütünlük var.
Yani bir gün bir gazete basıldı mı , o gün ülkemizin her yerinden alınıyor , okunuyor. Bir haberleşme birliği var ; aynı gün içinde , aynı şeylerin gündemin içine girmesi , insanların zihnini meşgul etmesi durumu var.
Amerika öyle değil , uçsuz bucaksız. Bir yerinden öbür tarafına gitmek için uçağa biniyorsunuz , altı saat yolculuk yapıyorsunuz. Bir ucuyla öbür ucu arasında altı saat , yedi saat zaman farkı var. Nerdeyse Türkiye ile Amerika kadar zaman farkı var...
Geniş bir ülke ; çölü var , kıyıları var , sıcak yerleri var , karlı buzlu yerleri var , gölleri , nehirleri var.
KANADA :
KANADA VE AMERİKA'DAN İZLENİMLER :
Toronto şehrini görünce , kendimi yirmi birinci Yüzyıl'a girmiş zannettim .
O televizyon kulesi , o binalar , o binaların yüksekliği , renkleri , birbirleri ile uyumu...
Kubbeli bazı başka binalar gördük .
Sanki böyle uzaydaki bir şehre gelmişiz gibi düşündürdü beni.
Fevkalâde güzel , fevkalâde gelişmiş yerler , fevkalâde geniş ülkeler.
Türkiye’mizi , güzel ülkemizi düşünüyorum , buraların cesametine , büyüklüğüne bakıyorum ; Allah-u Tealâ Hazretleri yardımcımız olsun...
AFRİKA İLE GÜNEY AMERİKA :
Afrika ile , Güney Amerika ile ilgimizin olması lâzım !
İslâm'ı Kuzey ve Güney Amerika'ya tanıtmaya, yaymaya ve yerleştirmeye yardımcı olmalıyız...
Görüyorsunuz ki önümüzde ve elimizde ne kadar büyük fırsatlar , ne kadar mühim imkânlar var.
Bunları görmek ve kullanmak dış politikacılarımıza zor gelebilir.
Ama biz halk olarak ve bilhassa Müslüman münevverler olarak harekete geçmeli ; sivil , ticari , sınai ve kültürel çalışmalar için kollarımızı sıvamalı , yoğun çalışmalara girişmeliyiz.
Elhamdülillâh müthiş bir nüfus potansiyelimiz ve şâyân-ı hayret bir nüfuz kabiliyetimiz , mükemmel bir bilgi birikimimiz var.
FRANSA :
FRANSANIN GÖRÜNÜMÜ :
İyi ki kalmışım , bu sefer de , çok kereler çağrıldığım halde gitmeğe fırsat bulamadığım Fransa'yı gezmek mümkün oldu.
Oralardaki camileri ve toplumları ziyaretten sonra bir kaç milyonluk büyük bir şehir olan Lyon'a ulaştık. Burada Ermeniler çok fazlaymış. Eyfel kulesiyle , moda evleriyle meşhur Paris'in trafiği öyle sıkışık ki ! Bana sık sık sevgili ve sevimli İstanbul'umuzu hatırlattı.
Şehir 18 - 20 milyon , son derece büyük ve yaygın , yer altı treni = (metro) olmasa ulaşım galiba tamamen kilitlenecek.
MÜESSESELER ÇOĞUNLUKLA YAHUDİLERE AİT :
Ticaret merkezleri çok kalabalık. Dükkanlar , müesseseler çoğunlukla yahudilere aitmiş.

FRANSADA İSLAM :
İSLÂM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR POTANSİYEL MEVCUT :
Öğrendiğime göre tüm Fransa'da resmen 200.000'i Türk , ayrıca 100.000'den fazlası kaçak ve ilticacı , toplam 4 milyon kadar Müslüman mevcut imiş.
Afrika'daki zenci ülkelerden her renk ve tipte insanı oralarda görebiliyorsunuz. İslâm için çok önemli bir potansiyel mevcut.
Ayrıca Müslüman olan bazı kaliteli Fransızlar da var , Almanya'dakilerden çok daha fazla , kimi üniversitede hoca , kimi doktor , kimi yazar ve araştırıcı.
Tüm Müslümanlar kendi aralarında pek çok İslâmi dernekler kurmuşlar , bunları bir federasyon halinde birleştirmişler.
Bazıları çok ihlâslı , çok kaliteli çalışmalar yapıyor. İnsanın göğsü kabarıyor.
İŞÇİLERİMİZ İSLAMİ YARDIM VE İHTİMAMA ÇOK MUHTAÇLAR :
İşçilerimiz çok yardım ve ihtimama muhtaç ; şuurlu Müslüman az ; onların imanlı yetişmeleri için çok ciddi çalışmalar yapmak gerekiyor.
Aksi taktirde dejenere olabilirler ; çünkü Avrupalıların yaşamı çok farklı , edep ve ahlak yok , aile düzeni gevşemiş , içki ve fuhuş yaygınlaşmış , kiliseler terk edilmiş , insanlar koyu maddeci olmuş , inanç yüzünden boşluğa ve bunalıma düşmüşler .
Bu sebepten niyetim , bundan sonra yurt dışı Müslümanlarıyla , izninizle daha yakından ilgilenmek , onları daha sık ziyaret etmek ; hattâ sizlere de durumu ihbar ediyor , hepinizin ilgisini ve yardımını diliyorum .
İKİNCİ NESİLLERİN DURUMU :
Konuştuğum hoca efendiler , yeni nesillerin ana dillerini iyi konuşma ve anlamakta zorlandıklarını , buna karşılık iyi Fransızca öğrenmiş bulunduklarını ifade ediyor.
Yani ikinci nesiller kendi öz kültürlerinden kopuyor ve her yönden ( ! ) Fransızlaşıyorlar .
İslâm dini de anadil gibi iyi öğretilememekte. Ancak camilere bağlı olanlar biraz iyi.
Camiye bağlanmayanlar mahvoluyor. Bu kadar önemli olmasına rağmen camilerin , yer , personel ve maddi imkân bakımından durumları zayıf , devletin desteği yok.
KADINLARIN DİN EĞİTİMİ :
Benim çok önemli gördüğüm kadınların " din eğitimi ” ise maalesef hemen hemen yok gibi.
MADDİYAT İNSANLARI MUTLU ETMİYOR :
Gördüm ki her yerde insanların en büyük ihtiyacı ve isteği : Din ve iman .
Maddiyat insanları mutlu etmiyor.

FRANSADAKİ İŞÇİLERİMİZİN İŞ DURUMLARI :
Fransa'daki işçilerimizden benim görüştüklerimin iş durumları Almanya'dakilere nisbetle daha iyi ve onurlu.
Soruyorum , çoğu evine toptan fason konfeksiyon dikişi alıyor ; ailece çalışıyorlar ; işe gidiş geliş yol kaybı ve masrafı yok . Ayrıca patron , usta başı , iş yeri , iş saati dersleri ve problemleri de böylece kalkmış oluyor ; erkekler cuma namazlarını rahatça kılabiliyorlar.
Bir grup işçilerimizde inşaatçı ; genellikle bir evin kaba inşaatını götürü alıp yapıyorlar , serbestler , yarı patron durumdalar.
Bunca çileleri arasında , dinleri için ne fedakarlıklar yapıyor , cami ve mescid tesis ediyor , dini hizmetleri kendi keselerinden harcamalarla sağlamağa çalışıyor , mallarıyla , canlarıyla cihad ediyorlar.
İşçilerimiz ekseriye çok büyük bloklar halindeki sosyal mekanlarda ikamet ediyor.
ARAPLAR BEKLENEN SEVİYEDE DEĞİLLER :
Buralar da Afrika'nın çeşitli bölgelerinden gelme siyahi aileler ile Tunus – Cezayir - Fas Arapları da çok oluyor.
Temizlik , düzen , asayiş ve huzur bakımından beklenen seviyede değil maalesef .
İTALYA :
İTALYA İLE İLGİLENMEK DİNİ BİR GÖREVDİR :
İtalya'yı önemli bir ülke olarak görüyorum.

İtalya hem teknolojik bakımdan ileridir , hem de Almanlar gibi pahalıcı bir ülke değildir .
Onlarla iş birliği yapmamız , Yunanistan'la olan mücadelemiz de bize fayda verebilir.

Sonra Roma'mı fethedileceğini Peygamber Efendimiz haber vermiştir.

O bakımdan İtalya ile ilgilenmeyi , dini bakımdan da bir görev sayıyorum.

İTALYANCAYI ÖĞRENMEK LAZIM :

İtalyancayı öğrenmek lazım , onlarla konuşmak lazım.

AKDENİZİ ÖNEMLİ BİR BÖLGE OLARAK GÖRÜYORUM :

BİZİM ESKİ EYALETLERİMİZDİR :

Akdeniz'i önemli bir bölge olarak görüyorum.

Doğu Akdeniz , Afrika'nın kuzeyine doğru Suriye , Lübnan , Ürdün , Mısır , Tunus , Libya , Fas bizim eski eyaletlerimizdir.

Akdeniz'in Doğu Akdeniz kısmı – Suriye , Lübnan , Ürdün , Mısır , Tunus , Libya , Fas - Afrika'nın kuzeyine doğru bizim eski eyaletlerimizdir.

TİCARİ İŞ BİRLİKLERİ YAPILMALI :

Onlarla ilgili çalışmalar yapmamız lazım.

Bunun için de yakınlaşmaya sebep olan ticari iş birlikleri yapılmalı.

Ekonomik iş birlikleri sonunda siyasi iş birliklerine dönüşüyor.

Ticari iş birlikleri yakınlaşmaya sebep oluyor ; ekonomik iş birlikleri sonunda siyasi iş birliklerine dönüşüyor.

Akdeniz Ekonomik iş birliği teşkilâtı kurulmasını teklif ediyorum .
AFRİKANIN GÖRÜNÜMÜ / AFRİKA BAKİR BİR KITA :
Güneyimizde yem yeşil koskoca bâkir bir kıta olarak Afrika duruyor ; yarıdan çoğu Müslüman , temiz , mazlum , iyi insanlar...
BÜYÜK MENFAATLER SAĞLAYACAK MUAZZAM BİR KITA :
Bizi çok seviyorlar. Onlara kalkınmalarında yardımcı olmalı , her türlü iyiliği yapmalıyız. İyi bilelim ki Afrika , bize çok geniş imkanlar , iş ve ticaret sahaları açacak , maddî - manevî büyük menfaatler sağlayacak muazzam bir kıta...
Afrika'yı önemli bir kıta olarak görüyorum ; bakir , yeşil , güzel bir kıta.
EVLENMEMİZ LAZIM ORALARDAN :
Afrika'da bizi seven çok insan var.
Bazı arkadaşlara " Bir kısmınız Sudan'a okumaya gidin. Tahsili orada yapın ", dedim. Ama her halde bir Allah'ın kulu da kalkıp , benim nasihatimi dinleyip gitmedi.
Böyle şeyleri yapmamız , hatta evlenmemiz lazım oralardan.
Artık kabuğu kırarak dış dünyaya açılmalı , bizi seven ve sayanlarla sağlam alakalar kurmalıyız .
FAKİRLİĞİN ÇOK OLDUĞUNU BİLİYORUZ :
Dünyanın başka görmediğimiz yerleri olabilir.
Meselâ ben Bangladeş'e gitmedim. Orada da çok sıkıntı olduğu , Hindistan'da , Pakistan'da fakirliğin çok olduğunu biliyoruz.
Afrika'da , Somali'de , Orta Afrika'da , Çad' da , Moritanya'da , Batı Afrika'da çok sıkıntılı hayat süren , kuraklıkta , yoksullukta eza cefa çeken Müslümanlar var.
Onlara hem maddeten yardımcı olmaya çalışmak lâzım , hem de duada onları unutmamak lâzım ! Ümmet-i Muhammedi dualarda yâd etmek lâzım !


GÜNEY AFRİKA :
Meselâ beni Güney Afrika'dan çağırdılar , sevindim. Hacda iki kardeşimiz , " Hocam , Güney Afrika'ya buyurun ! " dediler , bana üç beş sayfalık bir de bilgi sundular , sağ olsunlar.
Güney Afrika'daki Müslümanlardan bahsettiler , Güney Afrika'nın başkanı Mandela'dan bahsettiler . Mandela hapiste bulunduğu sırada Müslümanlarla tanışmış , İslâm’ı iyi biliyormuş.
Hattâ Müslümanların bazı davetlerine , toplantılarına , bayramlarına katılıp , onları memnun edecek güzel sözler de söylüyormuş .
KAFKASYA :
Kafkasya'yı önemli bir bölge olarak görüyorum. İçindeki yurttaşlarımız , dindaşlarımız , gönüldaşlarımız dolayısıyla...
Burada bizim onlarla bütünleşmemize bir çek senet çeken , Gürcü ve Ermeni duvarı var... Tabiî bunun da düşünülmesi , halledilmesi lâzım.
Azarbeycan'a çok önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü , kardeşlik bağlarımız yanında Orta Asya'ya ve Kazakistan'a doğru açılan sahaların üzerindedir.
ORTA ASYA İÇİN KARDEŞLERİMİ TEŞVİK ETTİM :
Avustralya , Türkiye'ye çok uzak bir ülke... Ben Türkiye'ye daha yakın yerleri düşünüyorum. Bir kere Orta Asya'yı düşünüyorum. Orta Asya için kardeşlerimi teşvik ettim. Bir kere alfabeyi ve dilleri öğrenin dedim.
Misal olarak söylüyorum , bir doktor kardeşimiz bu tavsiyemi o kadar güzel benimsedi ki , Özbekçeyi öğrendi , Özbekçe gramer kitabı yazdı ; geçen sene ramazanda Özbekistan'a gitti , vaaz etti .
Orta Asya ülkeleri çok önemli ve çok kalabalık yerler ; oralarla ilgi kurmamız lâzım ! Bizim bir zaman sonra , Yugoslavya'ya gitmeye başlamamız lâzım gelecek...
Bir zaman sonra Kafkasya'ya gitmesi lâzım gelecek hoca kardeşlerimizin...Şimdiden işte , tek tük ziyaretler oluyor. Orta Asya cumhuriyetlerini gezmesi lâzım gelecek...
Tüccar kardeşlerimizin gitmesi gelmesi gerekecek... O müstakbel münasebetler için , şimdiden hazırlanmalıyız.
HOCA KARDEŞLERİMİZİN DİLLERİNİ ÖĞRENMESİ LAZIM :
Hoca kardeşlerimizden bir kısmının meselâ , Kazakça'yı öğrenmesi lâzım ! Bir kısmının meselâ , Türkmence'yi öğrenmesi lâzım , Özbekçe'yi öğrenmesi lâzım !Ufak farkları vardır ; o kitapları alması lâzım , okuması lâzım...
Nerede hizmet görecekse , nerede çalışma yapacaksa ; oranın lisanını , kültürünü öğrenme çalışmaları yapması gerekiyor , benim acizane kanaatime göre.

RUSYA :
Elhamdülillâh Rusya ile ilgileniyoruz.
Bizim kardeşlerimiz ticaret vs. sebepleriyle , kültürel sosyal sebeplerle Rusya'ya ve Türk cumhuriyetlerine gidiyorlar ; çok hoşuma gidiyor.
Bu dışa açılmamız fevkalâde güzel oldu. Sebep olanlar ve bunları yapanlar da büyük sevap kazanıyorlar.
Bu dışa açılmayı devam ettireceğiz ; çok büyük faydası var...
Bilin ki Rusya'daki , Doğu Avrupa'daki yeni yapılanma hareketleri bizler için büyük imkânlar açmaktadır.
Başka diyarları gezip , değişik kültürleri yakından tanıdıkça İslâm dinine hayranlığım daha da ziyadeleşiyor , iyice görüyorum ki tüm milletlerin derdinin dermanı , ruhunun ve sükûnu , aklının ve kalbinin tatmin ve itmînanı İslâm'da .
ORTA DOĞU :

İzlenimlerime göre devlet ve milletçe kandırılmış , " Sadece Batıya yönelmek " gibi son derece yanlış ve saçma bir saplantıya düşürülmüşüz.

İlericilerimiz bu konuda kör bir taasubu halâ sürdürüyorlar.

Halbuki Batı dışında diğer bölgeler de , yakın çevremiz de , Afrika , Asya , Avustralya ve özellikle Orta ve Uzak doğu da ülkemiz ve milletimiz için çok büyük imkânlar ve menfaatler olduğu , kısa bir incelemede bile derhal görülüyor.

Asırlar boyu idaremiz altında bulunmuş olan Orta doğu ülkelerine uzun yıllar lâkayd kalmış ve oraları başkalarının istismarına terk etmişiz ; şimdi bunun acı sonuçlarını görüyoruz ; bu yüzden artık ülke emniyetimiz bile tehdit altında bulunuyor.

Orta doğu ülkeleriyle dostane iş birlikleri kurmalı ve geliştirmeli , müşterek ekonomik projeler yapmalı ve siyasi teşebbüsler tesis eylemeli !

Halklar olarak bizler de özel teşebbüslerle bu oluşuma katkıda bulunmalıyız. Bölge halkları birbirleriyle tanışmalı , ziyaretleşmeli , ticari ilişkiler kumalı , dillerini , kültürlerini , tanımalı , sevgi , dostluk ve kardeşliği geliştirmeye gayret göstermeli.

Sür’atle ve derhal kendi öz benliğimize dönmeli , Balkanlar’dan Kafkasya’ya , Orta Asya’dan Uzak Doğuya, Avrupa’dan Afrika’ya kadarki yaygın bölgelerde yaşayan , bizi seven , bize hürmet besleyen , bizden medet uman , bizimle tarihi ve kültürel bağları olan milyonlarca insana sahip çıkıp , önderlik ve rehberlik etmeliyiz.




ARABİSTAN :
Arabistan çok hızlı gelişiyor. Cidde gerçekten görülmeğe değer , harika bir sahil şehri , akşamları doyulamayacak kadar tatlı , deniz kenarı ( Korniş ) belediyece çok mükemmel tanzim edilmiş , ticaret çok ileri , çeşit çok fazla ve ucuz .
Burada ve diğer Körfez ülkelerinde mektepler yeni tatil olmuş ; çoluk çocuğunu toplayan soluğu Mekke'de alıyor, ailece umre yapıyorlar. Bu sebepten Harem-i Şerifin içi cıvıl cıvıl , çocuk bahçesi gibi.
Küçükler , o geniş alanları görünce sağa sola koşuşuyor , cilalı mermer döşemede kayıyor , zemzem bidonlarının plastik bardaklarıyla oynuyor , serin suları içiyor , döküyor ; kızan , " sus , dur , yapma !.." diyen yok , maşallah , çocuklara karşı engin bir hoş görü var.
Kızlar annelerinin , erkekler babalarının yanında , her taraf gençlerle dopdolu. Çocuklar dindar , namazlı , Kuranlı ibadetli yetişiyorlar .
SURİYE :
Suriye ile de aramızın düzeltilmesi lâzım.
Çünkü hududun öbür tarafında , hududun bu tarafındaki ailelerin yarısı vardır ; kültürümüz aynıdır, halklar aynı halklardır .
ŞAM DÜNYANIN EN GÜZEL YERİ :
Kışın soğuklar fazla oldu , damdan buzlar akıyor , camı parmak gibi buz kaplamış , damlardan bacak gibi buzlar sarkıyor. " Ben sıcak seviyorum , Kahire'de geçireceğim zamanımı...
Mekke'ye gideceğim , Kâbe'ye gideceğim, bir umre yapacağım ! " niye diyemiyoruz , niye zorluklar oluyor ? Yakın halbuki... Halep , elimizi uzatsak dokunacağımız kadar yakın bir yer... Şam , dünyanın en güzel yeri...
İRAN :
Doğuda İRAN'I çok önemli bir ülke olarak görüyorum.
İRAN’LA İLGİLENMELİ :

Ne pahasına olursa olsun , İran’ı halletmek zorundayız. İran bizim Pakistan ile, Güney doğu Asya’daki 350 milyon Müslümanla bütünleşmemizi sağlayacak yol üzerinde bir koca taştır.

Şiilerin İmam Humeyni dolayısıyla fikirlerinde , tarihi kanaatlerinde biraz değişme olanlar var. Bir takım sünniler var . Ayrıca % 40’tan fazla Türk ırkından insan var . Bu hususta mutlaka çalışmalar yapmak gerektiği kanatindeyim.
İRANLA BİZİM ZITLAŞMAMIZIN HİÇ BİR FAYDASI OLMAMIŞTIR :
İran'la bizim zıtlaşmamızın tarihte hiç bir faydası olmamıştır.
İran'la biz problemlerimizi çözebilirsek , Güney doğu Asya ve Orta Asya'yla tıkanıklığı açmış olacağız , bütünleşme imkanı bulacağız ; bunu mutlaka yapmalıyız !

İŞ BİRLİĞİ KURMA İMKÂNLARIMIZ VAR :
İran'ın 50 - 60 milyon nüfusu , bizim 60 milyon nüfusumuzla birleştiği zaman , batının istediği her şeyi yapmak zorunda olmayan bir güç oluşturabiliriz.
Gerçi bunu politikacılar düşünmüşler ve CENTO vs. gibi kuruluşlar ile , bir takım iş birliği çalışmaları yapmışlardır ; ama, verimli bir tarzda işletememişlerdir . Meselâ İran ile bir çok müşterek yanlarımız , dostluk ve iş birliği kurma imkânlarımız var.
İran ve diğer müslüman komşu ülkelerle bölgesel , özel ve daha candan ilişkiler kurmak , dünya üzerinde yepyeni ve dosdoğru bir hak düzeni tesis etmek için iş birliği yapmak konusunda canla başla çalışmaya devam edelim .
Doğumuzda , halkının yarısına yakını Türk olan , nüfusu 60 milyona yakın , Orta Asya ve Uzak doğu ülkeleri yolu üzerinde kilit mevkiinde bulunan koca bir İRAN var.
İran'ın yarıya yakın ahalisi Türk ; tarihte birlikte yaşamış , beraber devlet kurmuş ve yönetmişiz.
NİYE ONUNLA KUVVETLİ DOSTLUK VE İŞ BİRLİĞİ YAPMAYALIM ? :
Niye onunla kuvvetli dostluk ve iş birliği yapmayalım ? !
Bendeniz üniversitede profesör iken , devletin resmî bir heyeti ile görevli olarak bir defa İran'a gittim de peşinden bin bir baskı , takip , soruşturma geçirdim.
Ne oluyor yani ?! Bu ne kör politika ve abuk sabuk inat !
Yüzlerce yıllık tarihi düşmanlarımızla politika icabı dostluk kuruyor , ittifak yapıyor , birleşmeyi düşünüyoruz da ; din , dil , tarih ve kültür bağlarımız olan komşularımızla niye soğuk ve ilgisiz , muhalif ve iş birliksiz duruyoruz. Bu ne acayip iş ve yamuk mantık !
O BİZE MUHTAÇ , BİZ ONA :
İran bizi Orta Asya'ya , Türk halklarına , Güney doğu Asya Müslüman ülkelerine bağlayan kilit ülke. Kalkınma , ulaşım , ticaret , sanayi , eğitim , kültür , savunma , korunma bakımlarından iş birliği yapmak zorundayız. O bize muhtaç , biz ona !
FARSÇAYI BİLMEDEN ESKİ MUHTEŞEM KÜLTÜRÜMÜZÜ ANLAMAMIZ VE KAVRAMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL :
Meselâ İran'ın % 45'i Türk , Türkçe konuşuyor.
Biz Tahran'a gittiğimiz zaman sıkıntı çekmeden , Farsça konuşmaya lüzum kalmadan orda her işimizi hallettik. Ama İran'la çok zor hudutlar var aramızda...
İran'ın yarıya yakın ahalisi Türk ; tarihte birlikte yaşamış , beraber devlet kurmuş ve yönetmişiz.
Türkçemizde pek çok Farsça kelime var , eski edebiyatımız İran dil ve edebiyatıyla çok içli dışlı. Bir çok Türk yazar ve şair o dil ile eser yazmış , o dili konuşmuş.
Arşiv vesikaları , kütüphanelerimizdeki yazma eserler o dilden... Farsçayı bilmeden eski muhteşem kültürümüzü anlamamız ve kavramamız mümkün değil !
BATILILAR SEVMİYOR DİYE :

Batılılar korkuyor , çekiniyor , istemiyor , sevmiyor diye niçin İran'ı dışlayalım , defterden silelim ? !
Hem Batı niye İran'a düşman ? İran'ı yıllarca sömüren o , İran'a en büyük kötülüğü yapan o.
Bir de kalkmış düşmanlık ediyor , karalıyor , kötülüyor ! Hem suçlu , hem güçlü ! Usta hırsız misali ev sahibini bastırmağa çalışıyor .
IRAK :
Irak'a bu adamların gördüğü gözlükten başka bir gözlükle bakmamız ve mutlaka problemleri çözmemiz lazım. İki komşu ülkeyiz , Amerika'nın gözlüğüyle meseleleri görmek zorunda değiliz.
" Irak'ın bütünlüğüne saygı duyuyoruz " sözü güzel bir şeydir ama hakikaten saygı duyup da , meseleyi beraber çözersek ; yorganını hırsızlara kaptıran Nasrettin Hoca'nın durumuna düşmeyiz .
IRAKIN KURTULMAK İÇİN BİR TEK ÇARESİ VARDIR :
Irak'ın kurtulmak için bir tek çaresi vardır : " Biz Osmanlı zamanında Türkiye ile beraberdik " deyip , Türkiye ile birleşmek...
Belalardan kurtulmak için başka türlü seçeneği yok !
BALKAN ÜLKELERİ :
Balkan ülkelerin deki ırkdaş ve dindaşlarımız da bizim ihmalimiz ve kaçırdığımız fırsatlar yüzünden şimdi son derece zor şartlar içinde yaşamakta.
BULGARİSTAN :
Bulgaristan'ı önemli görüyorum ; ilişkilerimizi geliştirmeliyiz ve Balkan ülkeleri ile ilgili çalışmaları çoğaltmalıyız .
ARNAVUTLUK :
Balkanlar'da Arnavutluğa büyük önem vermek gerektiğini düşünüyorum ; çünkü nüfusu , kültürü ve yapısı itibariyle bize yakındır , müstakil bir ülkedir. Onunla Kosova ve Sancak'a ve Yugoslavya'ya yardım sağlayabiliriz ; orasını bir üst olarak kullanabiliriz. Makedonya'ya yardım sağlayabiliriz...
mahinur
Posts: 754
Joined: 30 Apr 2008, 20:06
Kan Grubu: A (+)
Contact:

Re: HOCAMIZIN YURT DIŞI TAVSİYELERİ

Post by mahinur »

Çalışmalar devam ediyor :D Maşaallah..
Kendi bahçesinde dal olamayanın biri
Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor
.
maneviyat

Re: HOCAMIZIN YURT DIŞI TAVSİYELERİ

Post by maneviyat »

Çünkü cümle dünya halkı bizim hayırlı çalışmalarımıza muntazır , cümle Müslümanlar bizden medet ummakta !
Dünyanın her yerinde elhamdülillâh Müslümanlar var , onları ziyaret etmeli , tanımalıyız.
Onlarla ticarî , kültürel , dini ilişkiler kurmalı , iş birliği yapmalıyız .

Rabbim bizlerede cümle müslümanlara hizmet edecek bir hizmet nasip etsin bu bilince ve saadetine erdirsin..Allah razı olsun.
Post Reply

Return to “Prof. Dr. M. Es'ad Coşan Rh.A”