İhtilat ve Haremlik-Selamlık

Post Reply
mstf
Posts: 185
Joined: 30 Nov 2007, 16:43
Kan Grubu: A (+)

İhtilat ve Haremlik-Selamlık

Post by mstf »

Soru
Selam aleykum ve rahmetullahi ve bereketuh Hocam! InşaAllah iyisiniz. Allah taksiratınızı af etsin ve ilminizi arttırsın...
Hocam size sormak istediğim bir mevzu var ve buradaki tebliğ faaliyetlerimiz icin çok önemli: "Ihtilat" meselesi...
Islami dava için mesela şu an Filistin'e yardim için programlar düzenleyince ve cami dışında bir imkan bulamayınca erkekler ve kadınlar AYNI mescidin içinde yanyana iki grup icinde ama ortada bir boşlukla birlikte program düzenliyoruz?
Biliyoruz ki "ihtilat" meselesi cok hassas bir mesele. Bazıları kadınlarınn hiç erkeklerle aynı ortamda olmalarını kabul etmiyor ve "fitne olur" vs. diyor.
Öbürleri de, "bir şey olmaz, yeter ki sınırlarımız olsun ve ayrı olsun" vs. diyor.
Bunu eleştirenler bizden delil istiyorlar. Bu konuda sizin düşünceniz nedir? Biliyoruz ki kadınlar asri saadette de erkeklerle aynı ortamda ilim meclislerine katılıyorlardı, hutbelere/namazlara (vakit, cuma, bayram..) katılıyorlardı, gazvelere katılıyorlardı, sorular soruyorlardı; ticaret hayatında vardılar vs.
Bunun yanında zaten kadının tesettürünün bir hikmeti de sosyal hayatta karşı cinsle birlikte normal, ahlakli sınırlar içinde münasebettee bulunması değil mi?
Hocam size kadınların, erkeklerin ve kadınların bulunduğu bir ortamda islami mesajlı tiyatro oynamasını sormuştum siz de:
"...Eğer kadının tiyatro, sinema ve benzeri yapımlarda yer alması kaçınılmaz ise (mesela diyelim ki başörtüsü zulmü konusunu işleyen bir yapım söz konusu ise), vakar, ciddiyet, tesettür ve ağırbaşlılığa halel getirmeyecek şekilde rol alabilirler.." diyerek cevaz vermiştiniz.
Şimdi de deniyor ki siz kadınları öne çiıarıyorsunu; bundane fitne oluşabilir vs.? Bunlara diyoruz ki: İşte sınırlar (tesettür, ağırbaşlılık vs.) icinde olur vs. Ama buna cevaz verecek dellilleriniz ne?
Bu iki mevzuyu bir daha delillerle(görüs farlılıklarını bildirerek) açıklarsanız güzel olur. Acil durum çünkü kararlar alınmalı... Hayr insaAllah ve jezekallahu hayren...
ve selam aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh...

Cevap:
Modern hayat erkeklerle kadınları aynı ortamda bulunmaya icbar edip, hayatı diledikleri gibi şekillendirme imkânlarını ortadan kaldırınca bu türlü arızalarla karşılaşmak kaçınılmaz oluyor maalesef. İslamî etkinlik adı altında yapılanlar bile İslamî sınırları zorlayarak yapılmak zorunda ne yazık ki!
Burada önümüzde iki seçenek var:
1. Kadınların müstakil olarak kendi ortamlarında rahatlıkla hareket edebilecekleri zemin ve imkânlar oluşturulmalı, bu hedef mutlaka gerçekleştirilmelidir. Olmuyor diye geri durmak, vaz geçmek ve fetvaları zorlamak doğru değildir.
2. Bu zemin ve imkânlar oluşturulana kadar yine ihtilatın (kadın/erkek birbirine karışmanın) önüne mümkün olduğunca geçerek faaliyetler sürdürülmelidir. Eğer bir camide faaliyet yapıyorsak, söz gelimi araya bir perde gerilerek yapılabilir.
Elbette geçmişte, asr-ı saadette ve daha sonraki zamanlarda kadın hayattan kopuk yaşamıyordu. Hayatın hangi alanlarında var olması gerekiyorsa, o alanlarında etkin olarak yerini almıştı.
Ama bu realiteyi öne sürerek modern ortamlardaki gibi kadınların erkeklerle bir arada bulunmasını tamamen normal, gerekli ve sıradan bir mesele olarak görmek de doğru değildir.
Soruda, asr-ı saadette kadınlarla erkeklerin aynı ilim meclislerinde bir arada bulunduğu zikredilmişti.
Asr-ı saadette kadınlarla erkeklerin bir arada bulunduğu ortamlar olmuş mudur? Özellikle Hicab ayeti indikten sonra modern toplum yapısında olduğu gibi kadınlarla erkeklerin rutin olarak aynı ortamda –ilim öğrenmek ya da bir başka maksatla– bir arada oturduğunu gösteren bir rivayeti ben şahsen bilmiyorum.
Kadının, kocasının veya oğlu gibi mahrem bir yakınının da bulunduğu ortamda evine gelen misafirlerle birlikte oturabileceğini söyleyenlerin dayanaklarından birisi, Ebû Üseyd Mâlik b. Rebî'a (r.a)'in yeni gelin olan eşinin, evlendiği akşam Efendimiz (s.a.v) ve ashabına hizmet ettiğini anlatan rivayettir.
Şarihlerin bu rivayet üzerinde dururken dikkat çektiği iki husus var:
1. Bu rivayet kadının, evine gelen erkek misafirlere kocasının veya bir başka mahreminin de bulunduğu ortamda, mütesettir (tesettürlü) olarak hizmet edebileceğine delalet eder. Ancak bu, fitneden emin olunduğu zamanlara mahsustur.
2. Bu rivayet, hicab ayetinin nüzulünden önce cereyan etmiş bir olayı anlatmaktadır.[ii]
Bu istinbatlardan ilkini kabul etsek bile, "fitneden emin olma" şartı son derece önemlidir. Üstelik bu rivayet, kadının, evine gelen misafirlere hizmet etme, ikramda bulunma durumuyla ilgilidir. Sorumuz ise kadın-erkek grupların mescit içinde veya bir başka ortamda toplantı yapması, çeşitli programlar tertip etmesi gibi durumla hakkında idi.
Takdir edilmelidir ki, bu tür durumlarda –özellikle Avrupa, Amerika gibi gayrimüslim ülkelerde ve ortamlarda– insanımızın fitneden emin olması son derece zordur. Dolayısıyla bu tür ortamlarda kadınlarla erkeklerin aynı mekânı paylaşmaktan başka çaresi yoksa, en azından araya bir perde gererek, kadınlarla erkeklerin göz göze gelmesini ve bunun yol açabileceği sakıncaları engellemek gerekir. İslamî bir amaç için bir araya gelinmiş dahi olsa, ihtilatın yol açacağı fitneden kimse emin olamaz.
Bu konuda dayanak olarak alınan bir diğer rivayette de Efendimiz (s.a.v), Hz. Sevde (r.anha) validemize hitaben, "Allah, ihtiyaçlarınız için evden çıkmanıza izin vermiştir" buyurmuştur.[iii] Bu rivayetin, kadının normal ihtiyaçları için dışarıya çıkabileceğini, alış-veriş yapabileceğini gösterir. Ancak bunun, "ihtiyaç"la sınırlı bir durum olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Dolayısıyla bu rivayet ile evde kadın-erkek bir arada oturmayı alışkanlık haline getirmeyi birbirine karıştırmamak gerekir.
Kadınların mescide çıkmaktan alıkonulmamasını emreden hadis[iv] de aynı şekilde değerlendirilmelidir. Burada ibadet için mescide gitme söz konusudur. Bu husus soru metninde de zikredilmişti. Ancak kadınların mescitte en arka safta namaz kıldığını, namaz bittikten sonra da herhangi bir ihtilata (kadın-erkek karışık bir arada bulunma) imkân vermeden mescitten önce kadınların çıktığını gözden uzak tutmamak gerekir.
Bütün bunları toparladığımızda ortaya çıkan sonuç şudur: Fukahanın, "zamanın fesadı" gibi gerekçelerle kadınların erkeklerle bir arada bulunabileceği durumlara getirdiği sınırlamanın esprisi iyi kavranmalıdır. Cinselliğin bu kadar kışkırtılmadığı, evlilik şartlarının bu kadar zor olmadığı, kadının bir "cinsellik objesi" olarak istismar edilmediği o toplumsal-kültürel yapıda fukaha o tedbirleri almışsa, bugün bizim çok daha dikkatli ve hassas olmamız gerekir.
Fitneye meydan vermemek şartıyla İslamî hizmetlerde kadınların da üstlerine düşen görevleri yapması elbette ihmal edilmemelidir. Başka imkân olmadığı için mescitte kadınlarla erkeklerin bir arada bulunmasına geçici olarak ve –yukarıda da dediğim gibi– araya bir perde germek vb. tedbirleri alarak müsamaha edilebilir. Ancak bunun devamlılık arz etmemesi ve mekân probleminin çözümünün aciliyet sıralamasının başına yerleştirilmesi şartıyla…

[align=right]Ebubekir Sifil[/align]

el-Aynî, Umdetu'l-Karî, XX, 164; İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, IX, 251.
[ii] en-Nevevî, el-Minhâc, XIII, 177.
[iii] el-Buhârî, "Nikâh", 115.
[iv] el-Buhârî, "Cumu'a", 13.

http://www.darulhikme.org.tr/?sf=haber&haberid=290
Ehl-i irfan arasında aradım kıldım talep
Her hüner makbul imiş illa edeb illa edeb
Post Reply

Return to “Fıkıh”