Türkçe İbadet

Post Reply
User avatar
anchebout
Posts: 82
Joined: 25 Oct 2007, 22:20
Kan Grubu: B (+)

Türkçe İbadet

Post by anchebout »

Türkçe İbadet

Türkiye?de, ancak yeri ve zamanı geldiği düşünüldüğünde servis edilmesinin doğru olacağına inanılan ve bu nedenle de 'beklemede tutulan' çok sayıda konu var. Bu konuları iki kısımda incelemek mümkün:

Daha çok belli şahıs, şirket ya da kuruluşlar hakkındaki istihbaratın, ?zamanı geldiğinde? (çoğu zaman gerekli ?süslemeler? de yapıldıktan sonra) hayata geçirilmesi, birinci kısım altında değerlendirilebilir. Bunlar, etkisi ve sonuçları son derece yaygın olsa dahi, hedefi genellikle tekil olan operasyonlardır denilebilir.

?Sosyal bir dönüşüm? amaçlayan kimi operasyonlar ise, farklı nitelikleri nedeniyle birinci kısımdan ayrılır. Zira bu gibi durumlarda, ortadan kaldırılması amaçlanan, 'bir kişinin ya da kuruluşun varlığı ya da nüfuzu' değil, 'toplumda hakim olan kimi değerler' olduğundan, böyle bir projenin tek aşamada gerçekleştirilmesi mümkün olmaz. Toplumsal değerlerin yapı itibariyle daha inelastik olması nedeniyle, belli aralıklarla, daha küçük çapta operasyonlar gerçekleştirme yoluna gidilir.

?Türkçe İbadet? konusunun, bu durumun tipik örneklerinden biri olduğu söylenebilir.
Cumhuriyet?in ilk yıllarından itibaren, ?Türkçe İbadet? konusunun devrimlerin içerisinde tasavvur edildiği, bugün itibariyle bilinen bir gerçek. 1932 ila 1950 yılları arasında 18 yıl Türkçe olarak okutulan ezan da, zaten aynı kaygılardan hareketle hayata geçirilmiş bir uygulama.

?Türkçe İbadet?ten yana tavır koyan kesim, kutsal kitabın Türkçe okunması ve ibadetlerin Türkçe yapılmasıyla birlikte, halkımızın ?yüce dinimizi? çok daha iyi bir şekilde anlayabileceği şeklinde özetlenebilecek bir argüman öne sürüyor. ?Türkçe İbadet? tekliflerine şüpheyle bakan kesimin bu argümana pek itibar etmediğini ve bu türden yaklaşımları samimi bulmadığını söylemeye herhalde gerek yok. Ancak konunun çok daha hayati önem arz eden bir başka yönü çoğu zaman gözden uzak tutuluyor.

Kendi anlayışını topluma hakim kılma konusunda başından beri hemen her yolu denemiş olan resmi ideoloji (her kollektivist akımın yaptığı gibi) tek bir doğru belirleyip, bu doğruyu vatandaşlarına mümkün olan her formatta dikte etmeyi tercih etti. Dönemin politik yapısı nedeniyle de, bu konuda kendisiyle eşit haklara sahip herhangi bir ?siyaseten meşru? muhalefetle karşılaşması da söz konusu değildi. Resmi ideolojinin (bugün de olduğu gibi) tek rakibi, yine kendisi gibi (en azından temel esasları itibariyle) değişmez bir bütün ortaya koyan ?din? oldu.
Resmi ideoloji, yenilmesi son derece güç olan bu rakiple mücadelesini, onu yok etmekten ziyade, önce kontrol altına almak, ardından da ?gerektiği şekilde? törpülemek üzerine inşa etti. Konumu itibariyle son derece büyük bir temsil gücü olan halifelik kurumunun kaldırılması ve kurulan ?Diyanet İşleri? teşkilatının Başbakanlığa bağlanması bu kapsamda değerlendirilebilir.

?Güç? ve ?sıkı kontrol? ekseninde gerçekleştirilen toplumsal dönüşüm adına, hayatın hemen her alanında ciddi bir ?aynılaştırmaya? girişilirken, uygulanmakta olan son derece azgın bir formdaki bu kollektivizm, konu din kavramına geldiğinde diğer konularla mukayese edilemeyecek ölçüde 'bireysel' argümanlara yer verebiliyor. Şöyle ki; aynı şekilde konuşması, aynı şekilde giyinmesi, ya da daha genel anlamda, ?aynı güdülere sahip olduğu için her eylemini aynı (sözde) düşüncelerle şekillendirmesi? öngörülen halka, konu ?din? olduğunda, bunun bireysel bir konu olduğu, Allah ile kulun arasına kimsenin giremeyeceği, kişinin istediği formda, istediği dilde ibadet edebileceği ifade ediliyordu. Özgürlük sosuna bulanmaya çalışılan bu gizli kollektivizm, pek çok insanda, doğal olarak, inançlarının içinin boşaltılmak istendiği ve dini hayatın dört duvar arasına hapsedilmek istendiği düşüncesini doğurdu.

Resmi ideoloji, kendi aralarında da ilişkili olan birkaç önemli nedenden ötürü ?Türkçe İbadet? idealinden asla vazgeçmedi ? ki temel felsefesi itibariyle, gücü yettiği ölçüde ileride de bundan vazgeçmeyeceği rahatlıkla söylenebilir. Çünkü, ?Türkçe İbadet?, toplumu ümmetten millete dönüştürmeye çabalayan resmi ideolojinin uygulamalarının genel çerçevesi dikkate alındığında, hem harf inkılabının bir devamı, hem de kontrol altına alınması gerektiğine inanılan dinin orijinleriyle ilişkisini kesme adına zincirin kopmamış son halkalarından biridir.
Konu, bireysel hak ve özgürlükler açısından değerlendirilecek olduğunda ise, söylenecek epey az şey var. Zira, devletin vatandaşlarına hangi dine inanmaları (ya da inanmamaları) veya dinin hangi emirlerini yerine getirmeleri (ya da getirmemeleri) konusunda bir şey söylemesi nasıl akıldan uzak ise, söz konusu ibadetlerin hangi dilde yerine getirilmesi konusunda herhangi bir düzenleme ortaya koymaya kalkışmak da aynı ölçüde, faşistçedir.
?İbadet Arapça mı olmalı, Türkçe mi?? sorusu, laik olduğunu iddia eden bir devletin sorabileceği bir soru değildir. İslam dinine inanan ve bu dinin emirlerini yerine getirmek isteyen insanlar, kendi güvendikleri kaynaklara başvurarak bu sorunun yanıtını arayabilirler.

Üniversite öğrencilerin başındaki örtülerden rahatsız olan, bir okul müdiresinin sokakta dahi olsa başını örtmesine tahammül edemeyen zorba bir ideoloji, ibadetlerinin nizamı konusunda hassas olan inanç sahipleri tarafından ?güvenilir bir merci? olarak görülmeyeceğinin elbette farkında. Ama bu ideolojinin niyeti, kendisini güvenilir kılmak değil, sosyal genlerle oynamak ve en büyük düşmanını istediği şekilde manipüle ederek kontrol altına alabilmek.
Yazar: Serdar Kaya
"Her rüzgarla otlar gibi sallanırsan, dağlar kadar olsan da bir ota değmezsin." Mevlana
Post Reply

Return to “Köşe Yazıları”