Nine Modeli IN, Türban OUT
Posted: 31 Jan 2008, 00:13
Son gelişmelerle birlikte yıllarca süren ‘Başörtüsü zulmü’nün yakın bir gelecekte sona ereceğine dair umudumuz arttı.
Ve nihayet ilk adım atıldı..
AK Parti ve MHP uzlaştı ve başörtüsünün serbest bırakılması ( moda tabiriyle(!) ‘Türban Serbestisi’) ile ilgili Anayasa değişikliği teklifi Meclis’e sunuldu..
Bu teklif, üniversitelerde yaşanan ‘Başörtüsü’ sorununun çözümüne yönelik atılmış ilk ve en önemli adım.
Hayırlı olsun..
AK Parti ve MHP’nin uzlaşması, teklifin Meclis’ten geçmesi demek...
Ancak Meclis’ten ne çıkarsa çıksın sayın Baykal, rutin ‘laikçilik bekçiliği’ vazifesini ifa etmekte kararlı görünüyor...
Zira, misyonu gereği her daim ‘korku ve tedhiş’ politikasını sürdüren, tahrik edici, ve gerici söylemlerde bulunan sayın, Baykal gerekli açıklamaları yaptı...
( Yukarıdaki cümlede geçen ‘gerici’ sözcüğü, ‘Germek’ fiilinden türetilmiş, ‘germeğe meyyal, geren kişi’ manasına kullanılmıştır... Ama siz ‘gerici’ sözcüğünü, ‘mürteci’ olarak algıladıysanız, o da pek yanlış sayılmaz. Zira ‘Aristo’ mantığından hareketle şöyle bir neticeye varmak mümkün; “Sayın Baykal ‘kemalist’tir... ‘Kemalizm gericiliğe tekabül eder !..’ Demek ki, sayın Baykal ‘Gerici’dir !...”
Hay Allah, ben ne dedim ? Prof. Atilla Yayla da demişti ki;... !!! Bak şimdi, ben de bayağı gerildim !...)
'Gerekli açıklama'dan kastım, sayın Baykal’ın mutat serzenişleri;
‘Cumhuriyet elden gidiyor... Kazanımlarımızı kaybediyoruz.. Laikliğin altı oyuluyor...’
Tabi mevzu ‘Başörtüsü serbestisi’ olunca, sayın Baykal, ‘klişe uyarılarına’ bazı ilaveler yapma ihtiyacı hissediyor;
- Türban ithal bir kıyafet, yabancı bir üniformadır !... Abbasi ve Vahabi anlayışın Anadolu’ya dayattığı bir üniformadır... Kuran’ın islamiyeti değildir. Başka bir şeydir...
Sayın Baykal, fetvayı veriyor !...
‘Türban’ bir üniformadır ve ‘Kuran’ın islamiyeti değildir !...
‘Kuran’ın İslamiyeti’ mi ? !...
Bu ne demektir yahu ? !...
Ne yani, (haşa sümme haşa !) İslam’ın, bizim bilmediğimiz başka çeşitleri de mi var ?!...”
Yoksa, sayın Baykal ‘Kuran’ın İslamiyeti’ ifadesiyle, “İslam’ın yanlızca Kuran esaslarına uygun bir şekilde yaşanması gerektiğini mi vurguluyor acaba ?!..”
Bu iyimser ve hatta biraz saftirik bir yaklaşım oldu..
Ve sayın Baykal, son noktayı koydu;
“ Cumhuriyet rejimi, Türkiye’ye özgü bir din anlayışı getirmiştir...”
Hıh, tamam, şimdi oldu !...
Taşlar yerine oturdu...
Türkiye’ye özgü din anlayışı tehdit altındaysa, ‘Rejim tehlikede’ demektir !...
Baykal’ın amacı, özgün dini korumak !...
O kendine özgü din anlayışı, 'Kemalizm' olsa gerek !...
Herneyse gelelim yapılacak 3 değişikliğe;
Anayasa, 10. ve 42. maddeler...
Bu maddeler için eşitlik ilkesi ve eğitim hakkı ile ilgili değişiklikler teklif ediliyor.
Bunlara ilaveten YÖK kanununun “ Ek-17. maddesi”nin değiştirilmesi hususunda da uzlaşmaya varıldı...
Ek-17. madde ; ....Hiç kimse başının örtülü olması sebebiyle yüksek öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz ve bu yönde uygulama ve düzenleme yapılamaz. Ancak başın örtülmesi kişinin yüzü açık ve kimliğinin tanınmasına imkan verecek ve çene altından bağlanacak şekilde olması gerekir...
İşte asıl, keramet bu “Ek-17”de...
Zira laikliğe mugayir olmayan, rejimi tehdit etmeyen(!) bir ‘örtü tarifi’ var bu maddede !...
Böylece, öğrencinin çarşaf giymesi, peçe kullanması ve en önemlisi siyasal simge(!) olan ‘Türban’ı takması önlenmiş olacak !...
Üstelik ‘ Ben başörtüsüne asla karşı değilim, ne güzel ninelerimiz takardı.. Şööle çenesinin altından bağlardı. Ama ‘Türban’, siyasal simgedir. Ninem rejimi asla tehdit etmedi. Bunlar çene altından bağlamıyor, arkadan düğüm atıp, laikliğe takla attırıyor !...’ diyen kaşolotların da gönlü olacak...
Oh ne güzel !!...
‘Nine Modeli(!)’ sayesinde hem rejim tehdit edilmeyecek...
Hem de tesettürlü kızlarımız artık üniversitelere girebilecek !...
***
Aslında tam da burada, sayın Baykal’ın, “Cumhuriyet rejimi Türkiye’ye özgü bir din anlayışı getirdi.” söylemi, anlam kazanıyor !...
‘Çene altından bağlanacak...’ tarifiyle, üniversitelerde ‘tesettür’ kriterlerinin ‘Nine modeli’ne göre belirlenmesi, Türkiye’ye özgü bir din anlayışıdır !...
Aynı zamanda trajikomik bir durumdur !...
Durum böyle olunca, insanın kafasına bir sürü soru takılıyor...
‘Çene altından bağlanacak’ deniyor...
Yani, o pek sevimli ‘Nine Modeli!...’
Peki, ‘yanlızca çene altından düğüm atılarak takılan başörtüsü mü geçerli olacak ?
Yoksa çengelli iğne ile tutturulsa olur mu ?
Çengelli iğne rejim sorununa yol açar mı ?
Anlaşıldığı kadarıyla, başörtüsünün uçlarının ense bölgesinde 3. ve 8. omurların üzerinde bağlanmasına asla izin verilmeyecek. Zira bu tür bağlama model olarak 'Türban'a girer !...
Bu durumda ‘Bandana’nın durumu ne olacak ?
Öyle ya ‘bandana’nın düğümü başın arkasında olur !...
Ya, ‘Bone’ ?... Ne çene altı, ne ense, ne de yandan düğüm atılacak uçları olamayan ‘bone’ takanlar ne yapacak ?...
Kanun var arkadaş, kanun.. Düğüm olacak !...
Başka yerde değil, çenenin altında !...
Ha, bak aklıma ne geldi...
Bir öğrenci düşünün, tesettürlü değil... Feci bir diş ağrısı var ve uzunca bir tülbent ile çenesini başına bağlamış !... Hani dişi ağıranların bazen baş vurdukları baş bağlama metodu var ya, aynen öyle işte !...
Tülbent çenenin altından geçiyor ama düğüm başının üstünde.
Yani 'düğüm atılan yer' kanuna uygun değil.
Böyle bir öğrenci türbanlı muamelesi görür mü ?...
Acaba bu da rejim ve laiklik için tehdit unsuru oluşturur mu ?...
***
Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir kanun teklifi verilmiş midir ?...
Dedim ya, tirajıkomik bir durum !...
Çene altından bağla, 'Nine Modeli' olsun !..."
Tesettürlü kızlar da, okula doysun !...
Dikkat et bağlarken, sembol olmasın !
Hele şu laikçilerin çenesi dursun !!!...
Hikmet Genç
30 Ocak 2008
sonsayfa.com
Ve nihayet ilk adım atıldı..
AK Parti ve MHP uzlaştı ve başörtüsünün serbest bırakılması ( moda tabiriyle(!) ‘Türban Serbestisi’) ile ilgili Anayasa değişikliği teklifi Meclis’e sunuldu..
Bu teklif, üniversitelerde yaşanan ‘Başörtüsü’ sorununun çözümüne yönelik atılmış ilk ve en önemli adım.
Hayırlı olsun..
AK Parti ve MHP’nin uzlaşması, teklifin Meclis’ten geçmesi demek...
Ancak Meclis’ten ne çıkarsa çıksın sayın Baykal, rutin ‘laikçilik bekçiliği’ vazifesini ifa etmekte kararlı görünüyor...
Zira, misyonu gereği her daim ‘korku ve tedhiş’ politikasını sürdüren, tahrik edici, ve gerici söylemlerde bulunan sayın, Baykal gerekli açıklamaları yaptı...
( Yukarıdaki cümlede geçen ‘gerici’ sözcüğü, ‘Germek’ fiilinden türetilmiş, ‘germeğe meyyal, geren kişi’ manasına kullanılmıştır... Ama siz ‘gerici’ sözcüğünü, ‘mürteci’ olarak algıladıysanız, o da pek yanlış sayılmaz. Zira ‘Aristo’ mantığından hareketle şöyle bir neticeye varmak mümkün; “Sayın Baykal ‘kemalist’tir... ‘Kemalizm gericiliğe tekabül eder !..’ Demek ki, sayın Baykal ‘Gerici’dir !...”
Hay Allah, ben ne dedim ? Prof. Atilla Yayla da demişti ki;... !!! Bak şimdi, ben de bayağı gerildim !...)
'Gerekli açıklama'dan kastım, sayın Baykal’ın mutat serzenişleri;
‘Cumhuriyet elden gidiyor... Kazanımlarımızı kaybediyoruz.. Laikliğin altı oyuluyor...’
Tabi mevzu ‘Başörtüsü serbestisi’ olunca, sayın Baykal, ‘klişe uyarılarına’ bazı ilaveler yapma ihtiyacı hissediyor;
- Türban ithal bir kıyafet, yabancı bir üniformadır !... Abbasi ve Vahabi anlayışın Anadolu’ya dayattığı bir üniformadır... Kuran’ın islamiyeti değildir. Başka bir şeydir...
Sayın Baykal, fetvayı veriyor !...
‘Türban’ bir üniformadır ve ‘Kuran’ın islamiyeti değildir !...
‘Kuran’ın İslamiyeti’ mi ? !...
Bu ne demektir yahu ? !...
Ne yani, (haşa sümme haşa !) İslam’ın, bizim bilmediğimiz başka çeşitleri de mi var ?!...”
Yoksa, sayın Baykal ‘Kuran’ın İslamiyeti’ ifadesiyle, “İslam’ın yanlızca Kuran esaslarına uygun bir şekilde yaşanması gerektiğini mi vurguluyor acaba ?!..”
Bu iyimser ve hatta biraz saftirik bir yaklaşım oldu..
Ve sayın Baykal, son noktayı koydu;
“ Cumhuriyet rejimi, Türkiye’ye özgü bir din anlayışı getirmiştir...”
Hıh, tamam, şimdi oldu !...
Taşlar yerine oturdu...
Türkiye’ye özgü din anlayışı tehdit altındaysa, ‘Rejim tehlikede’ demektir !...
Baykal’ın amacı, özgün dini korumak !...
O kendine özgü din anlayışı, 'Kemalizm' olsa gerek !...
Herneyse gelelim yapılacak 3 değişikliğe;
Anayasa, 10. ve 42. maddeler...
Bu maddeler için eşitlik ilkesi ve eğitim hakkı ile ilgili değişiklikler teklif ediliyor.
Bunlara ilaveten YÖK kanununun “ Ek-17. maddesi”nin değiştirilmesi hususunda da uzlaşmaya varıldı...
Ek-17. madde ; ....Hiç kimse başının örtülü olması sebebiyle yüksek öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz ve bu yönde uygulama ve düzenleme yapılamaz. Ancak başın örtülmesi kişinin yüzü açık ve kimliğinin tanınmasına imkan verecek ve çene altından bağlanacak şekilde olması gerekir...
İşte asıl, keramet bu “Ek-17”de...
Zira laikliğe mugayir olmayan, rejimi tehdit etmeyen(!) bir ‘örtü tarifi’ var bu maddede !...
Böylece, öğrencinin çarşaf giymesi, peçe kullanması ve en önemlisi siyasal simge(!) olan ‘Türban’ı takması önlenmiş olacak !...
Üstelik ‘ Ben başörtüsüne asla karşı değilim, ne güzel ninelerimiz takardı.. Şööle çenesinin altından bağlardı. Ama ‘Türban’, siyasal simgedir. Ninem rejimi asla tehdit etmedi. Bunlar çene altından bağlamıyor, arkadan düğüm atıp, laikliğe takla attırıyor !...’ diyen kaşolotların da gönlü olacak...
Oh ne güzel !!...
‘Nine Modeli(!)’ sayesinde hem rejim tehdit edilmeyecek...
Hem de tesettürlü kızlarımız artık üniversitelere girebilecek !...
***
Aslında tam da burada, sayın Baykal’ın, “Cumhuriyet rejimi Türkiye’ye özgü bir din anlayışı getirdi.” söylemi, anlam kazanıyor !...
‘Çene altından bağlanacak...’ tarifiyle, üniversitelerde ‘tesettür’ kriterlerinin ‘Nine modeli’ne göre belirlenmesi, Türkiye’ye özgü bir din anlayışıdır !...
Aynı zamanda trajikomik bir durumdur !...
Durum böyle olunca, insanın kafasına bir sürü soru takılıyor...
‘Çene altından bağlanacak’ deniyor...
Yani, o pek sevimli ‘Nine Modeli!...’
Peki, ‘yanlızca çene altından düğüm atılarak takılan başörtüsü mü geçerli olacak ?
Yoksa çengelli iğne ile tutturulsa olur mu ?
Çengelli iğne rejim sorununa yol açar mı ?
Anlaşıldığı kadarıyla, başörtüsünün uçlarının ense bölgesinde 3. ve 8. omurların üzerinde bağlanmasına asla izin verilmeyecek. Zira bu tür bağlama model olarak 'Türban'a girer !...
Bu durumda ‘Bandana’nın durumu ne olacak ?
Öyle ya ‘bandana’nın düğümü başın arkasında olur !...
Ya, ‘Bone’ ?... Ne çene altı, ne ense, ne de yandan düğüm atılacak uçları olamayan ‘bone’ takanlar ne yapacak ?...
Kanun var arkadaş, kanun.. Düğüm olacak !...
Başka yerde değil, çenenin altında !...
Ha, bak aklıma ne geldi...
Bir öğrenci düşünün, tesettürlü değil... Feci bir diş ağrısı var ve uzunca bir tülbent ile çenesini başına bağlamış !... Hani dişi ağıranların bazen baş vurdukları baş bağlama metodu var ya, aynen öyle işte !...
Tülbent çenenin altından geçiyor ama düğüm başının üstünde.
Yani 'düğüm atılan yer' kanuna uygun değil.
Böyle bir öğrenci türbanlı muamelesi görür mü ?...
Acaba bu da rejim ve laiklik için tehdit unsuru oluşturur mu ?...
***
Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir kanun teklifi verilmiş midir ?...
Dedim ya, tirajıkomik bir durum !...
Çene altından bağla, 'Nine Modeli' olsun !..."
Tesettürlü kızlar da, okula doysun !...
Dikkat et bağlarken, sembol olmasın !
Hele şu laikçilerin çenesi dursun !!!...
Hikmet Genç
30 Ocak 2008
sonsayfa.com