Eyvallah
Posted: 10 Feb 2008, 15:24
Eyvallah; çoğu kimseler tarafından yerli-yersiz , gelişi-güzel kullanılmasına rağmen yine de her işitildiğinde veya söylenildiğinde ruhlara serinlik ve rahatlama bahş eden tılsımlı bir söz.
Söz ola kestire başı,
Söz ola kese savaşı
diye Aşık Yunus'un ifade buyurduğu,asık çehreleri bile mütebessim kılan hatta yerinde söylendiğinde fitneyi ve fesadı bir anda bile kesebilecek bir söz "eyvallah".
Manevi terbiyeyi insanî hayatta nakış nakış işleyen ve inceleyen tasavvuf, bu hassasiyeti "konuşma üslubunda" da göstermiştir.
Güzel sözun mansına varmadan evvel gramer yapısından bahsedelim inşaallah.
Eyvallah, üç ayrı kelimeden oluşan oluşan Arapça bir kelime.( Bunun bölümile ilgisini birazdan açıklayacağız inaşaallah)."ey/iy,ve (vav),Allah" Hemen ifade edelim ki Osmanlıca'da, günümüzdeki gibi körü körüne taklitçiliğn hilafına başka kültürlerin materyallari aynen alınıp lisana yamanmamıştır.Kültürler arası tabii etkileşim sürecini kendi bünyesinde hazm etmiş,Osmanlı kimliği ile onları Tükçeleştirmiştir.
Söz gelimi Arapça kökenli bir kelimeyi Osmalı öyle kullanmıştır ki, Arapça konuşan birisi o kelimeyi bizim anladığımız manada asla anlayamaz.Devamla;
"ey veya iy" evet tabii anlamlarına gelir.Bilhassa "vav ile kullanıldığında "şüphesiz evet ,dilimizdeki manası ile aynen öyle ,tastamam"gibi manaları içine alır.
"ve(vav)" harfine gelince,en az 12 işlevi olan bu harf,kültürel buyutu ile ciltlerle kiyapla ifade etmek gerekir.(Diğer bölümlerde "vav harfi neden bu kadar önemli diye sorulmuştu buyurun:)
Bu lafzada "ve harfi"maiyyet yani beraberlik"(hani Arabistan da vav harfi ni tek gördük diyenler için )bildirmek için kullanıldığı ifade edilir. "Allah ki lafzatullah şeklinde kullanılmıştır.
Sadece "lafzatullah" için bile kullanısa dahi alelade kullanılmamsı gerektiğini vurgular.
Aman efendim siz böyle anlatıyorsunuz da başka birşey kalmadı da bir işlenecek "eyvallah" mı kaldı diye sorarsanız,ona da eyvallah! Zaten dikkat nazarlarını,yaygın ve gözümüzün önünde olduğu halde, fark edemediğimiz, önem vermediğimiz değerlere çekmeye çalışıyoruz.
Gramerden sonra ufak ta olsa tasavvufi açıdan bakmak çok daha çarpıcı dervişim diyene tabii.
Eyvallah dediğimizde "Hâkla kabul ettik,Hâktandır" mansını ihtiva eder. Hemen her halde zikredilir,bir virddir adeta.Her tecelli eden, madem ki Cenab-ı Hakk'ın takdiri ve muradıyladır. o halde kabul ettik "eyvallah" deriz.
Bir kıssa ile eyvallah diyelim ,
Gûya büyük şeytan taifesini toplamış,rapor alıp yeni vazifeler taksim ediyormuş.BU esnada yoldan bir türlü çıkaramadıkları bir zahidin durumu görüşülüyormuş,şeytan en güvendiği adamlarından birini zahide musallat olması için görevlendirmiş.Şeytan insan kılığına girerek tanışmış hatta zakasını da kullanarak bizim zahide dost bile olmuş.Başlamışlar beraber gezip tozmaya , şeytan bu durur mu? Yavaş yavaş huysuzluklar muhalefet ve sürtüşmelerle hep tartışma çıkararcak zeminler hazırlamaya.Zahid sağa gidelim dese sola gidelim, oturalım dese kalkalım diye itiraz etmeye başlamış.Gelin görün ki bizim zahid eyvallah veya peki dediğinden bir türlü nîza çıkımıyormuş.Bu halden iyice sıkılan şeytan esas suratina dönerek, eeeeeh sen nasıl günah edeceksin be adam, sen de fısk-ı fücura kaabilyyet yokki azdırayım deyip savuşup gitmiş.
Söz ola kestire başı,
Söz ola kese savaşı
diye Aşık Yunus'un ifade buyurduğu,asık çehreleri bile mütebessim kılan hatta yerinde söylendiğinde fitneyi ve fesadı bir anda bile kesebilecek bir söz "eyvallah".
Manevi terbiyeyi insanî hayatta nakış nakış işleyen ve inceleyen tasavvuf, bu hassasiyeti "konuşma üslubunda" da göstermiştir.
Güzel sözun mansına varmadan evvel gramer yapısından bahsedelim inşaallah.
Eyvallah, üç ayrı kelimeden oluşan oluşan Arapça bir kelime.( Bunun bölümile ilgisini birazdan açıklayacağız inaşaallah)."ey/iy,ve (vav),Allah" Hemen ifade edelim ki Osmanlıca'da, günümüzdeki gibi körü körüne taklitçiliğn hilafına başka kültürlerin materyallari aynen alınıp lisana yamanmamıştır.Kültürler arası tabii etkileşim sürecini kendi bünyesinde hazm etmiş,Osmanlı kimliği ile onları Tükçeleştirmiştir.
Söz gelimi Arapça kökenli bir kelimeyi Osmalı öyle kullanmıştır ki, Arapça konuşan birisi o kelimeyi bizim anladığımız manada asla anlayamaz.Devamla;
"ey veya iy" evet tabii anlamlarına gelir.Bilhassa "vav ile kullanıldığında "şüphesiz evet ,dilimizdeki manası ile aynen öyle ,tastamam"gibi manaları içine alır.
"ve(vav)" harfine gelince,en az 12 işlevi olan bu harf,kültürel buyutu ile ciltlerle kiyapla ifade etmek gerekir.(Diğer bölümlerde "vav harfi neden bu kadar önemli diye sorulmuştu buyurun:)
Bu lafzada "ve harfi"maiyyet yani beraberlik"(hani Arabistan da vav harfi ni tek gördük diyenler için )bildirmek için kullanıldığı ifade edilir. "Allah ki lafzatullah şeklinde kullanılmıştır.
Sadece "lafzatullah" için bile kullanısa dahi alelade kullanılmamsı gerektiğini vurgular.
Aman efendim siz böyle anlatıyorsunuz da başka birşey kalmadı da bir işlenecek "eyvallah" mı kaldı diye sorarsanız,ona da eyvallah! Zaten dikkat nazarlarını,yaygın ve gözümüzün önünde olduğu halde, fark edemediğimiz, önem vermediğimiz değerlere çekmeye çalışıyoruz.
Gramerden sonra ufak ta olsa tasavvufi açıdan bakmak çok daha çarpıcı dervişim diyene tabii.
Eyvallah dediğimizde "Hâkla kabul ettik,Hâktandır" mansını ihtiva eder. Hemen her halde zikredilir,bir virddir adeta.Her tecelli eden, madem ki Cenab-ı Hakk'ın takdiri ve muradıyladır. o halde kabul ettik "eyvallah" deriz.
Bir kıssa ile eyvallah diyelim ,
Gûya büyük şeytan taifesini toplamış,rapor alıp yeni vazifeler taksim ediyormuş.BU esnada yoldan bir türlü çıkaramadıkları bir zahidin durumu görüşülüyormuş,şeytan en güvendiği adamlarından birini zahide musallat olması için görevlendirmiş.Şeytan insan kılığına girerek tanışmış hatta zakasını da kullanarak bizim zahide dost bile olmuş.Başlamışlar beraber gezip tozmaya , şeytan bu durur mu? Yavaş yavaş huysuzluklar muhalefet ve sürtüşmelerle hep tartışma çıkararcak zeminler hazırlamaya.Zahid sağa gidelim dese sola gidelim, oturalım dese kalkalım diye itiraz etmeye başlamış.Gelin görün ki bizim zahid eyvallah veya peki dediğinden bir türlü nîza çıkımıyormuş.Bu halden iyice sıkılan şeytan esas suratina dönerek, eeeeeh sen nasıl günah edeceksin be adam, sen de fısk-ı fücura kaabilyyet yokki azdırayım deyip savuşup gitmiş.