Re: NE YAPARDIK?
Posted: 09 Jan 2009, 17:06
Asım Bey abi sessizliğinizi hayra mı yormalı?Eylül wrote:inş. böylesi bir müsibet yoktur başınızda
Asım Bey abi sessizliğinizi hayra mı yormalı?Eylül wrote:inş. böylesi bir müsibet yoktur başınızda
“Hazret-i Ömer mührüne yazı yazdırmış: (Kefâ bil-mevti vâizen yâ ömer) Mühür yanında geziyor, her imza atacağı yere basıyor. O zaman mühür var.Duru wrote:Neden böylesi bir soru sordunuz çok merak ettim : (
cevap vermekte zorlandım..
Eylül wrote: şöyle bir tahayyül etmekle, o hali yaşamak çok faklı olsa gerek. (
Eylül wrote:Asım Bey abi sessizliğinizi hayra mı yormalı?Eylül wrote:inş. böylesi bir müsibet yoktur başınızda
“Yaşlı bir seyis (at bakıcısı) ve sahip olduğu herkesin dilinde dolaşan bir atı varmış. Padişah adamlarını göndererek ve her defasında fiyatı yükselterek atını satın almak istemiş ama, yaşlı seyis atını satmamış.Ya HUU wrote:Ben de aynen.Eylül wrote:Asım Bey abicim, inş. böylesi bir müsibet yoktur başınızda, tedirgin oldum
Evet, hayra yoralım! Hayır dileyelim, hayır olsun.Eylül wrote: Asım Bey abi sessizliğinizi hayra mı yormalı?
deniz wrote:Beni bu tür anlatılanlar , yaşananlar vs çok bunaltıyor. Allah c.c kimseyi böyle imtihan etmesin tek niyazım budur. Denilebilinir ki; bunlar çok insana dair durumlar, her daim olabilir yaşanabilir, şu da var ki bu zamanda insanın dışarıya çıkması bile daha çok ihtimalli tehlike. Adam sarhoş olur gelir çarpar anlamazsınız bile, adam içicidir, 3 -5 kuruş için anında ölümle burun burunasınızdır v.s .Yani şu anlatılan olaylar ne kadar olasılıklı ise bu durumlar daha sık yaşanıyor kanaatimce.
Yine de en son safhasına kadar şifa talep eder şifa peşinde koşmayı yeğlerim. Çünkü bu da Allah 'a yönelme tek O' nun yaratan ve yaşatan olduğunu bilmek ve iman etmek demektir.
Tekrar söylemeliyim ki Allah Teala kimseyi böyle ağır imtihanla sınamasın. Sınadıklarına da sabr-ı cemil, hüsn-ü hatime nasib eylesin.
(8 saat dolmadı ama içim doldu bir kere)
seyir wrote:Durum bu denli ciddi ise, benzer tahlilleri vakit kaybetmeden güvenilir 1-2 hastanede (özellikle araştırma hastanesi) daha yaptırır, netice yine aynı ise tedaviyi seçerdim inş. Buradaki temiz ihvanımdan da dua taleb ederdim herhal.
“Biliyorsunuz tasavvufta ölümü unutmamak, ölümü yad etmek, ölümü aklından çıkarmamak vazifesini anlamışlardır mutasavvıf büyüklerimiz. Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi odur. (Eksirû zikri hàzimül-lezzât) diye hadis-i şerif var. Onu vazife olarak vazifelerin arasına katmışlardır, Peygamber Efendimiz emretti diye...Zeyneb Büşra wrote:En başta deniz hanıma katılıyorum, kimseyi böyle ağır imtihanlarla yüzleştirmesin Allah.
Böyle birşey olursa tedavi için elimden geleni yapardım kesinlikle. Diğer taraftan kendimi ölüm düşüncesi alıştırmaya çalışırdım. Rabıta yaparak. Bu çok önemli bence. Aslında her zaman yapmamız gereken bu şeyin böyle bir durumla karşılaşınca önemi daha da anlaşılır sanırım. Diğer taraftan en çok yapacağım şey sanırım tövbe olurdu. Az da olsa bildiğim ilim ile amel etmeye çalışırdım. Ama en önemlisi belirttiğim gibi bence tövbe. Bilerek ettiklerime tövbe, bilmeyerek ettiklerime tövbe...
dergah wrote:İlim öğrenirdim
Abdüllatif wrote:dergah wrote:İlim öğrenirdim
[/quote]mstf wrote:dergah wrote:İlim öğrenirdim
İnş. hayır olur...asım wrote:Eylül yazdı:
Asım Bey abi sessizliğinizi hayra mı yormalı?
Evet, hayra yoralım! Hayır dileyelim, hayır olsun.
ÂMİNasım wrote:Yüce Allah (c.c.),
“Bir vücudun organları gibi” olma, birindeki rahatsızlığı hemen hissetme ve acıya iştirak etme şuuruna ermeyi;
sağlık, sıhhat, afiyetle ve yolunda geçireceğimiz bir hayatı ve mutlu sonu nasib eylesin. (âmin)
1- Evvel emirde hergünkünden daha farklı, daha gerçekçi bir “hayat muhasebesi” yapardım. Ortaya çıkan tabloyu daha gerçekçi değerlendirirdim. “Beni bir müddet daha dünyaya gönderin de… “ demeyecek ne yapabilirimi tesbite çalışırdım.Eylül wrote: Peki siz ne yapardınız Asım Abi?
asım wrote: ...Yıllardır düşündüğüm bir projem var: kütüphanemdeki kitaplara eş/dost ve sevenlerimin de katkılarını da ekleyerek bir “halk kütüphanesi” tesis etmek.
Hanım ve erkeklere ayrı bölümleri olan,
bitkisel çayların, klasik usulde hazırlanmış meyve sularının, şerbetlerin ikram edileceği, ancak bu ikramların başkalarını rahatsız etmesin diye, metal/cam ve porselen dışında bir malzemede sunulacağı,
gün boyu hocaefendilerimiz (rh.a.e.)’in sohbetlerinin ve Akra ile Mersin Çağrı radyosunun sesli olarak yayınlanacağı ve dileyenlerin hemen yanıbaşlarındaki sokete takarak bu yayınları dinleyebileceği bir sistemi olan,
Pazartesi ve Cuma (Pazarı pazartesiye bağlayan ve Perşembeyi Cumaya bağlayan) geceleri bilgi sahibi ve bilgisini hayatına uygulamaya gayretli birinin sevk ve idare edeceği (dinleyenlerin de katılabileceği) sohbet proğramları olan bir halk kütüphanesi. Bunun gerçekleştirilmesini daha çok tehir etmemeye çalışırdım...
Duru wrote:Ama bizlerin zaten ölümü unutmadan yaşamayı kendimize şiar etmemiz gerekmez mi (:
Günlük derslerimizdede bunu uyguluyoruz (:
Ölüm düşüncesi hep aklımızda ama sonrası için hiçbir icraat yok nedense..Rabıtalardada Azraili çok güzel görüceğimi ve ruhumun çıkmasını çok kolay olcakmış gibi düşünüyorum hep (:
Şu durumda kendimi tenzih ediyorum sizlere soruyorum (: Sizler dervişsiniz nede olsa (:
Var mı içinizde ölüme hazır olan ?
( sadece sordum cevap vermesenizde olur ,içimden geldi sadece : ))
asım wrote:
.... Bunları düşünebilmek onca yıllık günlük derslerimin ve dinlediğim nasihatlarin değil de “ağız tadını bozan” “en etkili vaiz” ölümün etkili oluşuna yanardım.
..Tüm bu yapardım, ederdim dediğim şeyleri yapmış-etmiş olarak gitmeyi dilerim.
âminDuru wrote:.... Allah'ım cümlemize hayırlı ömürler ve ölümler nasip etsin!
Eylül wrote:Ulaşabildiğim herkesten helallik dilerdim, tedavi için gerekenleri el verdiğince yapardım. Ve bol bol tevbe ederdim.
İmkanlarla alakalı olsa gerek. Necati Amcamız için tahta konulmuştu.Duru wrote:-bide görüntüler bölümündeki bi videoda ölüm rabıtası die bi video var..her ölenin mi üstüne taş koyuyorlar gömmeden önce -