Hocamız'ın Uçak Kazası
Posted: 25 Feb 2009, 15:04
Bu gibi olayları ben bir kaç sefer yaşadım. İnsanın en son anlarını tattım yâni... Singapur'dan uçağa bindik. Bizim uçak kaza geçirdi, güp, başladı aşağı gitmeye... Yere vurdu mu, hayatımız bitecek, tamam. Uçak yere çakıldıktan sonra yolcusunun yaşama imkânı ne kadardır?..
Böyle doğrudan doğruya gidiyorduk, düz gidiyorduk, yatay gidiyorduk. Uçağımız bir duvara çarpmış gibi bir gümbürtü oldu, gümm diye... Herkes koltuklarından öne fırladı. Benim önümde bir koltuk vardı. Ondan sonra business class'ın duvarı vardı. Biz garibanlar yerindeydik, arka tarafta... Ben önümdeki koltuktan da havaya uçup duvara çarptım, o duvarın önündeki sıradaki adamın ensesine düştüm. Benim önümdeki adam, daha ön tarafa uçacak bir yeri olmadığından üst tarafa çarptı.
Uçağın biliyorsunuz üst tarafında ışıklar vardır, hava ayarı yerler filân vardır, hostesi çağırma düğmeleri vardır... Vallàhi güm diye orayı kafası kadar deldi ve kafası kanlar içinde yere yığıldı. Arkadan ölenler oldu. Bizim uçak aşağı gidiyor. Böyle gidiyoruz aşağı, "Hayat bu kadarmış, ne yapalım?" diye düşünüyoruz.
Benim aklıma bizim hatun geldi. Dedim:
"--Bu hatun benim Hocamın bana emaneti, gideyim şunun yanına, kelime-i tevhid telkin edeyim!" dedim.
Sürünerek yanına kadar gittim. Hanıma diyorum ki:
"--Eşhedü en lâ ilâhe illallah..."
O da benim dediğimi demiyor, "Allahümme salli alâ seyyidinâ muhammed..." diyor. Tutturmuş o da öyle söylüyor. Bu da fena değil. O da Peygamber Efendimiz'e salâvat getiriyor. Ben "Eşhedü en lâ ilâhe illallah..." diyorum, o da "Allahümme salli alâ seyyidinâ muhammed..." diyor.
Bir gümbürtü daha koptu, bir yere daha toslamış gibi olduk. Çok büyük bir ses de çıkıyor, sarsılıyoruz da... Yâni bir kamyon veya bir otobüs duvara çarpsa, o kadar ses çıkar. Düşünün ki bir insan yerinden kalkıyor, öbür tarafa uçuyor. Arkadan boynu kırılanlardan ölenler filân oldu, sedyelerle götürdüler... Bir daha çarptık düzeldik. Ben şöyle camdan baktım. Yine yatay gitmeye başladık. Yâni aşağıya denize veya dağa çakılmadık. Kanatlara baktım, uçağın kanatları sağlam... Ne olduğunu anlayamadık. Kimse de izahatta bulunmadı.
Aşağı indik. Kimisi hastaneye, kimisi mezara, kimisi bizim gibi otele gitti... Ben hâlâ yaşıyorum, karşınızdayım, görüyorsunuz. Ama o zaman ölebilirdik. İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi raciùn. Hayatın son anını yaşadığımı hissettim. En son dakikası, aşağıya çarptığın zaman iş bitecek. Ölümden üç-beş saniye önceki duyguları tattım. Olabilir, her şey olabilir.
.................
Biz İstanbul'da Karaköy rıhtımından gemiye binerdik. Şiddetli lodos, dalgaların çok olduğu zaman... Sarayburnu'na açıldı mı, lodos Kadıköy vapurlarına çarpmaya başlar. Vapurun bir önü suyun içine dalar, bir arkası dalar, bir önü bir arkası... O zaman Kadıköy vapurundaki açıklar saçıklar, herkes bıdır bıdır dua eder. Neden? Gemi sallanıyor da ondan. Sıkıştı da ondan. Amma güzel havalarda öyle yok.
Anmazdı ama Allah'ın adını,
Pabucu ayağını vurmayınca;
Günahkâr da sayılmazdı,
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye!..
Orhan Veli'nin şiiri. Yâni ayakkabısı vurunca Allah diyor. Gemi sallanınca Allah diyor, imtihan vaktinde Allah diyor. Dükkan sahibi borç ödeyeceği zaman, "Yâ Rabbi beş param yok, kasa bomboş... Ne olur beni alacaklılara karşı mahcup etme!" diyor. O zaman, başı sıkışınca dua ediyor. Bu makbul değil. (7)
Kendi Dilinden MEC, http://www.dervisan.com/mec/kendimec.html
Böyle doğrudan doğruya gidiyorduk, düz gidiyorduk, yatay gidiyorduk. Uçağımız bir duvara çarpmış gibi bir gümbürtü oldu, gümm diye... Herkes koltuklarından öne fırladı. Benim önümde bir koltuk vardı. Ondan sonra business class'ın duvarı vardı. Biz garibanlar yerindeydik, arka tarafta... Ben önümdeki koltuktan da havaya uçup duvara çarptım, o duvarın önündeki sıradaki adamın ensesine düştüm. Benim önümdeki adam, daha ön tarafa uçacak bir yeri olmadığından üst tarafa çarptı.
Uçağın biliyorsunuz üst tarafında ışıklar vardır, hava ayarı yerler filân vardır, hostesi çağırma düğmeleri vardır... Vallàhi güm diye orayı kafası kadar deldi ve kafası kanlar içinde yere yığıldı. Arkadan ölenler oldu. Bizim uçak aşağı gidiyor. Böyle gidiyoruz aşağı, "Hayat bu kadarmış, ne yapalım?" diye düşünüyoruz.
Benim aklıma bizim hatun geldi. Dedim:
"--Bu hatun benim Hocamın bana emaneti, gideyim şunun yanına, kelime-i tevhid telkin edeyim!" dedim.
Sürünerek yanına kadar gittim. Hanıma diyorum ki:
"--Eşhedü en lâ ilâhe illallah..."
O da benim dediğimi demiyor, "Allahümme salli alâ seyyidinâ muhammed..." diyor. Tutturmuş o da öyle söylüyor. Bu da fena değil. O da Peygamber Efendimiz'e salâvat getiriyor. Ben "Eşhedü en lâ ilâhe illallah..." diyorum, o da "Allahümme salli alâ seyyidinâ muhammed..." diyor.
Bir gümbürtü daha koptu, bir yere daha toslamış gibi olduk. Çok büyük bir ses de çıkıyor, sarsılıyoruz da... Yâni bir kamyon veya bir otobüs duvara çarpsa, o kadar ses çıkar. Düşünün ki bir insan yerinden kalkıyor, öbür tarafa uçuyor. Arkadan boynu kırılanlardan ölenler filân oldu, sedyelerle götürdüler... Bir daha çarptık düzeldik. Ben şöyle camdan baktım. Yine yatay gitmeye başladık. Yâni aşağıya denize veya dağa çakılmadık. Kanatlara baktım, uçağın kanatları sağlam... Ne olduğunu anlayamadık. Kimse de izahatta bulunmadı.
Aşağı indik. Kimisi hastaneye, kimisi mezara, kimisi bizim gibi otele gitti... Ben hâlâ yaşıyorum, karşınızdayım, görüyorsunuz. Ama o zaman ölebilirdik. İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi raciùn. Hayatın son anını yaşadığımı hissettim. En son dakikası, aşağıya çarptığın zaman iş bitecek. Ölümden üç-beş saniye önceki duyguları tattım. Olabilir, her şey olabilir.
.................
Biz İstanbul'da Karaköy rıhtımından gemiye binerdik. Şiddetli lodos, dalgaların çok olduğu zaman... Sarayburnu'na açıldı mı, lodos Kadıköy vapurlarına çarpmaya başlar. Vapurun bir önü suyun içine dalar, bir arkası dalar, bir önü bir arkası... O zaman Kadıköy vapurundaki açıklar saçıklar, herkes bıdır bıdır dua eder. Neden? Gemi sallanıyor da ondan. Sıkıştı da ondan. Amma güzel havalarda öyle yok.
Anmazdı ama Allah'ın adını,
Pabucu ayağını vurmayınca;
Günahkâr da sayılmazdı,
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye!..
Orhan Veli'nin şiiri. Yâni ayakkabısı vurunca Allah diyor. Gemi sallanınca Allah diyor, imtihan vaktinde Allah diyor. Dükkan sahibi borç ödeyeceği zaman, "Yâ Rabbi beş param yok, kasa bomboş... Ne olur beni alacaklılara karşı mahcup etme!" diyor. O zaman, başı sıkışınca dua ediyor. Bu makbul değil. (7)
Kendi Dilinden MEC, http://www.dervisan.com/mec/kendimec.html