MEVLİD KANDİLİ
Posted: 25 Feb 2010, 08:49
Allah'ım!
Bizi, Efendimiz s.a.v. ile beraber olan mü'minler'den kıl.
Kafirlere karşı çok şiddetli, birbirimize karşı muhabbet ve şefkatli kıl.
Bizi bir duvarın tuğlaları gibi irtibatlı ve sağlam kıl.
Bizi birdiğerine gelen musibet, acı ve ızdırabı benliğine derinlemesine hissedecek aynı vücudun organları gibi kıl.
Namaza dair izleri olanlardan kıl.
Salih amel işlemeye, mağfiretine ve büyük mükafatlara erenlerden kıl.
(Âmin)
Kur'ân-ı Hakîm'de buyuruluyor ki :
Hakikaten Allah, mü’minlere büyük bir lütufta bulundu da: Kendi içlerinden, onlara âyetlerini okuyan, onları (fena huy ve günahlardan) temizleyen ve onlara Kitab’ı, hikmeti/ (sünneti) öğreten bir Resûl gönderdi. Halbuki onlar, bundan önce hiç şüphesiz açık bir sapıklık içinde idiler. (Âl-i İmrân: 3/164)
(Ey Muhammed!) Biz seni, âlemlere ancak bir rahmet olarak gönderdik. (Enbiya : 21/107)
(Resûlüm!) Şüphesiz biz seni (bütün insanlara) bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. (Fetih : 48/8)
Hani Meryemoğlu İsa da: “Ey İsrâiloğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size gönderdiği peygamberiyim. Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik edici ve benden sonra gelecek, adı Ahmed olan bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim” demişti. Fakat o (müjdelenen peygamber) apaçık delillerle kendilerine gelince: “Bu açık bir sihirdir.” dediler. (Saff : 61/6)
Ey Peygamber! Muhakkak biz seni, bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak, hem de Allah’ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik. (Ahzab : 33/45-46)
Muhammed, adamlarınızdan hiçbirisinin babası değildir; fakat o Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. (Ahzab : 33/40)
(Resûlüm!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, Allah’ın sizin hepiniz için (gönderilen) peygamberiyim. O (Allah) ki, göklerin ve yerin mülkü ve hükümranlığı kendisinindir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, hem diriltir hem öldürür. O halde Allah’a inanın; Allah’a ve O’nun sözlerine inanan, ümmî peygamber Resûlü’ne de inanın. Ve O’na uyun ki doğru yolu bulasınız.” (A’raf : 7/158)
Hayır! Öyle (dedikleri gibi) değil. Rabbine andolsun ki, (onlar) aralarında ihtilaf ettikleri meselelerde seni hakem yapmadıkça, sonra da verdiğin hükümden içlerinde bir sıkıntı (ve şüphe) duymadan, (sana) tam teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (Nisa : 4/65)
(Ey insanlar!) Andolsun ki, size kendinizden öyle bir peygamber geldi ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. Size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. (Tevbe : 9/128)
Muhammed Allah’ın Resûlü’dür. Onunla beraber olan (mü’min)ler, kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında ise çok şefkatlidirler. Onların (namazda) rükû yaptıklarını (ve) secde ettiklerini görürsün. Onlar, Allah’tan (daima) lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin eserinden (meydana gelen) nişanları vardır. Tevrat’taki vasıfları budur. İncil’deki vasıfları da (şöyledir: Onlar) filizini çıkaran, derken onu (filizini) kuvvetlendiren, kalınlaşan, zamanla gövdesi üzerinde doğrulup dikilen bir ekin gibidir ki ekincilerin hoşuna gider, (Allah Resûlü’nün ashâbı ile birlikte böyle gelişip kuvvetlenmesinin misalle anlatılması) kâfirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip de sâlih amel işleyenlere, mağfiret ve büyük mükâfat vaadetmiştir. (Fetih : 48/29)
(Ey Muhammed!) Doğrusu biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak (Kur’an) ile gönderdik; cehennemliklerden sen sorumlu değilsin. (Bakara : 2/119)
Ey Peygamber! Sana da, sana uyan mü’minlere de Allah yeter. (Enfal : 8/ 64)
Bizi, Efendimiz s.a.v. ile beraber olan mü'minler'den kıl.
Kafirlere karşı çok şiddetli, birbirimize karşı muhabbet ve şefkatli kıl.
Bizi bir duvarın tuğlaları gibi irtibatlı ve sağlam kıl.
Bizi birdiğerine gelen musibet, acı ve ızdırabı benliğine derinlemesine hissedecek aynı vücudun organları gibi kıl.
Namaza dair izleri olanlardan kıl.
Salih amel işlemeye, mağfiretine ve büyük mükafatlara erenlerden kıl.
(Âmin)
Kur'ân-ı Hakîm'de buyuruluyor ki :
Hakikaten Allah, mü’minlere büyük bir lütufta bulundu da: Kendi içlerinden, onlara âyetlerini okuyan, onları (fena huy ve günahlardan) temizleyen ve onlara Kitab’ı, hikmeti/ (sünneti) öğreten bir Resûl gönderdi. Halbuki onlar, bundan önce hiç şüphesiz açık bir sapıklık içinde idiler. (Âl-i İmrân: 3/164)
(Ey Muhammed!) Biz seni, âlemlere ancak bir rahmet olarak gönderdik. (Enbiya : 21/107)
(Resûlüm!) Şüphesiz biz seni (bütün insanlara) bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. (Fetih : 48/8)
Hani Meryemoğlu İsa da: “Ey İsrâiloğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size gönderdiği peygamberiyim. Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik edici ve benden sonra gelecek, adı Ahmed olan bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim” demişti. Fakat o (müjdelenen peygamber) apaçık delillerle kendilerine gelince: “Bu açık bir sihirdir.” dediler. (Saff : 61/6)
Ey Peygamber! Muhakkak biz seni, bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak, hem de Allah’ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik. (Ahzab : 33/45-46)
Muhammed, adamlarınızdan hiçbirisinin babası değildir; fakat o Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. (Ahzab : 33/40)
(Resûlüm!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, Allah’ın sizin hepiniz için (gönderilen) peygamberiyim. O (Allah) ki, göklerin ve yerin mülkü ve hükümranlığı kendisinindir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, hem diriltir hem öldürür. O halde Allah’a inanın; Allah’a ve O’nun sözlerine inanan, ümmî peygamber Resûlü’ne de inanın. Ve O’na uyun ki doğru yolu bulasınız.” (A’raf : 7/158)
Hayır! Öyle (dedikleri gibi) değil. Rabbine andolsun ki, (onlar) aralarında ihtilaf ettikleri meselelerde seni hakem yapmadıkça, sonra da verdiğin hükümden içlerinde bir sıkıntı (ve şüphe) duymadan, (sana) tam teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (Nisa : 4/65)
(Ey insanlar!) Andolsun ki, size kendinizden öyle bir peygamber geldi ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. Size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. (Tevbe : 9/128)
Muhammed Allah’ın Resûlü’dür. Onunla beraber olan (mü’min)ler, kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında ise çok şefkatlidirler. Onların (namazda) rükû yaptıklarını (ve) secde ettiklerini görürsün. Onlar, Allah’tan (daima) lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin eserinden (meydana gelen) nişanları vardır. Tevrat’taki vasıfları budur. İncil’deki vasıfları da (şöyledir: Onlar) filizini çıkaran, derken onu (filizini) kuvvetlendiren, kalınlaşan, zamanla gövdesi üzerinde doğrulup dikilen bir ekin gibidir ki ekincilerin hoşuna gider, (Allah Resûlü’nün ashâbı ile birlikte böyle gelişip kuvvetlenmesinin misalle anlatılması) kâfirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip de sâlih amel işleyenlere, mağfiret ve büyük mükâfat vaadetmiştir. (Fetih : 48/29)
(Ey Muhammed!) Doğrusu biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak (Kur’an) ile gönderdik; cehennemliklerden sen sorumlu değilsin. (Bakara : 2/119)
Ey Peygamber! Sana da, sana uyan mü’minlere de Allah yeter. (Enfal : 8/ 64)